Türkiye'de Kemalizm, gerçekten inananları, sözde tutar görünenleri, içtenlikten yoksun dalkavukları, gizli düşmanlarıyla, âdeta bir yan-dindir. Atatürk sevgisi resmî ve evrenseldir; ama, bütünüyle içten olduğunu ileri sürmek, boşunadır. Gerçek Kemalistler, subaylarla bir avuç seçkin aydındır. Bu güçlü birliğin karşısında da, gerici İslâmiyetin büyük kudreti vardır. Atatürk'ün halk gözündeki hayali, çok karışıktır. Her sınıftan Türk, Yunanlıları yenilgiye uğratıp denize döktüğü için, Atatürk'ü yüceltir. Ama, büyük bir çoğunluk da ar boyunca İslâmiyetin düşmanı diye bilinen uygarlığa hayran oluşunu anlatmakta güçsüz kalmıştır.
Kemalistlerin her Türk'ün, Atatürk'ü sevdiği yolunda uydurdukları efsane, her kiliseye gidenin Allah'ı sevdiği hakkındaki Hıristiyan efsanesine benzer. Türkiye'ye yeni geldiğim zaman bunun ilginç bir örneğine rastladım. Ankaralı bir taksi şoförüne, beni Atatürk'ün mezarına götürmesini söyledim; fakat bunu söylerken, bir dil yanlışı yaptım. Genellikle Müslümanlarda mezar kelimesi kullanılırken, ben yanlışlıkla, Müslümanların kutsal kişilerinin gömüldüğü yerin adını, "türbe" sözcüğünü kullandım. Bu yanlışlık, şoförün küplere binmesine yetti. Atatürk'ün türbesi olamayacağını, çünkü onun İslâmiyetin düşmanı olduğu nu söyledi. Yunanlıları yenilgiye uğratmakla iyi bir iş yapmıştı, ama, sonra Batı uygarlığını memlekete sokmakla, doğru yapmamıştı. Bu yüzden Türklerin gelenekleri çiğnenmiş, ahlâkları bozulmuştu. Ona göre, Atatürk bir dinsizdi. Bir dil yanlışı yüzünden, çok önemli bir konuya dokunmuş oluyordum. Bir süre sonra taksi şoförününkine benzer düşünceleri olan başka kişiler de gördüm.