Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

125 syf.
10/10 puan verdi
"Okumayı, düşünmeyi, çalışmayı ve her geçen 24 saatimizin planlı işlerini yapmayı, kuruluşunu hazırladığınız müessesede öğrendik. Cehaletin, tembelliğin, sorumsuzluğun ve kötü niyetin amansız zararlarını yenmek için girişilen hamlede görev aldım. Seyfi Koryürek'ten İsmail Hakkı Tonguç'a Ankara'ya gittiğim bir hafta sonunda sahaflardan Köy Enstitüleri hakkında kaynak toplama düşüncesindeydim. Köy Enstitüleri öğrencisi, öğretmeni olup eğitim hayatlarını, Enstitülü zamanlarını anlatan onlarca insan var lakin hiçbirini tanımıyoruz. Bu konuda araştırma yaptıkça her eserde okunacak başka kitapları elde ediyorum. Lakin tüm bu kitaplar; bir sahafta, bir depoda bir yerlerde raflara kaldırıldı ve unutuldu. Sahafta bulunduğum esnada bu "unutturulmuşluğun" nedeniyle Köy Enstitüleri hakkında ne varsa alırım demiştim. Bulduğum kitaplardan biri de "İlkokulcu Öğretmen Gözüyle Köy Enstitüleri" oldu. Seyfi Koryürek Çifteler Köy Enstitüsünde öğretmen olarak görev almıştır. Seyfi Koryürek İlkokul öğretmeni olarak 1939 yılında Manisa'nın Gördes İlçesinde görev aldığı esnada okuma-yazma seferberliğinde aynı yıl içinde en üstün başarıyı gösteren ve bu başarı için ödüllendirilen bir öğretmendir. Bu başarısının ardından Çifteler Köy Enstitüsünün öğretmen alımına başvurur ve Enstitü müdürü Rauf İnan Bey tarafından Enstitüye Öğretmen olarak atanır. Bu kitap iki bölümden oluşmaktadır: 1- Çifteler Köy Enstitüsü anıları 2- Fethiye Köyünün Kalkınması (Fethiye Köyü Malatya'dadır. Seyfi Koryürek'in köyüdür.) Seyfi Koryürek bu kitabı İsmail Hakkı Tonguç'un isteği ve onun anısını yaşatmak için yazmıştır. TONGUÇ'un, Kale yolundaki evine giderek bu albümü sundum. "TONGUÇ albümü eline aldı, karıştırırken kimselerde göremedigim bir coşkuyla konuştu ve çok duygulandı. Bana dedi ki: ". Seyfi, köy enstitüleri için çok şey yazıldı. Fakat, ilkokulcu öğretmen gözüyle köy enstitüleri tanıtılmadı. Bu işi senin yapacağına güveniyorum." Bu istek sonucu doğan bu eser adeta bir Araştırmacı-yazar gözüyle Enstitülere bakılarak kaleme alınmıştır. Seyfi Koryürek Kısa ve öz bir şekilde Çifteler Köy Enstitüsünün her yönüne değinmeye çalışmıştır. Eseri 1991 yılında yayınlayan Koryürek Tonguç'a olan sözünü tutmuş ve elindeki belgeleri, fotoğrafların bir kısmını bu eserde toplayarak bir Enstitülü hayat seçkisi düzenlemiştir. Yaparak yaşayarak öğrenme metodunun hakim olduğu Enstitülerde öğrenciler-öğretmenler bir arada çalışır ve mevcut ihtiyaçları kendi emekleri ile karşılarlardı. Ne devletten, ne ağalardan ne de üst sınıf zenginlerden bir medet ummayan bu insanlar kendi kendine yeten bir eğitim kurumunun yılmaz emekçileridir. #87153684 Eğitim sisteminin en önemli noktası elde edilen her bilgi beceride, düşüncede öğrencinin de katkısının olmasıdır. Bir öğrencinin bu konudaki görüşü şu şekildedir: #87179493 Enstitülerde kitap okuma her öğrencinin severek-isteyerek yaptığı eylemlerin başında gelir. Her öğrencinin okuduğu kitaplar dönem dönem listeleniyor ve öğretmenler tarafından takip ediliyor. Çoğunlukla eser üreten yerli yazarlar okutulsa da hepinizin bildiği "Hasan Ali Yücel klasikleri" Enstitülülerin zamanında dilimize tercüme edilmiş ve Enstitü öğrencileri bu eserlerin çoğunu da okulları bitene kadar okuyup üzerine tartışmalar yapmışlardır. Rastgele sevilen İki öğrencinin okuduğu kitapları listesini