Okudukça düşündüğüm, düşündükçe sorguladığım, sorguladıkça yine okuduğum ve böylece
sayfaların akıp gittiği,
sarıp sarmalayıp kucağıma bastırıp sevdiğim bir kitap oldu Misafir.
O aheste satırlar Bir Rikkat ablanın sallanan koltuğuna bir Esin’in oturduğu banka götürdü.
Biri; yetmişine gelse de çalışmaya devam eden, hayatı hep ortalama geçmiş, sona geldiği günlerde ise korkularıyla, kırgınlıklarıyla, yalnızlığı dibine kadar yaşayan, iflah olmaz bir hemşire,akıl hastanesinin dışa bakan kapısı,
diğeri; ‘Ev’ olarak bildiği akıl hastanesinde gün sayan ancak niçin kaldığını dahi bilmeyen, hayalleri yarım kalmış, yirmisinde bir genç kız, akıl hastanesinin içe bakan yüzü.
.
İkisinin hikayesinde de ortak yalnızlıklar olsa da Uzun sessizlikler kadar mesafeler, benzerlikler kadar aykırılıklar var. .
Hani uzun zaman kitap okuyamaz ve böyle güzel hisler bırakan bir kitaba denk gelince de tüm kitaplara aşık olursunuz ya, işte tam o noktadayım.
Hep böyle güzel satırlar içimize işlesin. Yetmişlik bir Rikkat Ablanın yorgunluğu çöksün üzerimize. Az sonra “o büyülü panayırda, yağmurun altında, kahkahalar atarak deliler gibi koşmaya başlayalım”
.
#hunharcaokuyanlarkulubu nun mart ayı seçkisi Nermin Yıldırım. Gecikmeli de olsa iyi ki okudum. Kitabı tavsiye eden ve benimle beraber okuyan, aynı hisleri paylaştığımız arkadaşlarıma gönülden teşekkürler. Yeni okumalarda buluşmak üzere