Stendhal gençliğinde Napoleon’a "fevkalâde bir adam, şana ve şöhrete vurgun ve Cumhuriyete zaferler sağlamak için yanan bir insan" olarak çok hayran olmuştu. Kırk sene sonra şöyle yazıyordu: "İtalya savaşlarını, cereyan ettiği yerlerde incelemek fırtsatı elime geçti; 1800'de hizmet ettiğim alay, Cheraseo, Lodi, Crema, Castiglione, Goito, Padoue, Vicence vesairede kaldı. Yalnız 1796 seferinden sonra, Napolyon’un savaş alanlarının hemen hemen hepsini bir gencin bütün heyecaniyle gezdim; ben bu sahaları onun emirleri altında savaşmış askerlerle, onun şan ve şerefine vurulmuş o memleket gençleriyle dolaştım... 1797'de, onu ihtirasla ve hudutsuz bir şekilde sevmek mümkündü; henüz memleketinin hürriyetini çalmamıştı: yüzyıllardan beri bu kadar büyük hiçbir şey görülmemiştir" ... Napoleon’un taç giymesi ve takdisi ona tiksindirici düşünceler ilham ediyordu; “Bütün şarlatanların bu kadar göze batar bir şekilde elele vermesine, dinin gelip istibdadı takdis etmesine ve bütün bunların insanların saadeti için yapılmasına!” karşı nefret duyuyordu.