Gönderi

"Halil İbrahim" Türkü Hikâyesi
"Türk'ü anlamak için, türkü dinlemek gerek!" (Ahmet Haldun Terzioğlu)       Kıvırcık saçlı Halil İbrahim'in hikayesini nasıl dinlerseniz dinleyin, hüzünlenmemek elde değildir. Bunca art niyetli insanların arasında hayatı zayi olan bu genç Halil İbrahim'in hayatını bilmeyen kalmamalı deyip hikayemize geçelim.       Türküde adı geçen kıvırcık saçlı Halil İbrahim 1931 yılında Fatsa'da doğmuştur. Gençliğinde siyah çizgili takım elbisesi, sekiz köşe kasketi ve iskarpiniyle o dönemde gayet şık, titiz ve bakımlı giyinen bir Anadolu delikanlısıdır. Kendisine ait küçük dükkanında kilit, saat, şemsiye, lüküs lambası, gramofon gibi aletlerin tamir işleriyle evinin geçimini sağlar. Genç yaşta komşu köyden Çolak Ahmet'in kızını kaçırıp, yuvasını kurmuş, çakı gibi de bir delikanlıdır Halil İbrahim. Biri kız, biri oğlan ikide çocuğu vardır. Birde Halil İbrahim'in silah merakı vardır. Değişmeyen tek huyudur bu ve belinde her daim bir silah taşır, küçük dükkanında da gizliden gizliye silah tamiri yapar. Bu durumu yöre halkından çoğu kişide biliyordur fakat kimse açık açık dile getirmez. Sabah işine, akşam evine giderken bir dereden geçmesi gerekiyordur ve derenin üzerinde dal köprü kuruludur. Her gün bu dal köprüyü kullanır.        Erken yaşta evlenip iki çocuk babası olan Halil İbrahim'in askerlik çağı gelir ve ailesini ardında bırakıp vatani görevini yapmak için asker ocağına gider. Zaman hızla akıp giderken asker ocağında eline bir mektup geçer. Her kim bu zalimliği yaptıysa, iyi niyetli olmadığı kesindir, bile isteye Halil İbrahim'in başını derde sokmak istemiştir. Mektupta; "Kayın baban kızını geri alacak, başkasına verecek, komşun ağa tarlalarına göz dikti hepsini kendi üzerine yapacak." yazıyordur. Mektubu okuyan Halil İbrahim'in ömründen ömür gider, başında yeller eser. Bu durumu mazeret gösterip izin alamaz, düşünüp durur ve en son firar etmeye karar verir. Halil İbrahim ömrünün bu mektupla zayi olacağını bilmeden bir gece vakti firar eder. Evi ormanlık alana epeyce yakındır, ormanda kendisine yer ayarlar, bazı geceler evine girip, hasret giderir. Günler geçerken ne yapacağını hesap eder kafasında, daha sonra ağanın karşısına çıkar, askerlerde gelmiştir köye. Halil İbrahim ağaya bir kurşun sıkar ve daha fazla direnemeden askerlere yakalanır. Asker kaçağı olmak çok adi bir suç sayılır o dönemde, ağaya da kurşun sıktığından olsa gerek askerler onu telefon direğine bağlayıp döverler. Kafasına aldığı darbelerden olacak ki, aklı gidip gelmeye başlar. Akıl gidip gelir olunca hayatı yavaş yavaş kararır.        Cezasını çeker, askerliğini bitirir evine, yurduna döner fakat hali perişandır artık. "Nerede o eski Halil İbrahim." der görenler. Para kazanamıyor, karısına, çocuklarına bakamıyor diye kızını gerçekten de almıştır kayın babası. Başka köyden biriyle evlendirmiştir. Halil İbrahim'in kimsesi kalmamıştır, yapa yalnız kalmıştır hayatta. her şey değişse de Halil İbrahim'in bir tek huyu değişmez, belinde silah taşımaya devam eder. İnsanların olduğu yerlerden uzak durur, herkesten uzaklaşır, kimseyle görüşmez artık. Dağlarda ormanda, yollarda gezmeye çıkar gece vaktinde. Görüştüğü iki kişi kalmıştır hayatında. Birisi Cemal dayı diğeri Dursun amca, ara sıra onların kapıları yoklar, başkada kimseyle işi olmaz.       