Körük sana kim üfürdü
Kim çekti seni taksim yaparak
Körük kim dellendirdi bu isyan ateşini
Suskunluk sarmalını kıran gezi gâzileri mi
Fidan-civan şehitleri mi
Orantısız gücün gözaltısını göze alanlar
Direniş diye diye gözden olanlar
Alanlara
Postu ser alanlara
Bu özgürlük pazarı
Devrim sun alanlara
Diye horyatlananlar mıdır
O çaplı çapulcular ki eşitliğe açtılar
Bu açlığın ileri itmesiyle örgütlü inançtılar.
Bağnaz dışavurumların vuramaz bizi diyorlardı
Yeşilin önceliğini işletmelisin ivedilikle
Rezidans, AVM ki betonkondudur bunlar nazarımızda
Seni mıhlarız niyetine, “niyet” ettiğin anda
Cemaat ve Tarikatlar barikat kurmuşlardı zihinlere
“İşlem tamamdır” sanıyorlardı
“Bunlar da nereden çıktı” diye akılları çıktı şeytan yuvalarından
“Vay be!.. Çarşı da karşı ha!”
Tencere tavaya muhbir bulmalı
Korkular korkuluk etmişti yüreksizleri
‘Çıt yok’ diyorlardı, “çıtınız çıkmıyor” diyorlardı
Çıtlar çıtçıt oldu şimdi
Çıt yasakçılarının ağızlarına
Sütü bozuğun sütünden ak kaşık çıkıyormuş güya…
Beslemeler ağzında yutturmacalar
Yunmamış düğün kaşığı oysa bu
Değmediği kara ağız kalmamış
Hakkı söyleyenlerse hiç öyle demiyorlar
“Ört ört ört” diyen şom ağızlara inat
Bir mazlumlar iddianamesi yazıyorlar dörtlükleriyle:
Sesini kestir savunmanın, avunmaya kalsın
Sav’ını kesinle savcının, sunmaya kalsın
Tutuklamanın tut’una sarıl, bırakma ki
Sanığın ah’ı, vah’ı, uğunmaya kalsın.
Cep telefonu ve bilgisayarlar varsa
Dijital bilgilere gizli ayarlar varsa
Yandın ki ne yandın, söndüren olmaz
Yandaş medyada yalan yayarlar varsa.
Bir yargılama ki sanki kara delikli uzay
Hem sanık, hem gizli tanık, uyanık, vay babam vay!
Bu mızrağı bu çuvala nasıl sığdıracaklar
Dijital ihtilal mi yapacakmış bunca subay?
“Adaletin hakemi insaf” der Ahlatlı ulu kişi
Bilirkişi edilmiş insafsız bir emir kulu kişi
“Kanıtları karartma” ustası dolu sanki ülkemiz
Islak imzasına bakarak, dediler: “ey sulu kişi”
Bunlardır işte bizi serden geçiren
Meydan meydan bağırttıran bunlardır
Ümüğünü sıkmaktayız koca toma’nın
Sızlanmak şöyle dursun
Sazlanmaktayız biber gazı sıkmaktan haz alanlara
Ne ki karşı taraf buyurgan mı buyurgan
Yasavullları kudurgan mı kudurgan
İşte şu Sarısülük bir seyr-i süluk, yola girmiş yani
Yola girene yoldan çıkan işlemini kim yapar
Yol töre bilmeyen fetva kafalılar elbet
Buyurdum ki vurun, vurun ki buyurayım
Bu vurmaklar korkmazları kıstırır Porsuk kıyılarında
Ali İsmail ha!... İsmail’sen kurbansın, Ali isen işimize gelmezsin
Dem tutuyordu oysa Ali İsmail:
Kuru ekmek için kuru çay demle
Fukaraya geniş bir zaman olsun.
Kuru soğuklarda kuru yanmalı
O yoksa kurtuluş çul yorgan olsun.
Bir fırıncı var olay yerinde, bir işbirlikçi
“Odun değilim ki od’undan korkayım
Od’unun içine düşerim, hamsam pişerim”
Sözlerini anlayacak durumda değil
İşte o fırıncının kuru odunlarıyla vur ha vur oldu
İsmail bayraklaştı, ölümü menşur oldu
Bu direniş çevrimi vatan sathında
Devrime dönecektir tan atımı muştularıyla
Coğrafyamın adalesine isyan zerk edilmiştir gayri
Dik başlara başkaldırılar derk edilmiştir
Çark etme değil, fark etme günü
Tanrı kulağıma dedi olacakları