Gönderi

127 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 5 days
Feministler... Zalimler...
Dedikten sonra "hücuuum" sesleri yankılanmaya başlamışken, dikkatinizi bu incelemeye çekmek istedim. Naçizane amacım kırmaktan ziyade, dikkatinizi çekmek.. Tabii bu aslında bir incelemeden daha fazlası diyebiliriz. Çünkü benimde merak ettiklerimden çok fazla soru var kafamda. Woolf u okurken, o kadar soru sordurdu ki bana, aslında sonlara doğru bir cümle takıldı gözüme ve birçok paragrafı okurken, gerekli gereksiz birçok soruya da takıldım. Aynı paragafı anlamak için bir daha okumaya mecbur kaldım. Elbetteki bu soruları ben bir taraftam cevap verirken (kendimce fikir beyan edeceğim) sizinde düşüncelerinizi öğrenmiş olacağım. Bir kadın hayattan ne ister ? Etrafından çevresinden? Arkadaşlarından? Özellikle bir erkekten ? 2000 yılını 20 yıl daha atlatılan bu dünya da, kadınlar halen neden darbe (fiziki ve pikolojik) yiyorlar? Gerçekten bir şiddet var mıdır kadına? Pekala kadın bu şiddetin ne kadarına engel oluyor? Ya da ne kadar şiddet eğilimi duyuyor veyahutta yapıyor? Kadınlar şiddet uygular mi ? Uyguladıkları şiddetin farkındalar mı ? -ne yani "başımın etini yedin..." söylemi kendiliğinden mi ortaya çıktı? Aslında şunu merak ediyorum. Dünya`nın bir çok yerinde kadınlae bu denli etraflarındaki yasam koşullarina, söz haklarına sahip iken, neden halen ezildiklerini, yani, şiddete maruz kaldıklarını ve korunamayıp kollanmadiklarindan şikayet ediyorlar? Bir dönem bü ülkenin başında "kadın başbakan" dahi yok muydu? Hatta biraz daha geri dönelim.
Virginia Woolf
Virginia Woolf
da söz ettiği. üç aşır evvel Kraliçe Elizabeth dönemine. Kadınlar her dönem biryerlerde vardılar, yok diyemezsiniz. Ama 1700 lü yıllara da gitmeye gerek yok -neden gittiğimi bir sonraki paragrafta anlayacaksiniz- . Siz kadınlara en harikulâde kötülüğü yine siz kendinize yapıyorsunuz. Acımasizca ve de farkında olmadan. En sert dil ile, hatta dilinizi bile kullanmadan -bunu her kadın başarıyor- bir hareketle kendini ifade etme becerisine sahipsiniz. Sadece kusurunuz, galiba göremiyorsunuz -ayna her zaman işe yaramıyor olmalı- (güzel görecelidir) -heralde- :p . Peki ya; feminist bayanlara bir soru sormak isterim. Erkek muhtaç kalmayıp doğum mu yapmayı tercih ediyorsunuz? Veyahutta mutlak olmali mı? Ya da feministlik ne kadar üst saffada ? Erkeksiz bir hayat; hayattır? Her neyse, şimdi bu zırvalıklari cevaplamak isteyen zaten mutlaka cevaplayacaktır...
