Oysa ben "görünenleri, duyulanları ve okunanları" yazıyorum. İyi ki "gördüğüm, duyduğum ve okuduğum" her şeyi yazmak vaadiyle kendimi kısıtlamamışım. Hem duyduklarımız hep tuhaf şeylerdir. Hepsi kendiliğinden şuraya buraya saçılır da bir araya getirmeyi başaramazsan, nasıl aktarabilirsin onları? Aslında bana öyle geliyor ki bizde genel bir "kendini soyutlama" dönemi başlamıştır. Herkes kendini dışlıyor, bir köşeye çekiliyor, herkes kendi kafasına göre yeni, farklı, duyulmamış şeyler icat etme hevesinde... Önceleri genel olan tüm düşüncelerini ve duygularını bir kenara bırakarak, her olaya şimdi kendi kişisel düşünceleri ve duyguları açısından yaklaşıyor. Herkes baştan başlamaya adeta can atıyor. Geçmişle bağlarını acımasızca koparıyorlar, herkes bildiğini okuyor, bununla teselli buluyor ancak. Elinden gelmiyorsa da kalkışıyor işte! Örneğin çoğu hiçbir şey yapmıyor, yapmaya da hiç mi hiç niyeti yok, ama yine de kopuyor, bir köşede öylece oturuyor, koptuğu yere bakıyor; kollarını göğsünde kavuşturarak bir şeylerin olmasını bekliyor. Bizde hep bir şeyler beklenir zaten. Oysa hiçbir konuda tinsel uyum yoktur, herkes kendini dışlıyor, dışlamaya da devam ediyor; grup olmayı bırakın, herkes tek tek yalnızlığına çekiliyor. Daha önemlisi de bazen bunun çok kolayca ve keyif verecek biçimde yapılması. Günümüz yazar-sanatçılarını ele alın, yani yeni ortaya çıkanları... Mesleğe başlıyor ve geçmişten hiçbir şeyi bilmek, öğrenmek istemiyor. Kendi hesabına, kendi başına hareket ediyor. Yeni düşünceler yayıyor; doğrudan yeni sözlerin, yeni insanın ülküsünü koyuyor. Ne Avrupa, ne de kendi edebiyatını biliyor; hiçbir şey okumamış, okumaya da niyetli görünmüyor. Bırakın Puşkin'i, Turgenyev'i, kafa yapısına uygun bir Belinski'yi, Dobrolyubov'u bile okuduğu şüphelidir. Yeni kahramanlar, yeni insanlar yaratıyor, yenilik diye yaptığı doğrudan onuncu adımı atmak, ilk dokuzu unutmaktır; bu nedenle de aklın alamayacağı kadar çok yalanın içinde buluyor kendini. Okurda hem ders, hem de imrenme duygusu bırakacak şekilde silinip gidiyorlar. Çıkarılacak ders bu sahteliktir. Bu tiplerde yeni adına hemen hemen hiçbir şey yoktur; tersine, hırpalanmış eskinin katmerlisi vardır çoğunda; ancak önemli olan bu değil, asıl, yazarın tümüyle yeni sözler söylediğine derinden inanması, kendi kabuğuna çekilmesi, kuşkusuz bundan büyük keyif almasıdır.
Sayfa 280 - Yapı Kredi Yayınları - 3. Baskı