Bir kez daha Jack London'ı neden bu kadar sevdiğimi anlamış oldum. Benim gözümde mükemmel karakterler yazan ve karakter analizi yapan bir yazar. Martin Eden yüzeysel bakılacak olursa öyle pek ahım şahım konusu olan bir kitap olmayabilir ama yine Martin Eden'i bir klasik yapan ve okunulabilir kılan, romana da adını veren kişinin ta kendisi.
Martin Eden, toplumun alt tabakalarından, işçi sınıfına mensup denizci bir gençtir. Bir gün şans eseri Ruth ile tanışır. Ona ve bilgisine hayran kalır. Ruth ise onun aksine üniversite okuyan burjuva sınıflı bir kadındır. Martin Eden artık aşkı uğruna herkes tarafından imkansız kabul edilen bir işi başarmak için canla başla çalışır. İnsanların üniversitelerde bir ayda öğrendiklerini, gecesini gündüzüne katarak, araştırma yapıp kitaplardan okuyarak öğrenir. Martin öğrenme konusunda muazzam bir kapasiteye sahiptir. Öğrendikleriyle yazmaya başlar. Böyle bir birey bundan dolayı takdir edilmesi gerekirken insanlar tarafından hor görülerek dışlanır.
Başlarda her şey Ruth'un aşkıyla yapılmış gibi gelse de aslında olay Martin'in kendini nasıl keşfettiği ve şekillendirdiğidir. Kitabı sevmemde ki bir başka etken Martin'de kendimi görmüş olmam. Bir yazar olarak başarılı olacağına ve çok para kazanacağına yürekten inanan Martin, çevresindeki herkesten sürekli olumsuz yorumlar alır. Buna rağmen kendine ve yazdıklarına karşı inancını kaybetmeyen Martin beni gerçekten etkiledi.
Kitabın başlarında Martin'in azmiyle ve güçlü karakteri ile karşılaşırken daha sonra toplumdaki bireyleri, sınıf farklılıklarını, insan doğasının yapısını ve çirkinliğini görüyoruz. Bu konular Jack London'ın usta kalemiyle çok iyi yazılmış.
Kaçırmamanız gereken klasiklerden biri.