Virginia Woolf
Virginia Woolf
`a baktığımızdan bu yana epey bi yıl geçmiş ama ortada sadece bir adımdan öteye geçilememiş. Zaten sevgili Woolf da bize ne yapmamız gerektiğini kitapta pek de belirtmemiş dersek yeri var. Sadece kadınların artık hikaye şiir roman yazması gerektiği konusunda serzenişte bulunmuş ve birka sey daha, mesela saygınlık gibi... biraz evvel demiştik değil mi ? Bir sonraki paragraf, işte o paragrafa gelelim o halde. Günümüzde kadınlar birçok alanda kendilerine sözhakki bulsalarda, nedense bir türlü umduklarını bulamamakta, yaşam hakkı bir ailenin fertlerinde başlıyor. -"öyle degil mi ?"- bakin günümüz kosullarında sosyal aile bakanımız bir kadın, ölümün önüne geçebiliyor mu? Başka bir ülkeyi yorumlamaya gerek yok. Önceki paragrafta da belirttiğim gibi bu ülkenin başına bir kadın başbakan geldi? Sonuç değişti mi ? Eğitim dediğimizde dört duvarlarla çevrili kantini olan binalar aklımıza geliyor; nedense hiç aile ortamını sorgulayan yok -neredeyse yok denecek kadar az- . Annelerimimiz nenelerimiz nenelerimizin anneleri ! değil mi ? Kadına rahatlık çok!.. diyeceksiniz ki "yahu bu adam ne diyor?" Diyorum ki "eğitim üniversite değildir. Koca bir kaosun içindeyiz. Ulkece de değil, dünya genelinde koca bir kaos yaşiyoruz asırlardır. Woolf`unda dediği gibi, "dünya var olduğundan beri kadınlar bu durumda." Eğer anneler evlatlarina arkadaş olabilseydi(burada özellikle annelerden söz etmemin tek sebebi, en çok vakit geçirdikleri ve peşlerinden gittimiz değerli varlıktır anne) sevgili Woolf bu konuda hic bahsetmemiş.. kendisine ne kadar kırıldığımı anlatamam.... Ama Woolf Hanım başka bir konuya değinmiş. Tek bir cümle ve de beni kurtaran cümle, birazdan size o konudanda söz edeceğim. Evvela şu konuya bi açıklık getirmek şart. Bir anne kızının sevgilisi veyahutta gönlünü kaptırdığı çocuğa -ki 12 yaşındaki bir kız cocuğundan bahsediyorum (hadi amaa! Bu yollardan hepimiz sırayla gectik)- - - arkadaş olması gerekirken. Ve dahi deneyimlerini öğretmesi gerek duyulurken ve yol göstermesi söz konuysa; bir anne "senin bacaklarını kırarım..." , "kız baban duymasın...", " aleme rezil mi edeceksin kız sen bizi..." , "aleme o... mu olacaksın... ( ne kadar edepsizce bir deyim) derseniz bu kız 15 yaşina geldiğinde evden kaçınca dövünmemek lazım. "Duygular köreltilemez, zihni yok edersiniz!" Bu durumda kızınızı Muge Anlı`nın programında gözlerinizi açarsınız. Kızım evden on dört- on beş yaşında kaçtı. Kaçar abi ! Çünkü siz şikayet etmiş olduğunuz hayata onu da gömdünüz. Onu yalnız bıraktınız ve de terk ettiniz! Sadece bu konu sadece kız çocuklarını ilgilendirmiyor! Gecelim bi sonraki paragrafımıza. Erkek çocuklar da bu konuya fazlaca dahildir. Daha çocukluk-döneminde bir anne ve mutlaka baba yardımıda dahil, bir kadının önemini belirtmek, ögretmek gerekiyor. Tıpki elbise dikilir gibi ilmik ilmik işlenmeli. Kadın nedir? Ne yapar? Ne düşünür? Nasıl yaşar? Ne besler? Ne güzellestirir? Ne ye muhtactır? Daha bir dünya soru var! Ne de olsa kadın derdi biter mi :) en azından kadının bir insan olduğunu ve ona bir erkekten çok daha naif davranılmasi gerektiğini -ki kadınlar zarif ve incedirler- öğretilmesi gerekiyor-du. Ne zaman mı eğer 1900 yıl başlarında bu ögretilseydi. Bu yüzyılda kadınin hak ettiği deger