Gönderi

591 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 11 days
Mendel’in Bezelyelerinden İnsana Yolculuk
Mendel’in bezelye deneyini bilirsiniz. Türlerdeki çeşitliliğin genler arasındaki kombinasyonlarla sağlanması üzerine döneme bomba gibi düşen o çalışmalar. Şimdi yaradılış itibariyle şahsına münhasır olan insanoğlu çağları yerinden oynatmayı başarmış, tebrikler  Bu hayatta insanın başına ne gelirse meraktan gelmiştir. Karşı konulamaz bir merakla felsefe doğmuş ve o günden beri de kim neresinden ne kadar merak ederse o kısmı dallanmış budaklanmıştır. Tabi bu dallanıp budaklanma öyle farazi şekilde değil gayet muntazam ve zamanın tüm olanaklarını da içine alacak şekilde olmaktadır. Kitabımız bu merakın nerelerde nasıl doğduğu ile ilgili anlatımlarla başlıyor ama kendi de merakımızı her sayfada daha da cezbedici kurgusal ögelerle dolu olarak ilerliyor. Düşünün bir sabah mailinize, whatsApp ya da telefonuzun mesaj kutusuna sizin tüm hareketlerinizi bilen, size garip sorular soran biri tarafından mesajlar yağıyor. Hemen bu mesaj ya da mailleri spama ekler yola devam edersiniz. (sıklık derecesi arttığında ise yapacağınız şey bellidir) Bu çağın saçma bulduğu şeyleri düşünmeye ayıracak hiç vakti yok, bu çağın beklediği yerler haricinde gelen hiçbir mesaj ya da maile geri dönüş yapma gibi bir acelesi de yok ama kitabın çağı geleni okumaya sabırlı, meraklı ve maceracı. Bu yüzden gelen soruları düşünüyor ve işte başlıyoruz. İnsan ilk neyi merak etti? Öyle ya bu merakın da doğduğu, insanın içine düştüğü bir an elbet vardı. Bu soru çok evrensel ve hala popülerliğini koruyor aslında. Var olma çabasına yüklediğimiz anlamlarla şekillenmeye hala devam ediyor. Bu merakın biteceği de yok gibi duruyor. İlk merak insanın hikaye anlatma durumundan doğmuş olsa gerek, belki hikaye anlatmaya çokça yetecek malzemeyle ilk kez karşılaştıkça merak ateşlendi ve sorular soruları doğurdu. Hikaye- Yeni Bir Merak- Yeni Bir Soru- Yeni Cevap ve her cevapla aslında yeni bir soru. Bir paradoks bu durum. Çağlar geçiyor zaman değişiyor, haliyle inandığımız, anlattığımız hikayelere yenileri ekleniyor, yeni sorular, yeni cevaplar… İlk çağ filozoflarından başlayarak yakın çağa kadar spesifik özellik gösteren birçok filozofa değiniyor kitabımız, merak, soru, cevap etrafında. Her birini dönemin özellikleri içinde ele alıyor olması hem o döneme göre hem de neden böylesi bir meraka düştükleri konusunda da açıklayıcı bir yol olmuş. Bu sayede tarihin o bölümünden bir sahne izliyoruz gibi. Platon’un mağara alegorisi, Aristo’nun ne derece Platon’dan ayrıldığı, dinlerin ortaya çıkışı ve aslında kültüre etki eden felsefi düşüncelerle nasılda yaşamımıza sirayet ettiği de oldukça çarpıcı. Rönesans’tan var oluşa kadar geçen süre içindeki insan, sanayi ve yaşam şartlarındaki değişimler ile günümüze çok yakın bir tarihe kadar geliyoruz. Peki ya hala mendel o bezeyelerinin başında o ilk günkü halindeyse, ya gerçek olmayan bir dünyanın illüzyonunu yaşıyorsak ya da tüm bu olanlar sadece birilerinin zihnindeki bir kurmaca, bir yanılsama ya da bir rüyaysa, biz kimin hayalini, kimin travmalarını, kimin geleceğini ya da geçmişini yaşıyoruz. dünya gerçekten müdahale edemediğimiz şeyler üzerinde çaba harcamakla zaman geçirdiğimiz, can sıkıntısından yedi günde yaratılmış bir yer mi? Tüm bu felsefe olayı saçmalık mı? Yoksa okumak yeni hikayeler yazmamızı engeller diye mi anlatılanlara inanmayı, sorgulamamayı ve dahası hali hazırda yazılmış olanı bile elimizin tersiyle itmeyi seçiyoruz. Okuyalım çokça ama hep sorarak yeni hikayeler yeni sorulardan çıkacak çünkü 
Sofie'nin Dünyası
Sofie'nin DünyasıJostein Gaarder · Pan Yayıncılık · 202037k okunma
··
64 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.