vermeden önce bir konuya değinmek istiyorum. Klasiklerin okutulması büyük önem arz etmektedir lakin nasıl bir ortamda okutulursa o klasiklerin içlerindeki mesajlar idrak edilir? Günümüz eğitim sisteminde her öğrenciye klasik eserler dayatılıyor öğrenci henüz kendisine ait olan düşünme -sorgulama yeteneğini elde edememişken onun bu eylemlerden uzak kalması bilinçli bir şekilde sağlanırken onun bir klasik eseri okuyup aydınlanmasını beklemek kendimizi kandırmaktır. Parmak kaldırıp konuşmaya bile korkan bir öğrencinin eline bir Hasan Ali Yücel klasiği alıp sınıfta tartışma ortamı yaratmasını beklemek hem ailelerin, hem öğretmenlerin hem de bu çürümüş politika içinde yer alan herkesin göz göre göre "aptal" rolünü nasıl icra ettiklerinin göstergesidir. Köy Enstitülerinde yetişen öğrenciler sınırsız düşünce özgürlüğüne, söz hakkına kavuşmuş düşünmeyi -sorgulamayı karşısındaki insan ile saygılı, seviyeli bir tartışma ortamında yer alarak düşünceleri çarpıştırmayı öğrenmişlerdi. Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı ve Köy Enstitülerinin kuruluşuna izin veren İsmet İnönü'nün Enstitü ziyaretinden sonra neden öğrencilerden farklı yemek yediğinin hesabını soran öğrencilerdi bunlar. Korkusuz, yanlış ve şüpheli durumlarda sessiz kalmayan görev için gittikleri yerde tüm idari amirlerin hukuksuzluklarını önlemek adına başı dik şekilde mücadele eden öğrencilerden bahsediyoruz. Bu öğrencilerin klasikleri okuması ve yorumlaması haktır. Ama çocuğu boyun eğen bir köle halinde yetiştiren, ezberci düşünce ve sorgulamadan uzak bir politika ile "koyun" yetiştirmeye kendini adamış insanların ellerinde oyuncak olan eğitimcilerin, ailelerin yetişen öğrencilerden başarı, bilinçli okur yazarlık beklemesi, bu öğrencilerin en nitelikli eserlere ulaşıp kendilerini yetiştirmek gibi bir gaye taşımalarını "özgür" bir eleştirel düşünme yetisine sahip olmasını beklemeleri iki yüzlülüktür. Bu ülke son 60 yılda Öğrencilere ne verdi de ne bekliyor? Öğrenciler robotlaştı. Ders çalışma yaşı 25-30'lu yaşlara kadar çıktı ezberci bir sisteme mahkum edilen bir insanın Dünya klasiklerini 40'lı yaşlardan sonra okuyup anlaması bile büyük kazançtır benim kanaatime göre. Sorun eserlerin çocuklara ağır gelmesi değil sorun çocukların beyinlerinin bu eserleri okuyamayacak hale getirilene kadar karartılıp köreltilmesidir. Şimdi Çifteler Köy Enstitülü rastgele seçilen iki öğrencinin okuduğu eserlere bakalım: hizliresim.com/sYk2IA hizliresim.com/oEsfwd hizliresim.com/JxY3P8 Bir diğer mesele de aşağılık bir karalama kampanyası olan "Komünistlik suçlaması" üzerine Çifteler Köy Enstitüsündeki terzilik atölyesinde görev alan ustaöğretici yardımcısı Asiye ELİÇİN öğretmen adaylarına komünistlik aşılamakla suçlandı. Mahkemede tanıklık yapmak için Seyfi Koryürek ile birlikte birkaç eğitmen daha gitmiştir şimdi Ceza Mahkemesi Yargıçlarının sorgusunda verilen ifadelere göz atmadan önce bu karalama yöntemi neden çıktı? Seyfi Koryürek'e kulak verelim: #87180861 İfadeler: Hatice SÖKMEN: (Kız öğrencilerin eğitimbaşı) "1.310 öğrencimizin 79'u kızdır. Bunların, iki bölümde de eğitimbaşısıyım. Anne ve babalarıyla da, misafirliklerinde birlikteyim. Köylerine de giderim. Ergenlik çağındaki bu öğretmen adayı öğrencilerimizin her türlü yönleriyle, yanlarıyla ilgiliyim. Bir zavallının eline, fikrine alet edecek fikirsizliğini kabul edemem. İftiradır. Yanlış değil, hepsi