Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Brooklyn Çılgınlıkları
Nasılsın? İyiyim, ya sen? Birçoğumuz gün içerisinde böylesine bir diyaloğa kaç kez şahit oluyoruz? Peki, hangimiz bu cevap yerine, o an hissettiklerimizi söyleyebiliyoruz? Çünkü, biliyoruz ki karşımızdaki insanın da duymak istediği cevap bu. Oturup saatlerce ne siz derdinizi anlatmak istersiniz, ne de karşınızdakinin sizi dinleyecek zamanı vardır. Belki de hayatı, tam da bu noktada ıskalıyoruz, ne dersiniz. Bir türlü kendimize “Nasılsın” sorusu verilecek cevabı dinleyecek insanı bulamıyoruz. Paul Auster’in “Brooklyn Çılgınlıkları” romanı da, tam da bunu anlatıyor. Amerikanın o çok bildik “özgür” hayatında, insanların nasıl da yanlış tercihler yaptığını, yaptıkları bu tercihlerin çocuklarının hayatlarını nasıl alt üst ettiğini anlatıyor. Ve romandaki her bir karakter, bir türlü kendilerine gerçekten “nasılsın” sorusunu soracak insanı bulamadaklarının bedelini ödüyor. Oysa oyun çok basit. X : Bulunduğun noktadır. Bir adım at. Oraya bir X koy. Bulunduğun nokta artık orasıdır. İlerle, dur ve işaretle. X... bulunduğun noktadır. Geriye adım attığın anda eksi bir düzleme geçersin, mutlu olmak istiyorsan eğer, ileriye pozitif düzleme doğru ilerlemesin. Geçmişin güzelliğini hatırla, ama kötülüğünde boğulma. Yaşamın olanca hızıyla akıp gittiği bir dünyada, neden yeni yeni acılar üretesin ki. Herkes birşeylerden kaçmak ister. Geçmişinden, acılarından, pişmanlıklarından vb. Romanda da belirtildiği gibi, herkes kendi “Varoluş Otelini” açmak isteyebilir. Dünyayı değiştiremiyorsan eğer, kendi dünyanı yarat. Kulağa ne kadar hoş geliyor. Oysa, insanı bu noktayı getiren o “hiçlik” duygusunu iyi özümsemek gerek sanırım. Kitabın başında yer alan; “Aile hayatının kapalı kapılarının ardında ne tür tehlikelerin yattığını herkes bilir. Bu, bütün evliler için bir zehir olabilir; hele hele evliliğin size göre bir şey olmadığını keşfettiğiniz zaman durumunuz daha da beterdir. 33 yıl aynı çatı altında yaşadıktan sonra farklı yönlere yürüdüğümüz anda elde kalan neredeyse bir hiçti.” bu paragraf, kitabın baş kahramanı Nathan’ın nasıl bir geleceği yelken açmak için, yeni bir X noktası belirlediğinin, resmidir. Ki o Nathan, kitap içerisinde çizdiği profil ile kaybedenler kulübüne adını yazdırmak yerine, birçok yitik hayatı birleştirip, yeniden hayata tutunmalarını sağlayan, bir mesih olur. Üstelik, vücudunda ki kanseri yenmiş, yaşı altmışlara gelmiş, kaybedecek hiçbirşeyi olmayan birisidir... Paul Auster’in okuduğum en iyi eseri “Brooklyan Çılgınlıkları” diyebilirim. Kitaplığımda sırada bekleyen onca kitap varken, bu kitaptan sonra, Auster’in üç kitabını daha alıp, okumaya karar verdim. Size bu kitabı tavsiye etmiyorum, “tavsiye” kelimesi yapı itibariyle tercihi size bırakır. Bu yüzden kendiniz için bir iyilik yapın ve bir arkadaşınıza, sevgilinize, eşinize, çocuğunuza hediye almak istiyorsanız, buyurun size güzel bir armağan. Günün kazananı siz olun... Erkan Ergül
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.