Gönderi

272 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Nihan Kaya'dan okuduğum ilk kitaptı bu. Okurken o kadar farklı duygular hissettirdi ki, bu kitap için bir inceleme yazabilecek yeterliliğe sahip olmadığımı düşündürdü bana. Aslında bir değil iki kitap okuduğumu hissettim. Çünkü iki farklı bakış açısıyla, iki farklı kişinin gözünden anlatıyordu hayatı. Böyle bir kitabı beğenip geçmek istemedim. Yazarın kitabın sonuna bıraktığı notundan bir kısım paylaşmak istedim. "...... bir çocuğun zihninin nasıl çalıştığı üzerine daha bilinçli düşündürmesi bir yana, okurun bu kitapta okurken eleştirdiği kötülüklerden azade olmadığının farkına varmasını arzu ediyorum. Ben dahil olmak üzere hiçbirimiz Bihter'le aynı okula giden bir çocuk olduğumuz takdirde onu yargılamayacağımızın garantisini veremeyiz, ki her gün hiç farkında olmadan yargılayıp durduğumuz insanlar bunun kanıtı. Yargılayıcılığımızın ayrımına dahi varmadan yargılayıcıyız... Toplu kötülükler, en kolay, en yaygın kötülüklerdir; bireyin kendi payına düşen kötülüğü yadsımasına olanak tanırlar. Kötülük yapılan kişi, sonradan bu insanlardan hangi birine gitse o, kötülüğün suçlusu olarak başkalarını işaret edecek ve kendi yaptıklarının sorumluluğunu almayarak mağduru aynı kötülükle ikinci kez baş başa bırakacaktır. Çocukların zihni bizimki gibi çalışmaz. Bir çocuğun düşünme biçimi, her birimiz farkında olmadan çocuğa nasıl düşüneceğini öğretiyorsak öyle şekillenir. Biri gelip çocuğumuzun iznini önemsemeden onu öpüyor, kucaklıyor, çocuğa bir şekilde dokunuyorsa ve biz sessiz kalıyorsak bu, çocuğa bunun normal olduğunu, isteyenin gelip istediği gibi çocuğun bedenine dokunabileceğini söylemektir. Böyle bir çocuk, bizim bedenimize dokunamayacağını, ama isteyenin onun bedenine istediği şekilde dokunabileceğini, onun bedeninin özerk bir varlığı olmadığını öğrenir ve biri gelip ona çok rahatsız olduğu biçimlerde dokunduğunda buna karşı çıkma hakkı olduğunu akıl dahi edemez. Çocuğun kendisine yapılan herhangi bir şeyin doğru ya da yanlış olduğunu sorgulayabilmesi için, bizim çocuğa ona yapılan şeylerin doğru ya da yanlış olduğunu sorgulamasını öğretmemiz gerekir. Ona nasıl davranacağımızı evde kendisine hiç sormadığımız, danışmadığımız çocuk, bir başkasının ona davranış biçimine nasıl eleştirel bakabilir? Çocuğumuzu tanımak zorundayız. Çocuğunu tanıyan anne-baba, çocuğunun başına bir şey geldiğini anlar. Nitekim çocuğunu tanımama, ne hissettiğini bilmeme, anlayamama, anne-babanın en büyük suçudur. Bu suçun önemli bir yönünü, mağduriyeti doğal olarak bir şekilde davranışlarına yansıyan çocuğu problemli olarak görme, sadece sonuç olan bu sözde "problem"i düzeltmeye çalışma oluşturur. Çocuğunu problemli görme, anne-babanın anne-babalığında ne ölçüde problemli olduğunun en sarih kanitıdır. Problemli çocuklar, problemli öğrenciler yoktur; problemli aileler, problemli öğretmenler ve çok problemli toplumlar, çok problemli okullar vardır. Evde mağdur olan çocuk, dışarıda da mağdur olmasını öğrenir. Biz çocuğa suçlu olduğunu öğretirsek, dışarıda da herkes kendi suçluluk hissindeki suçu ona kolayca yükler, yakıştırır. Suçlu olduğuna inandırdığımız kişi kadar, isnad edilen suçu almaya müsait kişi kadar iyi bir suç paratoneri yoktur ve bu döngü böyle devam eder. Çocuğa yaklaşırken başkalarının sözlerini, perspektiflerini, eleştirilerini ne kadar ciddiye alıyorsak çocuğun suç paratonerliği de o kadar artacaktır. Kendimizden bağımsızlaştıramadığımız ve biz de kendisine yaklaşırken sosyal kaygılarımızdan bağımsızlaşamadığımız çocuk, duygularında ve düşüncelerinde özerk, otonom, "ayrı" bir birey olamaz. Ne kendimizi ne bir başkasını yargılamamız, "olabileceğimiz ben" olan, kendimizden yaratacağımız yeni kendimizin potansiyeli olan içimizdeki çocuğa doğru yaklaşabilmemiz dileğiyle.... " Nihan Kaya Herkese keyifli okumalar....
Gizli Özne
Gizli ÖzneNihan Kaya · İthaki Yayınları · 2019575 okunma
··
153 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.