Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ölü Kentin Yaşayan Çocukları
Bugün günlerden herhangi bir gün değil. Tarih umurumuzda değil. Bizlerin saati yok, yalnızca sabah ve akşamı biliriz. Güneş doğar ve batar, çiçekler açar ve solar. Mevsimlerimiz yoktur bizim, hava soğur hava ısınır. Bizler sevilmek istemiyoruz, bizler sevmek istemiyoruz. Bizlerin siyasi görüşü yok, bizler takım tutmayız. Bizler kim miyiz? Başka dünyanın çocuklarıyız, bu dünyada başka bir hayat yaşıyoruz. Gezegenler arası bir karışıklık olmuş olmalı, insan denen yaratıkların arasına düştük. “Başka dünyanın çocukları” ne mi yapar? Kitap okuruz, gezeriz, içeriz, sokaklara işer, sokaklarda koşarız. Bu dünyanın kitaplarını severiz. Bu dünyanın insanlarının başka dünyaları varmış bunu kitaplardan öğrendik. Var olanı olduğu gibi kabul etmeyenler olduğunu gördük, belki de bizi bu hayatta tuttu. Mutsuz gibi gözükebiliriz, mutsuzluk pek önemli değil bizim için. Tanrılarınız pek sevmez bizi, kitaplarınız böyle söyler. Bizim kitabımız yoktur, bizler hiçliğe inanırız. Bizim kitabımız yoktur derken dini bir kitabımız olmadığını söylemek istedim. Çok kitabımız var bizim, bize yol gösterenlerimiz var. Biz hep böyle değildik. Bizler aranızda büyüdük. Sizin gibi yetiştik, sizin gibi ağladık, güldük. Sizler kabullenebildiniz, sizler var olanı sevebildiniz. Bizler huzursuzduk, hiçbir şey yolunda gitmediğinde biz sinirlendik. Sizin gibi sinirlenip sağa sola saldırmadık, bizler susanlardık, biz sadece kendi içimize kustuk. Suskunluğun insanlarıyız biz, bizim dünyamız suskunluğun dünyası olması. Çok sustuk, hep sustuk. Yaşadığı her şeyi, yaşayamadığı her şeyi içine atan bir makine gibiydik. Gözyaşlarını akıtmaktan korkmayan, ağladığında ayna karşısında kendisine gözyaşlarını sildiren insanlardık. Bizlerin insanlarla pek işi yok, yani sorunu yok. Sizlerin dünyasına zararımız yok, kendi dünyamıza odaklıyız o kadar. Yine de çoğu insan bizden yakınır gibi. Sanki varlığımız onları zehirliyor gibi tam tersi olduğunu bilseler, ah keşke! Hasta beyinleri almaz ki bunu. Savaş açamıyorlar bize, korkuyorlar, kim başka dünyadan gelen birinden korkmaz ki? Bizler ne yapacağımızı bilmeyiz, bir içeriz, bir konuşuruz. Bazen susarız, dalgalar bizim yerimize konuşuruz. Gökyüzü bardağımızı doldurur. Rüzgar arkamızda orkestra olur. Bizler gerçeği severiz. Yağmur suyu yıkar bedenlerimizi, deli cümlelerle dans ederiz. Ölü şehrin insanlarıyız biz, katili değiliz bu şehrin. Buraya konduğumuzda, ayaklarımızın cesedin üstünde olduğunu fark ettik. Sizlersiniz katili bu şehrin, kanlı ellerle tokalaşıyorsunuz birbirinizle. Ölü şehrin insanlarına göre fazla mutlusunuz, neşeniz yine de sadece kendinize. Sokaklarınızdaki kasveti biz topluyoruz yerlerden. Bizim dünyamız çok farklı, sizin hayranlıklarınız bizim korktuklarımız. Hiçbir insana hayran kalmayız biz, insana saygı duyarız, insanla gurur duyarız. Sizin savaşlarınız, bizim savaşımız değildir, biz kazanmak için değil kaybetmemek için savaşırız. Şehriniz ölmüş ey insanlar! Ya bir mezar kazın ya da bir yaşam sunun şehrinize. Cesedin kokusu yayılmadan sokaklara, kurtarın kendinizi. Suçlusu sizsiniz, bir şehri öldürdünüz, en azından anısını koruyun, eğer ki bugün dalgalar kıyıya şehrin intikamı için vurursa, ağlanmayın Tanrı’ya, eğer ki bir gün yağmur damlaları sizi vurmak için düşerse yeryüzüne, sakın ama sakın şehrinize sığınmayın. Ölü şehrin yaşayan insanları, yaşamak için bir ölünün çatısının altına saklanmayın. Bizler yaşayamıyoruz, bizler bu şehrin ya da bu dünyanın insanları değiliz, başka Dünya’ya ait olduk, sizler için söylüyoruz, yaşayın, yaşadığınızı içinizde hissedin.
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.