Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

366 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Içerikten bahsedilmiştir, lütfen ona göre okuyunuz:))
İlk cümleler hep zordur, o ilk cümle bir bulunsa gerisi çorap söküğü gibi gelecektir ama sanırım marifet de güzel bir başlangıç yapabilmekte. Güzel bir inceleme ile geldim. Uğultulu Tepeler ne zamandan beri okumayı düşündüğüm bir kitaptı. Bir hediye vesilesi ile kütüphaneme ve zihnime kazandırılan çok sürükleyici bir kitap olarak bendeki yerini aldı. Kitaba karşı ilgimin artmasını sağlayan kitap ise Üst Kattaki Deli Kadın. Okuma tarzıma hitap etmeyeceğini düşündüğüm ama beni bu kadar şaşırtan ender kitaplardan biri olmuştur kendileri. Onu da memnuniyetle tavsiye ediyorum bilhassa Brontë kardeşler ile ilgilenenler ve bilgi sahibi olmak isteyenler için. Neyse efendim geleyim Uğultulu Tepeler' e. Kitabın başından son sayfalara değin yüzü gülmeyen insanların hikâyesi diye kitabı özetlersem sanırım kitaba haksızlık etmiş olmam. Genelde kitap incelemelerinde içerik verilmesinden yana değilimdir daha çok bendeki duygularını ve hissiyatlarını anlatmayı severim ama bu kitapta bu tavrımı bir kenara bırakmak durumunda kaldım. İçerikte hoşuma giden detaylar var. Sizlerle onları paylaşmak istiyorum: Öncelikle kitap mutlu sonla bitiyor hem de benim olmasını istediğim bir mutlu sonla bitiyor:)) 366 sayfalık bir kitabın 360 sayfası bir kere bile mutluluk vaadetmezken son 6 sayfa ile kurgu toparlamış ve güzel, mutlu bir son ile okuruna arka kapağını kapattırmıştır. Yaşanan acıların ise mutlu bir son yeşertmesi beni memnun etti. Kitabı okurken genelde sevdiğimiz ve sevmediğimiz karakterler zihnimizde ve kalbimizde belirir. Bu kitapta sevdiğim karakter pek olmadı yani o kadar devingen ruhlular ki detaylara bakıldığında aynı hissiyatta kalamıyorsunuz karakterler hakkında. 366 sayfanın tamamına baktığımda ise en esaslı sevdiğim karakter Nelly idi. Tam adı ile Bayan Ellen Dean. Bir başka mevzu ise güçlü duygular. Kitapta insanı, insanlıktan uzaklaştıran ve yürek ürperten duygular çok yoğun işlenmiş, örneğin: kibir, bencillik, nefret, id vb. En bi sevdiğim kısım ise şu oldu: Kitabın temelinde yani başlangıçta dört karakter var. Bunlar : Catherine, Heathcliff, Edgar ve İsabella. Catherine ve Heathcliff birbirlerini sever ancak Catherine'in anlık heveslerine yenilip sevginin fedakarlığını göze alamaması neticesinde Catherine, Heathcliff ile değil Edgar ile evlenir.(Heathcliff ile Catherine evlenseydi de mutlu olamazlardı çünkü ikisinin karakter yapısında ortak noktada buluşmak hele ki bu nokta anlayış ve fedakarlık barındıran Aşk olsa bile onlar saadeti yakalayamazdı,tabii bu benim kanaatim.) Sonrasında ikinci nesil karakterler devreye girer: 2.Catherine ve Linton Heatchcliff yani 2.Heatchcliff. Bu karakterler 1.neslin çocuklarıdır ve kaderin bir cilvesi olsa gerek bu ikisi de birbirlerine karşı sevgi besleyip evlenirler. 1.nesilde aynı isimdeki karakterler evlilik ile müşterek bir hayata adım atamasalar da ikinci nesilde aynı isimdeki karakterler bunu gerçekleştirir. Bu talihi çok ama çok sevdim. 2.Catherine ve 2.Heathcliff de mutluluğu yakalayamaz çünkü aslında aynı 1.nesildeki öngörüm gibi bu çiftin de kalpleri birbirlerine ait değildir. Burada devreye Hareton girer. Hareton, başından beri benim içten içe destek verdiğim ve dikkatimi çeken bir karakterdi. Bu karakterle ilgili şöyle bir şey dikkatimi çekti. (Esas) Heathcliff, Hareton ile ilgili bir plan kurar ve der ki: Onda insanın fıtratında var olan olumlu duyguları sileceğim. Hareton; duygusuz bir insan olarak ve sadece bana itaat eden, bağlı kalan bir insana dönüştüreceğim. Bu fikirleri okuduğumda aklıma ilk gelen şey sosyal öğrenme kuramı oldu. Esas öğrenmelerin çevreden gelen uyarıcılarla olduğunu ve bu yolla bir kişiye yeni fikir ve duygular öğretilebileceğini düşünen Heathcliff kitabın sonunda bu fikrini koltuğunun altına kıstırıp sahneden ayrılmak durumunda kalır. İlk başta bu kurama değinilen bu mevzuda sayfalar ilerledikçe bunun çok da mümkün olmayacağı mesajı verilir. Sebebi ise Hareton o kadar duygusuzluk ve şiddetle beslenmiş bir birey olsa da içindeki sevmek ve sevilmek duygularını tamamen öldürememiş ve 2.Cathy sayesinde onları yaşatmayı ve hatta yeşertmeyi başarabilmiştir. Bu muhteşem dönüşümü de ayrıca sevdim. Dedim ya Hareton'u çaktırmadan destekliyordum okumam sırasında:)) Kitaba dair olumsuz bir eleştirim ise Heathcliff 'in 2.Cathy ve Hareton ile uğraşmayı çok basit ve lalettayin bir şekilde bırakması. Bu kadar zorlu ve kuvvetli bir düşmanın daha zekice bir sebeple 2.Cathy ve Hareton'dan vazgeçmesini beklerdim. Bu durum bir yana, okuduğum en sürükleyici kitaplardan birisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kurgu olarak birçok ve aynı isimlerde karakterler olması ise bana Yüzyıllık Yalnızlık kitabını hatırlattı. Onun da başında bir karakter şablonu vardı çünkü karakterlerin isimleri birbirlerinin aynısı olup kurgu nesiller boyu geçiyordu. Bu kitapta öyle şablon olmasa da zihninizde yaptığınız şablon onu anımsatıyor. Bir de şunu eklemek istiyorum. Kitap biraz distopya türünü andırıyor gibi geldi bana. Heatchcliff ve Linton bunu çok iyi hissettirdiler. Eğer bizi biz yapan değerlerimizi unutursak insan olan ruhumuzu köreltip manevi olarak boş ve bencil sadece görünürde insani özellikler taşıyan bir birey olursak gelecekte Heathcliff, Linton gibi kişiler çoğalacaktır. Bu sebeple sevgiye inanmalı ve ona sımsıkı tutunmalı; kalbimizin sesine kulaklarımızı tıkamamalıyız. Toparlayacak olursam Brontë kardeşleri bu kitapla okumaya başladığım için çok memnunum. İnşallah çok ara vermeden okumalarımda diğer kardeşlere de yer verebilirim, karşılaştırma yapmak için sabırsızlanıyorum çünkü kardeşlerin ilgi çekici bir yaşamları ve edebî anekdotları var.☆
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Oda Yayınları · 200242bin okunma
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.