Gönderi

Ey yüce Ruh, bağışladın, Verdin bana her şeyi, Her istediğimi. Boşuna değildi, Ateşlerin içinden, Bana yüzünü göstermen. Görkemli doğayı, Krallık olarak verdin bana, Ve onu duyumsayabilme, Onun tadını çıkarabilme gücünü. Yalnızca soğuk bir hayretle, Doğaya konuk olmama izin vermedin; Bana bakabilmeyi bağışladın, Bir dostun yüreğine bakar gibi, Doğanın derin gönlüne. Bütün canlıları gösterdin, Tanıttın bana, Sessiz fundalıklardaki, Havada ve sudaki kardeşlerimi. Kasırgalar, Ormanı kasıp kavurduğunda; Dev gibi çam ağaçları, Devrilirken, ezip geçtiğinde, Yanlarındaki dal ve gövdeleri; Ve tepelerin toprağı, bu düşüşte, Boş ve boğuk bir sesle gürlediğinde; O zaman sen beni, Korunaklı bir mağaraya getirdin, Bana beni gösterdin, Ve kendi gönlümde, Gizli, derin yaralar açıldı. Ve bulanık gözlerimin önünde, Yatıştıran, arınmış bir ay doğunca, Kaya duvarları ve ıslak çalılıklar, Eski çağlara ait, Gümüş rengi gölgeleri yansıttılar, Ve dindirdiler, İzlenimin yoğun duygularını. Ah, şimdi anlıyorum, İnsanın kusursuzca erişemediğini. Beni tanrılara gittikçe yaklaştıran, Bu sevincime, Yoksun olamayacağım bir yoldaş kattın, O her ne kadar, soğuk ve küstahça, Kendi kendimi aşağılatıp, Senin bağışladıklarını, Bir solukta hiçe çevirse de. Göğsümde yaktığım vahşi ateşle, O güzel kadının görünüşüyle, Durmadan kışkırtıyor beni. Yalpalayarak gidip geliyorum, Arzudan doyuma ve doyumdan arzuya.
Sayfa 191 - 2. Baskı, Kasım 2015Kitabı okudu
·
1 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.