Gönderi

800 syf.
8/10 puan verdi
RÜZGAR GİBİ GEÇTİ || YORUM
#masaldankitaplik Ve sonunda o muhteşem kitabın yorumuyla karşınızdayım. Baştan söyleyeyim çok uzun bir yorum yazacağım bu kitap hakkında. O nasıl kitaptı öyle. Nasıl anlatsam bilemiyorum gerçekten. Aşırı yoğun ve duygu karmaşası olan bir kitaptı. Hiçbir kitapla bağdaştıramadım. Şu zamana kadar okuduğum en farklı kitaplardan biriydi hakikaten. İnternette Bronz Atlı benzeri bir kitap ararken bu kitap çıktı karşıma. Tabi ben durur muyum? Aldım hemen. Ama alakası bile yokmuş Bronz Atlı ile. Her ne kadar efsane bir kitap olsa da Bronz Altı’yla tek ortak yönleri savaş zamanında geçmesi ve birbiriyle bağdaştıramayacağım kadar uzak bir aşk hikayesi olmasıydı. Okuyunca anlayacaksınızdır zaten. Kitaba geçeyim o halde. Kitabımızın ana karakteri Scarlet O’hara. Kendisi yarı İrlandalı olan bir genç kız. Çok güzel, aşırı hırslı, kibirli, açık sözlü, kendini çok beğenmiş, paraya düşkün, inatçı ve sayamadığım birçok özelliği kendinde barındıran; zamane kadınlarından çok daha farklı bir kadın. Erkekleri etkilemeyi çok iyi bilen ve her istediğini elde etmeye alışkın olan karakterimizi en çok yoran da bu huyları aslında. Dediğim gibi kitap o kadar yoğun ki okurken çok farklı duyguları aynı anda yaşayabiliyorsunuz. Scarlett ailesinin en güzel kızı olsa da gerçek bir leydi gibi davranmaması yüzünden annesi ve dadısını çok yoruyor. Kitabı okurken bazı noktalara çok şaşırdım. O zamanda insanların örf ve adetleri bazı noktalarda bizimkilerle uyuşsa da çok farklı anlayışlar da hakimdi o dönemin kültüründe. Siyahi insanların düşüncelerinin bu kadar köreltilmiş olması o kadar üzücüydü ki okurken içimi sızlattı. Her ne kadar siyahilere yapılan işkencelerden söz edilmese de onlara olan tavırlar gerçekten kalp kırıcıydı. Hatta İngilizlere pamuk satarak Afrika’dan getirilen siyahi köleler en haysiyetsiz beyazdan bile daha aşağı bir konumda yer alıyorlar. Bu konu üzerinde gerçekten çok durulmuştu kitapta. Bir diğer önemli konu ise Amerika’nın İç Savaşıydı. Kitabın çok büyük bir kısmı iç savaşı anlatıyor. İnsanların çektiği acıları çok güzel anlatılmıştı. Elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeyen leydiler açlıktan kıvranıyor hatta tarlada pamuk topluyor. Kitapta duygular çok net biçimde anlatılmıştı. Ama kitap savaşı anlatan bir kitap değildi. Genel olarak aşk üzerinde durulmuştu. Yani Bronz Atlı gibi bir kitap değil kesinlikle. Kitapta en çok duyacağınız hatta kitabın en başından sonuna kadar duyacağınız birkaç karakter var. Bunlar Ashley, Rhett ve Scarlet. Roman bu üçgen içerisinde dönüyor genel olarak. Artık kitabın konusuna değinelim. Bir sabah Scarlet Tarleton ikizlerinden kendisinin peşinde dolaşan Ashley’in evleneceğini ve bu haberi de yarınki barbekü partisinde açıklayacaklarını duyar ve inanamaz. Çünkü Ashley’in kendisine aşık olduğunu ve kendisine ait olduğunu düşündüğü kişinin başkasının olacağını kendine yediremez. O kadar kıskanmıştır ki eve gider gitmez Ashley’i yeniden kazanmak için planlar yapar. Tabi işler umduğu gibi gitmez. Rhett karakteriyle de bu partide tanışıyoruz. Kendisi çevresi tarafından pek hoş karşılanmayan haysiyetsiz biri olarak görülür. Partide Scarlet’i uzaktan rahatsız edici bakışlarla izleyen Rhett’i gören Scarlet bu duruma oldukça sinirlenir. Kitabımız kısaca bu şekilde başlıyor. Scarlet karakterini ilk başlarda sevsem de zaman zaman hiç sevemedim. İnatçı, gururlu ve hırslı tavırlarını okumak beni bazen yordu diyebilirim. Bir insanın bu kadar hırslı olmasının zararını kitapta çok net görebiliyorsunuz. En sevdiğim karakterlerden biri ise Rhett oldu. Hiçbir şekilde duygularını saklamayan, sözlerini esirgemeyen bir karakterdi. Aslında Scarlet ile çok benzeseler de Rhett daha şeffaf yani ne tarafta olduğu bilinen ve hiçbir şeyi gizlemeyen bir karakterdi. Ne olduğu belliydi Rhett’in. Her ne kadar ahlaksız ve haysiyetsiz bir yaşam sürse de bunu söylemekten gocunmuyordu. Scarlet ise sırlarla dolu bir kadın. Yaptığı her şeyi ustalıkla gizleyebiliyordu. Hatta yaptığı ahlaksız davranışları bile. Ayrıca paraya düşkünlüğünden dolayı herkesi kullanıp atmakta bir sıkıntı görmüyordu ki bu da çok rahatsız edici bir durumdu bence. Genelde aşk, intikam, hırs ve kişisel çıkarlar üzerine kurulmuş muhteşem ötesi bir roman. Kalınlığı gözünüzü hiç korkutmasın. Gerçekten de rüzgar gibi geçip gidiyor sayfalar. Okurken çok keyif alacağınız bir roman. İçindeki mesajlar ise o kadar güzeldi ki tekrar tekrar okumak istediğim kitaplardan. Kitapla ilgili düşüncelerimi yazsam yazsam bitiremem. Çünkü çok kapsamlı bir konusu var. Ayrıca kapağına aldanıp da okumamazlık etmeyiniz. Kapağıyla alakası bile yok. Kitabı kavrayabilecek düzeye gelmiş her insanın okuyabileceği bir kitap bence. Şimdilik bu kadar diyerek yazımı burada sonlandırıyorum. Umarım buraya kadar okumuş ve keyif almışsınızdır. Kitabı şiddetle tavsiye ediyorum. Benim 2019 favorilerime girdi bile. Puanım:5/5
Rüzgar Gibi Geçti
Rüzgar Gibi GeçtiMargaret Mitchell · Artemis Yayıncılık · 20202,046 okunma
·
52 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.