Gönderi

203 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Geçmişin bize güzeI görünmesine sebep, onun geIip geçmiş oImasıdır.
“Yeraltında Uçan Kuş” bir belgesel roman. Siverek’in büyük aşiretlerinden Bucak’ların -ki yine aşiretin tanınan isimlerinden milletvekili Sedat Bucak’ı Susurluk kazası ile ortaya çıkan aşiret-mafya-asker-istihbarat teşkilatı suç zincirinden iyi hatırlarız- 1960’larda patlak veren ve 24 kişinin ölümü ile sonuçlanan “Bucaklar Kan Davası”nı, eli kana bulanan gençlerinden Adnan’ın ağzından anlatıyor. Osman Şahin’in ifadesi ile “doktor olma düşleri kurduğu ilk gençlik çağında kendini birden acıların, ölümlerin ortasında bulan; ölüm ve kan anlamına dönüşen yaşamın acımasız bir bileği taşı gibi onu keskinleştirip, ölüm makinesine dönüştürdüğü Adnan Bucak’ın öyküsüdür!” bu. O yüzden siyasetçilerin, toplumbilimcilerin ve psikologların bu romanı okumasını, Türkiye’nin acılı gerçeği aşiret yapısının ve törenin çizdiği kadersizliği anlamalarını istemiştir Osman Şahin. 16 yaşına gelmeden amcasını öldürüp hapse giren, 13 yıl ceza alan, yaklaşan affı fırsat bilip 24 yaşında hapishaneden firar eden Adnan Bucak’ın dilinden hem hapishane yaşamını öğreniriz, hem de gencecik bir çocuğun töre bahanesi ile itildiği bu yoldaki kişisel gelişimini izleriz. Hapishanelerin, öyle kanunen varsaydığımız gibi, insanların sessizce oturup cezalarını çektiği ve “uslandığı” yerler olmadığını, silah-suç-uyuşturucunun içeride kol gezdiğini, gelecek umutlarını kaybeden insanların eskisinden bile daha tehlikeli hale geldiklerini, idarenin sadece zor kullanarak kontrol etme gücü ve şansının olmadığını görürüz. Doğduğu topraklarda çok değer verilen “töre” uğruna cana kıyan, bu cesaretinden de gurur duyan gencin dört duvar arasında hayatının en zor günlerini geçirirken, hayatlarına o yokmuş gibi devam eden kardeşleri ve akrabalarına önce şaşkınlığını, sonra kırgınlığını da yaşarız onunla birlikte. Çoğu kez durumunu sorgular Adnan Bucak; o gencecik yaşında hapislerde çürürken saçma kan davası bitmiş, akrabalar barışmıştır. Kendisi her şeyden mahrumken kardeşleri evlenmiş, eski kanlıları ile dost olmuş, çoluk-çocuğa karışmışlardır. Uğruna 24 kişinin can verdiği binlerce dönümlük tarlaları boş bırakılmış, kaderine terk edilmiştir. Peki, o ne için hapislerdedir? Kitap Adnan Bucak’ın dilinden bir günlük formatında aktarıldığından edebi anlamda pek beklentiniz olmasın. Rutin hapishane yaşantısının aktarımı tekrarlar nedeniyle benim için bir çok noktada sıkıcı ilerledi. Gerçi burada belki de yazarın bilinçli bir tercihi söz konusudur; birbirini birebir tekrarlayan günler aktarılan hapishane yaşantısının bir parçası olduğundan yazar, o iç sıkıntısını hissetmemizi istemiştir belki de. Yine de benim Osman Şahin’den beklentimin altında kaldı. Aşiret yapısı, aşiret kuralları ve yüceltilen “töre” ve “namus” kavramını hiçbir zaman anlamadım. Nitekim kitabı okuduktan sonra da gördüm ki, gencecik yaşında katil yapılan, hapishanede hayata dair büyük tecrübe kazanan ve yaşananların yanlışlığını anlayan Adnan Bucak dahi hapishaneden çıktıktan sonraki hayatını aşiretinin başında, geleneklerde büyük bir değişiklik yapmaksızın, aynı töreyi sürdürebilme hedefi ile devam ettirmiş. Bu, benim anlayabileceğim bir tercih değil. Kitabı okurken hissettiklerim farklı benim: 1. Nüfus ne kadar çok ise harcanabilecek can da o kadar ucuz oluyor. Acı ama gerçek bu maalesef. Ekonomide kuraldır, arz artar ise değer düşer; nüfus ne kadar çok ise insanın değeri de o kadar azalıyor. İster kardeş olsun, ister akraba… 2. Her erkeğin elinde çeşit çeşit silah, belli ki gururla sergiliyorlar, hatta “namus ve şeref” sayıyorlar. Halbuki elin ülkesinde yapılan silahı parası ile alıp cebine koymanın neresinde var akıl? Bir akıldan bahsedilecek ise ben silahı icat eden ve üretene verirdim o payeyi; böylesine kolay kandırabildikleri için “yiğit” erkekleri… 3. Bir aşiret birbirine töre ile bağlı binlerce insan demek; her aşiret bu binlerce insanı arasından bir çok katil çıkarmış. Ama teknoloji geliştirebilecek, o sayısız insanın kanına mal olan arazilerini verimli kullanabilecek ve tüm topluma değer yaratabilecek insanlar çıkaramamış. Yazık… Oscar Wilde’ın dediği gibi : “Geçmişin bize güzeI görünmesine sebep, onun geIip geçmiş oImasıdır.” Geleneklere körü körüne sarılmak yerine hatalardan ders alıp önümüze bakmak dileğiyle…
Yeraltında Uçan Kuş
Yeraltında Uçan KuşOsman Şahin · Kaynak Yayınları · 060 okunma
··
79 views
Semra YAPAL okurunun profil resmi
Çok güzel, detaylı ve faydalı bir inceleme olmuş. Şahsi fikirlerini de çok beğendim, kesinlikle aynı düşüncedeyim. 👏👏👏
Sultannn okurunun profil resmi
Ellerine sağlık. Osman Şahin'in okuduğum ilk kitabıydı. Ben hiç sıkıcı bulamamıştım. Anlattıkları bana sürükleyici gelmişti. Özellikle Adnan'ın iç hesaplaşması, yaşadıklarını sorgulaması çok gerçekçi. Kan davası uğruna yitirdikleri, daha da önemlisi kararan hayatı gerçekten çok acı. Osman Şahin,
Eşkıya Kuza
Eşkıya Kuza
kitabında da yine kan davasına değiniyor. İncelemen için teşekkürler.
Seda okurunun profil resmi
Eline emeğine sağlık
AkilliBidik
AkilliBidik
okumadım ben bu kitabını henüz ama konu çekici geldi, yaralı hayatların öykülerini severim ben...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.