Gönderi

102 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 11 days
Tarihsel süreç içerisinde bir(?) benliğe sahip olan ve diğer canlılardan akıl sahibi olmasıyla ayrılan insan sahip olduğu bu akılla yaşamda bir yere ait olmaya çabalamış ve gerek maddi gerekse manen bütün ihtiyaçlarını türünün diğer üyeleriyle işbirliği içinde karşılamaya çalışmıştır. Toplum denen insan yığını doğanın karşısındaki çaresizliğiyle ihtiyaçlarının değiştiğini fark etmiş ve bu toplumların bir kısmı belki özgeci bir tavır, belki de parasal ve siyasi sebeplerden dolayı doğaya daha fazla hükmetmeye çalışmış dolayısıyla uygarlık dediğimiz olguya adım adım yürümüştür. Peki bu uygarlık beraberinde ne getirmiştir? İhtiyaçların karşılanması ile gelen fiziki tatmin ve insanın büyük insan kitleleriyle daha çok etkileşim içinde olmasının gerekliliğinden doğan birtakım norm ve değerler. Bu iki şey dışında gözden kaçırmamamız gereken diğer şey ise bu kitabın asıl konusu yani insanın vahşi, kontrol edilemeyen, içgüdülerini dizginleyemeyen dolayısıyla ilkel diyebileceğimiz hâli(id) ile bulunduğu toplulukta var olan bütün kural ve değerleri bilinçli bir şekilde içselleştirmeye çalışan, bir özdenetim mekanizması şeklinde işleyen bir diğer kısım(süperego) arasında ortaya çıkan çatışma ve gerilim. Freud kitapta uygarlık evrimi'ni kısaca insan türünün yaşam kavgası olarak betimliyor. Tam olarak bu: yaşam kavgası. İnsanın hayatta kalmak için gereksinim duyduğu temel içgüdüleri -beslenme, güvenlik, cinsellik- vardır; id bunların uygunluğuna bakmaksızın hemen o an karşılanmasını ve tatmin edilmeyi ister yalnız bu yolda id'in önüne uygulamaya konulmadığı sürece suçluluk duygusu ve utanç getirebilecek olan, toplumu memnun etmeyi ve sahip olduğu değerleri içselleştirmiş bir diğer zihin bileşeni olan süperego çıkar. Süperego id'i tamamen evcilleştiremiyor zira yapabilseydi etrafımızda 3 yaşındaki çocuğa tecavüz eden insan dışı mahluklar olmazdı. İd'i kapatmak için eğitimin de yeterli olmadığını profesör mertebesine yükselmiş bir eğitimcinin eşine şiddet göstermesi örneğiyle görüyoruz. Ne yazık ki her şey eğitim de değil. Freud'a göre hayvani dürtülerle kaplanan insanın aynı zamanda uygar olmaya çalışması sonucu nevrozlar ve nihayetinde kaçınılmaz olarak 'uygarlığın huzursuzluğu' meydana gelir. Peki insan bu acı verici huzursuzlukla nasıl başa çıkabilir? "Sırtımıza yüklenen yaşam bizim için fazla ağırdır; pek çok acı, hayal kırıklığı ve üstesinden gelinemeyecek görevler içerir. Yaşamı çekilir hâle getirmek için müsekkinlerden vazgeçemeyiz. (syf: 35) Bu müsekkinlerden din başlıcasıdır. Dini toplumsal bir tasarım olarak gören Freud onu insanların kendisini endişeden, ölüm korkusundan kurtarabilecek soyut bir alan olduğunu ifade eder. Burda şunu da söyleyeyim üstben, süperego, vicdan dediğimiz şeyi dinde 'nefis' olarak tanımlayabiliriz. Hayvani dürtülerimizi nefsimize hakim olarak, sınırlamalar getirerek engelleriz. Dinin bu işlevi aslında ilk inanç biçimlerinden biri olan totemizm'den beri vardır, örneğin söz konusu olan totem bir hayvansa onun etini yemek tabudur. Yani temel içgüdülerin karşılanmasında en ilkel inanç sistemlerinden itibaren bir sınırlandırma söz konusudur. Bilim, teknik, sanat diğer kaçış yollarıdır. İnsanın dizginlediği içgüdüleri sanat farklı yollarla çeşitli mecralar sayesinde tatmin eder. Yalnız uygarlaşma sürecinde insanların içgüdülerini tatmininde 'yetersizlik' ortaya çıkar ve insan bu yüzden alternatif yollara da başvurur. Örneğin keyif verici maddeler yani çoğunlukla uyuşturucu çatışmanın yarattığı nevrozu geçici olarak yok eder. Bunun dışında insanlar libido kaydırması -libido yalnızca cinsel istek değil, genel bir içgüdüsel enerjidir- fantazi tatmini ve kültürel olarak oluşturulmuş alternatif olan sevgi veya aşk gibi yollara başvururlar. Çatışmadan doğan bu huzursuzluk ve nevroz durumu modern zaman insanı için kaçınılmazdır yalnız azaltmak için birtakım alternatif yolların varlığı söz konusudur. Kimisi kaleme sarılıp yazıyor, kimisi çiziyor, kimisi ilahi bir varlığa bağlanıyor, kimisi kendini bir amaca adıyor. Ne kadar kurtulabiliyorsak ve birilerinin hayatına ne kadar dokunabiliyorsak o kadar özgürüz bana kalırsa. Okuduğum ilk Freud kitabıydı, Freud'u kronolojik olarak okumak istiyordum yalnız bu kitap bir dersimiz için okutuldu, güzel de oldu. Yazdığım şeylerin hepsi ve dahası geniş olarak ve çoğunluğun anlayabileceği şekilde kitapta anlatılıyor, kısa olduğuna bakmayın. Okumak isteyenlere, Freud sevenlere güzel okumalar, kitapla kalınız. edit: incelemeyi kitabı okuduğum zaman yazmışım, nedense kalmış olduğu yerde. Burda kalsın istedim, umarım faydalı olur.
Uygarlığın Huzursuzluğu
Uygarlığın HuzursuzluğuSigmund Freud · Metis Yayıncılık · 20203,089 okunma
·
144 views
Yakup okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme yazmışsınız, kaleminize sağlık. Kitabı yeniden okumuş kadar oldum; ayrıca benim yazdığım incelemeye de yakın buldum incelemenizi. İyi okumalar dilerim
esra okurunun profil resmi
Şimdi okudum incelemenizi; yakınlar dediğiniz gibi, elinize ve yüreğinize sağlık. Güzel geri dönüşünüz için ayrıca teşekkür ederim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.