Gönderi

336 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Bu yıl ilk kez keşfettiğim ve istisnasız en beğendiğim yazarların en başında Hans Fallada geliyor. Yazardan okuduğum beş kitap da gerçekten birbirleriyle yarışacak kadar güzeldiler. Ancak “Ayyaş” kitabı okuduklarım içerişinde beni en çok tatmin eden kitabı oldu. Jack London’un “John Berleycorn”u (İntihar), Emile Zola’nın “Meyhanesi”nden sonra içki temalı kitapların en başarılı olanları arasına Fallada’nın “Ayyaş”nı da dâhil ediyorum. Söylediğim kitapları okumadıysanız da kesinlikle tavsiye ediyorum. Kitap, yazarın hayatına dair çok fazla otobiyografik öğe barındırıyor. Yazar 1944’te karısını ölümle tehdit ettikten sonra akıl hastanesine kapatılır ve bu kitabı da orada yazmaya başlar. Yazarın yakalanma korkusundan dolayı kitabı şifreli bir şekilde yazdığını söyleniyor. Çünkü kitapta anlatılan ve eleştirilen kurumlar, düzen, sistem ve adalet mekanizması, o zamanın Almanyasında, Hitler rejiminin son yıllarında suç teşkil edebilecek unsurlardı. Kitap günlük formatında olmasa da okura öyle bir izlenim veriyor. O kadar akıcı, sade ve dokunaklı bir dil var ki ortada yazarla adeta baş başaymış, sanki çok samimi bir arkadaşınızla bir içki masasına oturmuş dertleşiyormuş gibi hissediyorsunuz. Kitabın başlığına bakarak konuyu tahmin etmek zor değil ancak alkolizm burada sadece paravan bir konudur. Açıkçası kitap bir ayyaşın hayatı ya da eylemleri üzerine değil. Yazar bir kez daha aile içi geçimsizliği ve evliliği ele alıyor. Buradaki ana problem her şeyden önce bir evliliğin çöküşüdür. Magda ve Erwin Sommer’in çok mutlu bir evlilik hayatı olmuştur. Karşılıklı çabayla başarılar elde etmiş, yıllarca sıkıntılara birlikte göğüs germiş, aşkları her daim onları stres ve baskıdan korumuştur. Ancak orta sınıfa ait bu çift zamanla birbirlerinden duygusal olarak uzaklaşmaya başlar. Erwin işlerinin kötü gitmesiyle teselliyi alkolde, kadın da aynı şekilde aşkı ve rahatlığı başka bir erkekte aramaya başlar. Erwin kendini son derece yalnız hisseder, aslında burada erkeği mahveden içine düştüğü derin yalnızlıktır. İçki onu yalnızlığından ve varoluşçuluğundan kurtaran tek araçtır. Aslında Erwin varoluşsal bir sorunla karşı karşıyadır ve bununla da başa çıkamaz. Doğal olarak içinde bulunduğu kötü durum iş ve aile hayatını olumsuz etkiler. Bir gece sarhoş kafayla karısını öldürmekle tehdit edince eşi kendisinin bir rehabilitasyon merkezine yatırılması için resmi mercilere müracaat eder. Erwin’in hayatı bundan sonra cehennemden farklı olmayacaktır. Kitabın en can alıcı bölümleri akıl hastanesine kapatılmasıyla başlar. Bundan böyle Erwin’in anlattıkları okurun kanını donduracak kadar korkunçtur. Burası adeta kurtlar sofrası gibidir. Güçlü olanın, vahşi olanın hayatta kalabildiği bir yerdir. Sözde insanı rehabilite etmesi gereken bir kurum, hastasının akıl sağlığını elinden alarak onu canlı bir cenazeye dönüştürür. Karşılaştığım tüm edebi karakterler arasında en çok Erwin’e acıdığımı söylesem abartmış sayılmam herhalde. Ben öyle bir yerde olsam acaba ne yapardım diye çok düşündüm. Burada yazar akıl hastanesi üzerinden sağlık ve adalet sisteminin acımasızlığını çok çarpıcı bir şekilde eleştiriyor. Kitap önermek pek huyum değil ama yazarı tanımak isteyen okurlar bu kitabı başlangıç kitabı olarak bir kenara not etsinler. Her zevke hitap edecek bir kitap, pişman olmayacaksınız.
Ayyaş
AyyaşHans Fallada · Everest Yayınları · 2012158 okunma
··
399 görüntüleme
AkilliBidik okurunun profil resmi
Ne güzel bir inceleme olmuş. Hemen ekledim listeme...
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.