Gönderi

120 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 11 hours
Nietzsche pos bıyığından mıdır, profil maiyetinde umarsız tavrı sükun halinden midir nedir bilinmez, herkesin iştahla ve azimle koşturduğu bir futbol maçındaki "bitse de gitsek" tripleri kasan, ortamdan zihnen soyutlanan, zoraki birlikteliklerden türeyen zıpçıktı bir adam görünümündedir. Muhtemeldir ki kendisiyle ortaklaşa bir programa uyma noktasında masaya en son teşrif eden insandır kendisi. Bu boşvermişlik, çoğu zaman bıkkınlık noktasına gelen duygudan ötelendiği kimliği nedendir diye sormak gerekmez mi? Bu sorunsalı çözüme erdirmek, kendisini ussal maiyette temele oturtabilmek, eh be tamam abi huzuruna kavuşmak, dünya felsefe tarihi açısından ulvi bir şerefe nail olmaktır. "nosce te ipsum" antik yunanda "kendini bil" vecisesidir. Nietzsche kişinin kendi olmasını ise; Kendini tanımak; unutmak, yanlış anlamak, küçültmek, daraltmak, orta değerde yapmak sağduyunun ta kendisidir, şeklinde açıyor. İnsanın ahlaksal olarak iyiye yönelmesi, ruhsal yetkinlik mertebesindeki erdemli olmayı, küçük çocukları korkutmak amacıyla beslenen düşsel bir yaratık, töre maiyetindeki umacıya benzetmektedir. Bunun tam karşısında yer almayı benimsemek, ermiş sıfatıyla dallanıp budaklanmak yerine, antik Yunan mitolojisinde yer alan yarı keçi yarı insan kır ve orman iyesi, Roma mitolojisindeki karşılığı faun olan, çoğunlukla gövdelerinin belden üstü insan, belden aşağısı ise teke biçiminde belirginleşen'satir' tanımlamasına kendisini koymakta. "Yeni putlar dikmiyorum ben; önce eskiler öğrensin, balçıktan ayakları olmak ne demekmiş" Gerçekte olmayan ancak sadece düşsel bir tasarım halinde ve sadece düşünceyle kavranabilen şeyler, "gerçek dünya" ile "görünürde olan dünya" arasındaki yapay, suni havayı teneffüs etmek istememiştir. Putları yıkmak Nietzsche için bütün dogmalara karşı gelmektir. Çünkü düşünmek yani bir noktada felsefe icra eden bir insan için yaşamak, yüksek bir dağda buz içinde yaşamaya gönüllü olmak demektir. Düşünmek varlığa yabancı, geleneklerin yargıladığı her şeyi arayıştır. Kendisi için nihilist tanımlaması her ne kadar yanlışsa, varoluşçu felsenin izlerini ise şu cümlelerde bulabiliriz: "Benim insan sevgim, başkasının duygusunu paylaşmakta değil, Paylaştığım duyguya katlanabilmektir. Benim insan sevgim sürekli bir kendimi yeniştir. Ama ben yalnızlık olmadan edemem; yalnızlık, yani iyileşme, kendine dönüş, özgür, hafif, esinen bir havayı solumak..." Devamında ise, Nietzsche büyük yıkıcı bir hastalıktan muzdariptir. Pekii nedir bu hastalık? Kendisi yaşamı boyunca iyiliksever yaklaşım gösteren insanlardan tam anlamıyla kabızlık çekmiştir. Kendi deyimiyle az alt üst etmemişler yaşamını. İyilik çatısı altındaki eylemler, kötülüğe eşdeğer olmuştur. Lakin iyilikseverliği bir istem ya da kötülüğe yormamıştır. İyilikseverlik bir acıma duygusunun ürünüdür. İyilikseverlik, decadent yani çökmüş insanın erdemidir; acımak. Nietzsche yine bu çökmüş insanın duygu sürecini şöyle özetliyor; "Acıyanları kınamsıyorum, çünkü utanmayı, saygıyı, insanları ayıran aralıkları sezme duygusunu kolayca yitirirler; çünkü acıma bir anda o ayaktakımı kokusunu belli eder, görgüsüz davranışlara öyle benzer ki ayırdedilemez, çünkü acıyan eller kimi zaman nerdeyse yok edercesine bir büyük alınyazısının, yaralarla dolu bir yalnızlığın, bir ağır suç işleme ayrıcalığının içine karışabilirler." Acımanın aşılması ise soylu bir yaklaşımdır. Zerdüşt'ün sınanması tam da bu süreci yansıtmaktadır. Üstün gelmek, burada ödevinin yüksekliğini, sözde bencil olmayan eylemlerin içindeki aşağılık ve kısa görüşlü dürtülerle kirletmemek, işte bir Zerdüşt’ün vereceği sınav, son sınav budur belki de, onun asıl güçlülük kanıtı