yalandır. Enstitümüzün memlekete hizmet etmesine bühtandır (kara çalma). Hükmünüzün adaletine inanıyorum." Şükriye ERSEL: "Enstitümüzün Mahmudiye Bölümünde sınıf ve ders öğretmeniyim. Bekârım. Evim, enstitümüzün verdiği kızlar yatak hanesidir. Gecenin değişik saatlerinde kontrol görevimi yaparım. Dokuma atölyemizin ustaöğretici yardımcılığını yapan bu hanım Asiye ELİÇİN'in, isnat edilen 'komunistlik aşısı'nı vuracak çapı sıfırdır. Hem bizler, ne güne bu aziz eğitim yuvamızda görev yaparken seyirci kalaIım? Asla kabul etmiyorum bu suçlamayı. Enstitümüzde bu zehiri bulaştırabilecek kimseye asla yer yoktur, verilemez de. Düşündüklerim bundan ibarettir. Adil hükmünüze güveniyorum." Seyfi KORYÜREK: "Çifteler Köy Enstitüsünün Mahmudiye Bölümünde1942 yılının 26 Haziran'da göreve başladım. Bulunduğumuz yıl 1945. Bu üç yıl içinde, bugün tanıklığa çağrıldığımız komunistlik suçlamasından ayrı olarak, öğretmen adayı arkadaşlarımızın her günkü birer saatlik serbest okuma zamanları içinde de aramalar olmuştur. Hem de, kendini bakanlık müfettişi olarak tanıtıp gelenlerin, utanarak enstitüyü terkettiklerini bilirim. Öğretmen adayı öğrencilerimizin, bisiklete bindirmek için eğlendikleri Asiye ÉLİÇİN'e isnat edilen komunistlik suçlamasını, aklı başında olan hiç kimse onaylamaz. Bu tanıklığa çağrılışımız, el altından uydurulan ve aslı olmayan şikâyetlere bir örnektir. Böyle zehirli hava enstitümüzde estirilememiştir, estirilemez de. Böyle aslı olmayan söylentilerin doğruluğunu sezdiğimiz anda görevimizi terkederiz. Hükmünüze güveniyorum." "Sonuçta suçsuzluk (ademi takip) kararı verildi." Öğrencilerin yazılı sorularına, ödevlere verdikleri bazı cevaplar da yer alıyor kitapta iki tanesini paylaşmak istiyorum. Biri yazar Talip Apaydın'ın o da Çifteler Köy Enstitüsünden mezun olmuştur. Diğeri başka bir son sınıf öğrencisi olan Bekir Semerci'ye aittir. Talip Apaydın: #87161113 Bekir Semerci: #87179772 Öğrencilerin bu zihin açıklığı, gerçekleri görmeleri ve her türlü sömürüye, istismara karşı olmaları ne iktidardakilerin ne köy ağalarının ne de şehirli ağaların işine gelmedi el birliği ile Enstitülerin sonunu getirdiler. Bu ülkeye okuyan, düşünen, sorgulayan insan lazım değildi. Kast sistemi gerekliydi. Sınıf ayrımı gerekliydi. Bunu becerdiler de şimdi yaşadığınız zamana bakın artık orta sınıf diye de bir şey kalmadı aradaki alt ve üst arasındaki uçurum gittikçe artmaktadır ve bunu demokrasi rejiminin katkısı ile beceriyorlar. Köy Enstitülerini sadece köylü çocuklarına adanmış bir proje olarak görenler ülkenin en büyük çağdaşlaşma hamlesinin Enstitüler olduğunun farkına varamayanlardır. Şimdiki eğitim sisteminin girdi ve çıktıları ile ne yapabiliriz bilmiyorum ama dünyayı birkaç asır ileriden takip edebilecek olan Cumhuriyet şimdi birkaç asır geriden olanları seyrediyor. Köy Enstitüleri bir memleket meselesidir. O yüzden okuyup okutmanızın mutlaka faydası olacaktır. Özellikle bu değerden habersiz olan ve hâlâ köylerde görev yapan öğretmenlerin bu konuda bilgilenmesi çok önemlidir. Çünkü Köy Enstitüleri kapatılınca köyler olduğu gibi kaldı yani henüz değişen bir şey yok...
İlkokulcu Öğretmen Gözüyle Köy Enstitüleri
İlkokulcu Öğretmen Gözüyle Köy EnstitüleriSeyfi Koryürek · Görkem Yayınevi · 19912 okunma
··
129 görüntüleme
Adem okurunun profil resmi
Uğur Mumcu: Köy Enstitüleri Üzerine youtu.be/7ynyRPB9jHE
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.