Jacques Paulwels’in Türkçedeki ikinci kitabı Büyük Sınıf Savaşı. Bu muazzam kitapta, yerleşik savaş algısının tam karşısında bir konumlanma mevcut. Savaş, iki “karşıt” ülkenin “kararlı” askerlerinin milliyetçilik savunusuyla siperlere sürüldüğü bir kavga mıdır? Yani savaş dikeyler arası bir savaş mıdır? Yoksa savaş, her ülkenin kendi cephesinde de bir savaş barındırır mı? Bu, “sınıf savaşı” olabilir mi?
Aslında savaş, bugünden geçmişi düşünen insanın kurguladığı sarsılmaz iki kutbun savaşı gibi gözükse de, siperlerin içerisinde, mevzilerde, hücum hatlarında, savaşın gerisindeki ülke içi sivil düzende, komuta kademelerinde, ölenlerin ve emir verenlerin kişiliğinde ülke içi bir “yatay” sınıf savaşıdır da.
Askerlerin, proleter ve yoksul köylü askerlerin, başlangıçtaki muazzam milliyetçi dayatmayı kendiliğinden nasıl kırdığını, sefil savaş şartlarına nasıl isyan ettiklerini, kendi ülkesinin subaylarına duyduğu kinleri, karşı siperdeki sınıftaşlarıyla yaşadıkları kardeşleşmeleri, ünlü Noel eğlencelerini, zenginlere olan kinlerini ve zenginler için öldüklerinin farkında olduklarını bilerek savaş tarihine bakmak; savaşın aslında sınıf mücadelesinin en berbat, en rezil ama aynı zamanda da en yoğun yaşandığı yer olduğunun farkında olmaktır. I. Savaş ünlü siperler mevziler savaşıydı, 20 km ötede aristokrat-soylu ve burjuva subay ve generaller en pahalı viskilerle keyif çatıyorlardı. Siperlerin içerisindekiler, içkili ağızlarla emir dağıtan üstlerine büyük bir kinle baktılar ve şöyle yazdılar:
“Mermiler ön safta açıkta olanların üstüne yağar
Arkada korunaklı olanlara madalyalar”( s.248)
“Bilmiyorum neden bu kadar az yiyoruz,
Söyle bana, hey söyle bana neden?
Bilmiyorum neden bu kadar az yiyoruz,
Subaylar ha babam tıkınırken,
Söyle bana, hey söyle bana neden?
“Toplu mezarlarda bile hâlâ bir domuzdun sadece,
Subaylar ise tek başlarına yatıyordu sadece,
Ölümün ucuz malıydın, ıskarta malı...
Böyle geçirdik kahrolası dört uzun yılı.” (s.212)
“O bir asker, ama savaşa karşı
Emre uyar, ama gönülsüzce.
Komutandır asıl düşmanı,
Çileden çıkar aldığı emirlerle.”(s. 216)
“General güleç yüzüyle “Günaydın;günaydın!” dedi
Geçen hafta cepheye giden yolda görünce bizi,
Generalin gülümsediği o askerlerin çoğu ölü şimdi
Biz de lanetliyoruz onun kurmaylarını, o beceriksiz itleri”( s251.)
“Siz temiz yüzlü, gözleri ışıklı kalabalıklar
Alkışlarsınız rap rap yürürken asker delikanlılar,
Eve sığınıp dua edin ki görmeyesiniz o cehennemi
Ki oraya o gençler gider, o kahkahalar.”(s.253)
“Anavatan için değil,
Tanrı için değil,
Zengin insanlar için savaşıyoruz,
Fakirlerse sadece vuruluyor
Alman onuru için değil
Saçma sapan şeyler için ölüyoruz,
Ve milyonerler için!” s(307)
“Patronlar cepheye, fakir Fransızlar evlerine.”
“Bütün adalet laflarınızla
ve yüce demokrasinizle,
Hala sömürülüyor zayıflar
ve özgürlükler gasp ediliyor.”(s.440)