saygı ve yaşm hakki neredeyse 1 asır da ancak toparlanılırdim 100 yıl da ancak iyi bir eğitimle gerçek bulunabilirdi. Dedim ya " dünya koca bir kaos yaşıyor." Bugün başlasak 2100 yılının kadınları istedikleri özgürlük ve üne sahip olabilirler mi demek ? Sanırim evet. O zaman ne diyoruz? Geçmiş olsun dünya, elveda insanlık . :) Tabii Wirginia Woolf , kadınları ele alırken, kadın yazarların erkek isimleriyle kitap çikarttiğini ile getirmekte ve birkaç isim saymaktalar. Ben bu konuya girmeyeceğim, muhakkak diğer inceleme yapan arkadaslar bu konuya değinmişlerdir. Yeni paragrafımizda Bayan Woolf`un bir cümlesi ile yola devam edecek ve kadınlara biraz piskolijik şiddet uygulayacağız -ister istemez- :) öncelikle o banyo terliğini, şu topuklu ayakkabıyı, "hey sen" süpürgeyi de bi zahmet bırakır mısın ?" Kitapla bi insana asla vurmamalısin. ! :) tamam silahlar bırakıldıysak devam.. Evet sen sarışın bağyaan o yumurtayı bana atmayıp omlet yapacağını umuyorum.. neyse... "Kadınlar birbirlerine karşı serttir." Ne kadar manidar bir cümle. Belkide 125 sayfalık kitap içerisinde altı çizilecek tek cümle herhalde bu cümledir. Yani kadınlar birbirlerine bu kadar bağlıyken neden savaş içerisinde olurlar anlamak mümkün değil. Harbiden:birbirinizle neden çatışıyorsunuz? Bir kıskançlıktır almış başını gidiyor... "Bey bak hatçeler yeni oturma gurubu almış, biz...." saaağane :) tabii ki söz gelmini ne bir kıskanclıkla bitiyor, ne de kıskançlık bu kadar basit bir olguda yer almakta. Çok geniş bir yaşamı ele almakta. Bir çekememezlikle biten bir sey değil, bu son dönemde , ilhinctirki erkeklerde de baş göstermeye başladı. Keşke salgın, bulaşıcı hastalıklarımizi sevgi üzerinden etrafımıza yaysaydık. Görüyorum ki mutsuzlukluk gibi kötü unsurlar bulaşıcı hal almiş durumda. Birinin mutluluğuni dahi kıskanır duruma geldik. İstiyoruz ki ben mutsuzken o da gülmesin. Ağlasın mi ? Bir insanin mutluluğuyla dahi mutlu olmak bu kadar zor mu? Peki onun var olan mutluluğuna neden gölge düşürmek istiyoruz? En acı tablolardan biridir Gelin-Kaynama sürtüşmesi, "kendini ezdirme yavrum!" Eee bunu gören, duyan, yaşayan çocuk; bir anneye büyüdüğü yaşlarda -hayatı kendi ellerine aldığında - seni umursar mı? Ya güzelom kaynana? Ne güzel söz etmişti değil mi? "Kızım....' ,' ne kadar da güzelsin..." ah ah... ne kada cahil bir hayat ve farkında olmadan sebepsiz ve nedensiz yaşıyoruz. Söz dinleteceğim diye gelinleri... kızını ezdirmemek adına da kaynanaları (annelerimizi) ezip geçiyoruz zalimce ve acımasızca. //////// Unutmadan şu bilgileri paylaşayım: -AB'de her 20 kadından 1'i tecavüz mağduru ZDanimarka'da tecavüz neredeyse suç değil -Taciz ve tecavüz vakalarında ilk sırada İngiltere var -Avrupa İstatistik Ofisinin (Eurostat) 2017 verilerine göre, taciz ve tecavüz olaylarında zirve İngiltere'nin. Ülkede 2017 yılında 48 bin 122 kadın tecavüze uğradı. Listede 14 bin 899 hadiseyle Fransa ikinci, 7 bin 831 hadiseyle Almanya üçüncü, 6 bin 810 hadiseyle de İsveç dördüncü sırada yer aldı. - Dünyada kadın cinayetleri = 87 bin katil erkek Yani ülkemize birileri fena carpıtmalar yapıyor ama, dünya geneli bi felaket! ///// Konumuza dönelim. Ülkemizde pek parlak değil.. Eee ne diyorduk ? "Kadınlar birbirlerine karşı serttir." Peki bu durumu "geniş aile" olarak