Gönderi

Ne okutuyorsunuz? - Tarih. - Ne tarihi? - Umumî tarih. Selim Pusat her zamanki müstehzi halini almıştı: - Yani çocuklara masal anlatıyorsunuz. İhtisasına saygısızlık gösterilince Leylâ değişti: - Tarihi masal mı sanıyorsunuz? - Tamamiyle! - Nasıl olur Selim Beğ? Ben sizin meydan savaşları hakkındaki bir yazınızı okumuştum. - Bana şeref vermişsiniz. İnsanlar gözleriyle gördükleri basit vakaları bile birbirinden ayrı şekilde, hatta birbirini nakzeder şekilde anlatırken, vesika denilen kırıntıların yardımıyla binlerce yıllık hâdiseleri tesbit etmek iddiası size ciddî geliyor mu? Vesikaları bırakanların aklından, görüş kabiliyetinden ve bilhassa vicdanı ile namusundan emin misiniz? - Fakat metod? Tarih metodu? - Metod dediğiniz uydurmanızın riyazî bir katiyeti var mı? İnsanlar hem doğruyu bulmak, hem de aldanmak için yaratılmıştır. Hâdiselerin kırk veçhesi bulundukça ve insanlar kırkına birden nüfuz imkânından mahrum kaldıkça gelip geçen şeyleri kendi dar çerçevelerinden görmekte devam edeceklerdir. Körlerle filin hikâyesini biliyorsunuz, değil mi? - O halde sizin meydan savaşlarınız da birer dedikodudan, birer masaldan mı ibaret? - Onun hakikati öyle bir meydan savaşının gerçekte veya tasavvurda yapılmış olmasından ibarettir. Yoksa o savaşın günü de, askerlerin sayısı da, harbin yapıldığı yer de, hatta bazen ordulara kumanda edenler de yüzde yüz kesinlikle belli değildir. Tarihin yarı buçuk hakikata yaklaşan kısmı askerî tarih olduğu halde meydan savaşlarının bile meçhuliyet perdesi arkasından görüldüğü muhakkaktır. Gerçi bir meydan savaşını anlatan eserler yazılır, krokiler çizilir, harita üzerinde o muharebenin hareketleri gösterilirse de bunun değeri nazarî olarak o meydan savaşının orada anlatıldığı şekilde cereyan etmiş olmasına göredir. O savaş o şekilde olmayıp da başka bir şekilde olsa yine kurmayın ondan alacağı bir ders vardır. Malazgird Savaşı 26 Ağustos 1071 yerine 26 Mart 1761’de geçseydi kurmay için daha serin bir havada ve bazı ateşli silâhlarla yapılmış olması gibi bir değişiklik göstermesinden başka ne fark olabilirdi? Kurmaylar için kitap ve harita üzerinde, vaktiyle yapılmış muharebeleri incelemekle tamamen hayalî muharebeleri incelemek arasında bir fark yoktur. Maksat onun beynini muhtemel durumlara göre işler bir hale getirmeye alıştırmaktır. Askerî tarih bu bakımdan ehemmiyetlidir. Çünkü tek ve büyük sanatın, yani askerliğin hazırlayıcı ve yetiştirici unsurlarından birisidir. Kalanının masaldan farkı yoktur. Siz, tarih öğretmeni! Meselâ Yıldırım Bayazıd’ın harbde esir edilip esarette öldüğüne veya intihar ettiğine emin misiniz? - Elbette eminim. Bütün kaynaklar ağız birliği ile öyle yazdıktan sonra. Selim’in yüzü istihfaf ve istihkarla değişti: - Kaynaklar!... O kaynaklar ağız birliğiyle benim de vatan haini olduğumu yazmışlardı. Buna da inanıyor musunuz?
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.