Sağ sol olaylarının hat safhalarda olduğu dönemde (80'li yıllar) kimse evinde rahat edemez, dışarıya çıkamaz. Kimliği belirsiz kişiler tarafından köyler yağmalanır, insanlar evinin bahçesine bile gitmeye korkarlar. Sık sık baskınlar yapılır köylerde. Bir tek Halil İbrahim gezip dolaşmaya devam eder, kimseyi umursamadan gideceği yere gider, gezeceği yerde gezer. Yine kimlerin yaptığı bilinmez, evi kundaklanır Halil İbrahim'in. Evinden birkaç eşyasını kurtarabilir sadece. Kurtarabildiği eşyalarını ormana, kayalıkların yanına taşır, orada barınmaya başlar.       Bir gece yağmur bastırır, yağan yağmura dayanamaz Halil İbrahim ve gece vakti düşer yollara, ormanın içinden yürüyüp Dursun amcanın evinin önüne gelir. Gece vakti Dursun amcayı uyandırmamak için kapılarını çalmaz. Her yeri ıslanmış, yağan yağmur yorgun düşürmüştür onu, kimseye görünmeden samanlığa girer ve hemen uyumaya başlar. Bu arada silahı yine belindedir, tek alışkanlığı eskiden kalma. Sabah uyandığında askerler baş ucundadır, silahını verip teslim olur. Dursun amca ve ailesi tek tek ifade verirler;       "Biz Halil İbrahim'i tanırız, o bizim evimize istediği zaman gelir, yiğittir, namuslu, mert bir adamdır. Gece geldiği için bizi rahatsız etmek istememiştir, o yüzden orada kalmıştır." derler.        Silahını teslim eder, askerler Halil İbrahim'i tutuklar fakat kısa süre sonra serbest bırakılacaktır aslında. Olacağı var ki Halil İbrahim'in aklına 30 sene önceki olay gelir, kalbi başlar hızlı hızlı atmaya, 30 sene önce yaşadığı dehşeti, korkuyu bir kere daha yaşar. Direğe bağlanıp yediği dayak canlanır gözlerinin önünde, o dayağın acısını hisseder bütün vücudunda. Yine kendisini direğe bağlanıp dövecekler diye düşünüp, bir fırsatını bulur koşmaya başlar, dereye kadar iner dal köprüden karşıya geçer, Halil İbrahim önde, askerler arkada kovalamaca devam eder, arkadan havaya ateş eder komutan dursun diye, Halil İbrahim bu duru mu? Ormana girse izini kaybettirecektir lakin ormana girmesine 150 metre vardır daha, diğer tarafta bulunan askerler, arkadaki askerler vuramadı kaçırdı diye başından vururlar Halil İbrahim'i, yere düşmez kayalara yaslanarak can verir Halil İbrahim.       Kumandan çok üzülür bu duruma, vicdan azabı çeker. Oğlunu çağırırlar eşyalarını vermek için lakin oğlu almaz eşyalarını, kulaktan dolma bilgilerle düşmandır babasına, hiç tanımamıştır ne de olsa. Babasını hiç sevmediğini, saymadığını söyleyip çeker gider. Cenazesine bile katılmaz oğlu. Cenazeye bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda insan katılır, biriside vicdan azabı çeken kumandandır.       Bu olaylar silsilesinin ardından sayın Dursun Ali Akınet Halil İbrahim şiirini yazar ve daha sonrasında da bestelenir. Oğlu türküyü dinleyince anlamaya başlar ve sahip çıkar babasına ama ne fayda..  Türkü sözleri; Dağda kızıl ot biter İçinde keklik öter Eşkıyadan da beter Uslan be Halil İbrahim Kıvırcık saçlarına Kar düşmüş uçlarına Dağın yamaçlarına Yaslan be Halil İbrahim Derede su durulur Daldan köprü kurulur Elli yerinden vurulur Aslan be Halil İbrahim Müfreze dağı sarar Dağda kaçaklar arar Geçit vermez kayalar Hızlan be Halil İbrahim
·
104 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.