Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

BİR KUŞ KONDU UÇAMADI
Umarım beğenirsiniz! Keyifli okumalar! Bir kuş için yuvası, ne kadar çarpık çurpuk, yıpranmış, bakımsız, ne kadar keder, yoksulluk dolu ve sorunlarla çevrilmiş olsa da orası onun için daima en huzurlu ve en güvenilir barınma yeridir. Çünkü orası çoluk çocuk, eş dost ve özellikle dünyanın en değerli ve kâinatta tek karşılıksız seven zat ananın gölgesini, ruhunu taşıyan ve adım izlerini tazeleyen tek yerdir. Ana yuvası, en mutlu yuva olmasına rağmen bir kuş; çevre, iklim, hava sorunlarından dolayı veya kendisinin ve çocuklarının daha güvenli, gelişmiş ve müreffeh bir hayatı için, bir hedef peşinde, bazen sevgi peşinde kendi topraklarından binlerce kilometre uzaklaşır ve uça uça çok uzaklara konmak zorunda kalır. En son uçmadan pılını pırtısını toplayıp gayptan bir medet gelir diye bekler ve ümit ü bîm içinde bir ileri bir geri adım atar ve etrafa bakar ama hepsi nafile. Çaresiz, tasını tarağını toplayıp gözü yaşlı ama umut dolu, hüzünlü ama azimli, dertli ama dermanın peşinde, çaresiz ama çare bulma amacında bir adım atar ve belirsiz bir süre için belki dönmemek üzere vedalaşır. O arada baharlar, kışlar, yazlar, muson yağmurları, sabahlar, geceler eskiden olduğu gibi kendi halinde gelip geçer. Yolda açlık, susuzluk, yorgunluk ve tam hadiste dendiği gibi “Yolculuk bir çeşit azaptır." (Buhârî, Müslim) binlerce külfetten sonra uçsuz bucaksız bir yere göçüp konar ve alışmaya çalışır ve gün geçtikçe de alışır. Zamanla çok samimi, derdine derman olabilecek arkadaşlar edinir, aileden uzak kan bağı olmamasına rağmen fakat kan bağı varmış gibi öylesine değerli bir aileye sahip olur ve yuvasındaymış gibi ormanlar, ağaçlar, çiçekler, ırmaklar, dereler, çayılar, göller arasında erzak dolu yerde normal bir hayata başlar ve müreffeh hayatını sürdürür. Bazen hayal ettiğinden ve umduğundan çok daha iyi koşullarda yaşamaya başlayınca bazen geri dönmemeye bile niyetlenir. Gittiği yerde bunlara rağmen her zaman ana toprağından, çevre ve tanıdıklarından uzak bir garibandır. İçi her zaman kiramen kâtibin gibi unutmamak adına an an toprağını ve geçmişini hatırlatır ve her şeyi anarak yaşamaya devam eder. Fakat ansızın gökler çöker, şimşekler çakar, ağaçlar düşer, dertler artar hayat allak bullak olur. Yuvadaki sorunlarından dolayı göç ettiği yer, her şeyi olmasına rağmen tatsız tuzsuz, su dolu ırmaklar susuz gelmeye başlar. Ve tek çare dönmek olur. Fakat mevsim belki yaşanan bir afet gibi sayısız nedenden dolayı istese de dönme imkanı yoktur. İşte o an kanatları olmasına rağmen kanatsız, dili olmasına rağmen dilsiz, keyifi olmasına rağmen keyifsiz olduğunu hisseder ve bir ağaçtan öbür ağaca, bir daldan diğer dala çırpınıp yerine konup durur. Ve dayanamayınca çığlık atar fakat hepsi seda be-sahra... Tıpkı bir geminin aşırı rüzgar ve dev dalgalar içinde kıyısız iki denizin ortasında kaldığı gibi. Yol çare bulma derdinde fakat umut yok gibi. O an içinden bir ses gelir: sabır sabır sabır... Sabrın sonu selamettir. Miraç
··
22 görüntüleme
Hypatia okurunun profil resmi
Çok güzel yazmışsınız, kaleminize sağlık :) Türkçeyi bu kadar güzel kullanabilmenizi de ayrıca tebrik ediyorum.
Indvision okurunun profil resmi
Beğenmene sevindim. Çok teşekkür ederim:)
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.