baktığımızda ortaya ne çıkıyor? "Benim annem, benim babam" derken.... bir bakmışiz ki çocuklarımizda hanımköylü oluvermiş.. aboo :)) ( yaaaa.. naber ? ) baba ocağını bilmeyen oğul, anne kucağını cabuk unutur yavrum.. evladım:) neydi o deyim "pirinçe giderken eldeki bulgur dan olma" durumu sanırım bunu gösteriyor. Merhamet ve büyüklere sevgi saygı eğitimi esasında ne kadar önemli değil mi ? Kocamın/ karımın babası yerine annem-babam demek ne kadar onure edici! Hani biz ne kadar kusursuz varlıklarız ki; yarınımız yaşlanacak bizler, büyüklerimize onun-bunun-şunun babası diyebiliyoruz acımasızca. Sonra da gün geliyor ve devran da dönüyor ya. "Emine öğretmiştir o cadaloz kaynanan yok mu senin?..." SANKI KENDİSİ NE ÖĞRETTI İSE ? :))) Evvela bir kadın diğerine saygı, sevgi de hürmet edecek ki, aynısını yaşasın ve dahi erkekde bunu görürde, bir kadına ne denli saygılı olur, saygınlıkla sevilir ö ğ r e n s i n. Ee bu kadar zaman ayırdınız, bilmiyorum size ne kadar yardımcı oldu. Daha fazla konuşulabilecek o kadar konu var ki, benden bu kadar diğerek ayrılıyorum. O değerli kiymetli zamanınızı, değer vererek ayıran bütün arkadaşlarıma kardeş ve dostlarıma sevgi ve saygıyla teşekkür ederim. Umarım incitmeden kırmadan bir incelemeyi de böylelikle beraber bitirmiş olduk. Mutlu bir ömür diler, pırlanta gibi parıldayan kadınsı gözleri görmeyi temenni ediyorum :) Kadınların
Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir Oda
`dan çok daha fazla şeylere ihtiyacları var.
Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir OdaVirginia Woolf · İletişim Kitabevi · 202138k okunma
··
142 views
H. okurunun profil resmi
Size katıldığım noktalar da var katılmadığım noktalar da. Kaos olursa diye yerimi almaya geldim. Sonuçta bazı insanlar gibi ne düşündüğünüze göre sizi yargılamıyorum. İnceleme için de elinize sağlık. :)
Sükûnet okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Yargılayabilirsiniz tabiii . Ama merhamet be :))
Merve okurunun profil resmi
"Kadın, kadının en büyük düşmanıdır." Örnek için bakınız:hizliresim.com/GO4eTF Kendi adamla mutlu olamamış, ayrılmış. Üstüne istiyor ki ayrıldığı adam ömür boyu mutlu olamasın, onunla birlikte olan kişi de. Etraf manyak dolu
Sükûnet okurunun profil resmi
Nasıl bi mutluluk sendromu :p Bazen olduğu kadar da demeyi bilmek gerekiyor. Ne kadar doğru bir hamle yaptığı da aşikâr :)
18 next answer
ismail okurunun profil resmi
Kaos alıntısıyla inceleme seyri aynı😂 devriye diye bir tabir vardır. Bizler sözcuklerimizle devriye ediyoruz. Her devri daim ettiğimiz sözcük tekrar bizi buluyor. Evet çelişki bu devriyeden kaynaklı. Bunun diğer tanımı "büyük lokma ye büyük konuşma" dizesiyle aynı. Dikkat etmediğimiz şey şu: Bazen iki taraflı düşünemiyoruz aslında hiç düşünmüyoruz, bilmediğimiz bir şey var. Her savunma ya da her saldırı karşı taraf için bir hezeyandır. Haytta detaylar vardır ama o koca detayların küçük temlleri vardır. Ne kadar küçük olduğu önemli değil sağlam olduğu önemlidir. Artık o size kalmış, temellerinize inandığınız en yüksek metaliği atmak ya da atmammak. Var olan bir şey biliyorum kaos her daim var olacak. Çünkü herkes bir cephede savaşıyor.
Sükûnet okurunun profil resmi
Nedir bu, labirent mi?😋
2 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.