Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ressam
Akşamüstü, incecik, ılık yağıyor yağmur. Geçmişin tozlu sayfalarında el yordamıyla ilerlerken tek katlı bir evin salonunda görüyorum kendimi. Sekiz kişilik olmasına rağmen iki çift laf edeni olmamış, dört ayağının üzerinde durmaktan bezmiş bir yemek masasında oturuyorum. Karanlık için mum, kötü ruhlar uzak dursun diye tütsü yakmışım! Hokka, çini mürekkebi… Beyaz sayfalara ağaç kökleri, baykuşlar, gözler ve eller çizme derdindeyim. Ayak parmaklarımın ucunda genç adama yaklaşıyor karaladıklarına bakıyorum. Yeteneğin yok diye fısıldıyorum. Duymuş gibi arkasına dönüyor, derin bir iç geçirip buruşturup atıyor beyaz kâğıdı. Canı sıkılacak birazdan, tülü perdeyi aralayacak, boş gözlerle sokağı izleyecek, Alpay dinleyecek. Tahta kuruları ahşap masayı dişlerken yapak yorganı üzerine çekip uyuya kalacak. Islanmak güzel. Hele salaş, orta halli balık lokantasının denize attığı masalardan birinde oturuyorsan, ayakların çıplaksa ve parmak aralarına dalgaların getirdiği kumlar doluyorsa… Dilinden anlamayanların ortasına düşmüş deniz yıldızı, sağırlar ülkesinde çığlık. Okumanın kutsallığı, dinlenmenin bilgeliği ve hatırlamanın derinliği. Kadim bir şarkı hayat. Hani ilk defa dinlediğin bir melodi tanıdık geliyor ya, o. Yaşam sana çok acımasız davranıyorken, baharda çiçekler açıyor ya, o. Sabah gözlerini açtığında menekşenin dilinden anlıyor ve çayı demliyorsun ya, o. Susmak da bir an, küsmek de. Gidenin arkasından sürahiyle dökülen su olduğunu say. Akacağız, geçeceğiz… Yolda olunca farklı zamanlarda farklı insanlarla yürüyor insan. Uzunu, kısası, tatlısı, tuzlusu sonra anlıyorsun ki kimse kimsenin karşısına tesadüfen çıkmıyor. Yol çamur olunca fil de kayıyor deve de. Hava çok sıcaksa sinek de oluyor pire de. Yaşlı bir amca gelip oturuyor yan masaya. Selamlaşıyoruz. Garsonların tanıyıp saydığı biri besbelli, onun da ayakları çıplak. Buraların müdavimi olduğunu bakacağı yeri bilmesinden anlıyorum. Günün kavuştuğu yere tereddütsüz çakıyor gözlerini. Bedeni burada da aklı? Daldığı zamanlarda nereye gider insan, nerelerde kaybolur? Kimi insan pişmanlık anlarına dalar. Kimi dertlerine! Kimi insan keşkelerine dalar. Kimi kaybettikleriyle geçirdiği son güne. Amca tanıdık! Belki mahalleden, belki geçmişten, belki de gelecekten! İnsan değil miyiz kesişecek tabi yollarımız. Tanıdık geleceğiz, görmezden geleceğiz. Bir yerden çıkarmaya çalışırken, adı tam dilimizin ucundayken unutuvereceğiz. Bir dilim lakerda geliyor masaya, soran gözlerle garsona bakıyorum Amca sesleniyor “afiyet olsun, seversin sen!” Gülüyorum, o sırada aynalı lacivert bir yelkenli giriyor limana, yedeğinde botu da var. Yelkenlide olduğumu ve kitap okuduğumu düşünüyorum bir süre, demir atıyor, kalıyoruz. Meğer yemek sırası bendeymiş! Palamut yakalamıştık gelirken, takoz keser kızartırım diye geçiriyorum içimden. Yanına çoban salatası, bol hayal. Limonu ararken bir el dokunuyor omzuma, “resmi bıraktığın iyi olmuş, zaten yeteneğin yoktu!” 30 EYLÜL 2020 Ali Gülcü
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.