Gönderi

Elektrikten en az bizler kadar anladıklarını iddia eden seslerin sahipleri elektrik üreten makinelerinin kablolarını, ikimize de seri olarak bağlamışlardı. Ve herhalde devrede sigorta da yoktu ki, zıplayıp da kısa devre yaparak yanmamızı önlemek için de, dörderli beşerli üstümüze oturmuşlardı. (..) basit bir manyetolu elektrik dinamosu sandığımız şey meğer yalan makinesiymiş. Dediklerine göre, doğru söyleyince yeşil, yalan söyleyince kırmızı yanıyormuş. Şaşıracaksınız ama biz bu yalan makinesinden, ancak yalan söylediğimizde kurtulabildik. Yani örgüt üyesi olup devre arkadaşlarımızla örgütsel ilişkiye girerek. Daha sonra yaşamıma damgasını vuran bu yalan makinesi üzerine çok düşündüm. Ne biçim yalan makinesiydi bu? Seni kablolarla elektrik üretecine bağlıyorlar, vücuduna elektrik veriyorlar. Üstelik akımın akışını hızlandırmak için ağzından kaşık kaşık tuz boşaltıyorlar ve makine durmadan kırmızı yanıyordu. 'Hayır' diyordu. 'Bu doğru, bana yalan söyle ki yeşil yanayım. Çünkü ben adım üstümde bir yalan makinesiyim.' Evet, bu, adı üstünde bir yalan makinesiydi. Ama gerçekle gerçek dışı olanı ayırt eden bir makine değil, yalnızca gerçek dışı olanı isteyen ve gerçek dışı olana yeşil ışık yakan bir makineydi bu. Gerçekte bu yalan makinesi bizi sorgulayan bayların kafalarında yer etmiş bir kalıptı.
Sayfa 278 - 279/Metin Ağaçgözgü'nün 13.3.1984 tarihli ifadesi
·
4 görüntüleme
okurkipat