budur. Nietzsche, toplum içinde bireylerin uymak zorunda bulundukları ahlaksal davranış biçim ve kuralların birer ön yargı olduğunu ve çürümeye bırakılması gerektiğini 'Tan Kızıllığı' adlı bölümde irdelemiştir ve kendi sözleriyle "Töre'ye karşı seferim bu kitapla başlar." diyor. Bu uymak zorunda kalınan, insanın doğumundan ölümüne değin boyunduruğu haline gelen din ve toplum etkisinde ki töre değerleri, insanın terine bambaşka çok tatlı kokular bırakır, yeter ki insan buna inanmak ve onunla yaşamak istesin. Lakin bu içselleştirilen anlayışın içeriği boştur, insanı gerçekten uzaklaştırır. Nesne etrafında kendiliğinden uzaklaşır, kendisine yabancılaşır. Gerçekliğin yavan tadını, içsel ve tinsel bir uyuşturucu etkisine bırakır. Nietzsche'nin insanın kendisini tanımasında mihenk taşlarından biriside bu bağımlılıktan kurtulmaktır. Ancak o zaman insan kendisine dönebilir, geçmişe ve geleceğe bakabilir. Nietzsche bu konuda şöyle diyor; "İnsanlık doğru yolu bulmamıştır kendi başına; yönetilişi hiç de tanrısal değildir; tersine, o yadsıyan, o bozucu içgüdüler, décadence içgüdüsü onu baştan çıkarmış, hem de en kutsal değerleri arasında hüküm sürmüştür. Törel değerlerin kaynağı sorusu bu yüzden benim için en başta gelen sorulardan biridir; insanlığın geleceği bunun yanıtına bağlıdır çünkü." Sadece insanın kendisine dönmesinden daha ufuksal olarak insanlığın geleceğini de Tan Kızıllığı'dan arınmaya bağlamıştır. Zerdüşt'ün kendi üzerinde doğmadığını, üzerine çullanan varlığın acısı olduğundan dem vurmakta. Zerdüşt'ü anlamlandırabilmek büyük sağlık gerektirir. Her gün keşfedilen, insanın her gün yeni baştan kabül ettiği, varlığın iradesiz yazgısıdır adeta. "Tüm büyük kişilerin düşünce gücünü, iyiliğini bir araya getirseniz gene de Zerdüşt'ün bir tek konuşmasını çıkaramazsınız." Çünkü Zerdüşt kalıba sığmaz, isyan eder bütünselliğe ve bütün olma ihtiyacına. Her bireyin kendisine ait doğruları, yaşayış ve tecrübeleri kendi özü vardır. İnsanlık büyük yalanlar uğraşmakla zaman kaybetmesinden ziyade, daha temel insani anlayışın temel konular üzerinde hem fikir olsaydı insanlığın anlam karmaşasından bozgun yemeyeceğini, insana ait değerlerin ancak yaşama yoluyla anlaşılabileceğini, Zerdüşt'ün yolunda insan çağdaşlık seviyesine ulaşabileceğinin altını çiziyor. "Bir şey bize yaşantı yoluyla açık değilse, bizde onu duyacak kulaklar da yoktur, hiçkimse hiçbir şeyden bildiğinden daha çoğunu çıkaramaz" Kitapta yer alan 'Neden bir yazgıyım' bölümünde dine, rahiplere ve karşı olduğu bütün her şeye saldırır. Burada daha çok ölümünden sonra adının kötüye kullanılmasını, ayaktakımının ağzında sakız olmak istememiştir, yine de eleştiri boyutunu hızını kesmeden sürdürmüştür. Kendi sözleriyle bu kitabı çıkarttığını ve gelecek adına yönelik ahmaklıklar yapılmamasını istemektedir. İyilerin, iyiliklerin varoluşu yalanlardan ileri gelir, onlar gerçekleri görmek istemeyen korkaklardır. Nietzsche kendisini bu içi boş, insanı,duygudan yoksun kılan yalanlarla bezenmiş ermiş mertebesine yükselmek yerine, soytarı olmayı yeğlemiştir. Nietzsche kitabın son böşümünde Dünya kavramı ve altında oluşan kavramlara değiniyor. Tanrı kavramı, yaşama bir karşıt kavram olarak, insan bedenini ve duygularını hor görmek şeklinde uydurulmuştur. Ruh kavramı sağlığın yerine, ruhun selamati adı altında bir çırpınıştır. Günah kavramı kendinden ayrılmaz bir işkence aracı konumundadır, içgüdüleri sapıttırmak ve onlara karşı ikinci bir yaradılış sağlamaktadır. Yani Nietzsche masaya en son teşrif eden insandır. Çünkü etrafındaki hava kendisine yavan geliyor. Keyifli okumalar
Ecce Homo
Ecce HomoFriedrich Nietzsche · Yapı Kredi Yayınları · 20009.9k okunma
··
110 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.