Gönderi

Muazzam bir gün
Martılar her zamanki gibi sıcak, nemli, Karadeniz’in sahil kasabalarından biri üzerinde rüzgara kapılıp ordan oraya uçuşup kah suya kah da limanlardaki insanların attığı yiyeceklere dalıp günün keyfini çıkarıyorlardı. Gözlerim kapalı olduğu halde ne yaptıklarını anlamamak için aptal olmak lazım. Bazen düşünüyorum neden bizim dışımızda fatura ödemeyen varlıklar var. Çok mu zenginiz. Yada neden bu kadar gamsızız? Yine bir sürü soruyla kendime geliyorum. Başımda bizim ufaklık baba kalk artık başına güneş geçecek sabahtan beri kumsalda yatıyorsun bak kızarmışsın yine. Bir rahat vermezler adama gelmişiz 60 yaşımıza bırakında rahat ölelim arkadaş. Allah gecinden versin niye böyle konuşuyorsun baba. Kızım daha fazla yük olmıyayım size şurda cartayı çekeyim. Şakanın sırası değil baba hadi kalkda dolaşalım biraz. Hem annem sevdiğin peynirli poğaçalardan yapmış, yeriz sıcak sıcak. Bak şimdi oldu işte ölme işini seneye erteliyorum. Tövbe yarabbi alemsin baba. Ablan ne yaptı acaba doktorası için çok uğraştı, yurt dışına gönderirken hep düşünüyorum yanlış mı yaptık diye. İlahi baba Yaren Ablam geldi 40 yaşına dert etme bu kadar. Siz benim gözümde hala 3 ve 6 yaşındasınız. Daha dün baba başka ne var yerine başka ve vay derken yada eniştenize inişte dediğiniz günler hala gözümün önünde. İlahi baba kaç sene geçti hala unutmamışsın. Nasıl unuturum, sizler benim ilk göz ağrılarımsınız. Tamam baba ağlatıcaksın beni. İnsanların arasından ne ara geçtik farkında bile değilim. Ayşegül uzaktan el sallıyor neredesiniz merakta bıraktınız beni. Babam yine yolculuk yapma peşinde anne. Yinemi..! Hiç uslanmayacak mısın..! Tamam hanım seneye erteledik senin poğaçalar sayesinde. Gidersek birlikte, öyle tek başına nereye. Arkadaşlar şu muhabbetti bıraksak da bir şeyler yesek. Tamam patron hadi yumulalım. Konuştuk biz bunları ama!. Fındık ezmesini unutmadın değil mi hanım. Aaaa olur mu unutayımda çenen hiç kapanmasın. Olmuş bu Ceren. Üstüme iyilik sağlık Emre bey armut muyum ben olayım. Tamam pes ediyorum hadi barışalım. Sahil kenarları temiz bırakıldığı taktirde çok güzel. Aklımda yine binlerce düşünce kaptırıyorum taze poğaçaların kokusuna kendimi. İlerde insanların arasında birkaç kişi dikkatimi çekiyor. O kadar tanıdık gelen yüzleri varki nereden göz aşinalığım var bilemiyorum. Anne baba ve üç çocuk ikisi kız birisi erkek. Elimdeki poğaça yere düşünüyor. Dizlerimin üzerine istemsizce düşüyorum. Gözümde yaşlar kendiliğinden akarak. Ceren ve Ayşegül telaşla kollarımdan tutup kaldırmaya çalışıyorlar beni. Baba iyimisin seslerini çok derinlerden duyuyorum sanki denizin içinde kalmışımda bana sesleniyorlar. Kendime geliyorum yavaş yavaş. Al şu suyu iç biraz, eh baba o kadar dedim sana güneşte yatma diye. Tamam tamam iyiyim ben açılın birazda hava alayım. Ne oldu Emre bey korkutma insanı. Bende anlamadım hanım bir an gözüm karardı. Aklımda binlerce olasılık bu nasıl olabilir hayır olamaz ancak kötü bir şaka yada hala uyuyorum. Kendimi çimdikliyorum canım yanıyor. Gerçek bu olanlar ama nasıl olabilir. Tamam biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var düşünmem lazım. Emin misin bey? Evet evet lütfen. Tamam baba biz şuradayız gözümüz üzerinde saçma sapan bir şeyler yapma sakın. Sizde amma abartınız arkadaş. Tamam baba dikkat et. Yavaş yavaş her şey netleşiyor, o ufak çocuklar anne ve baba. Nasıl nasıl nasıl böyle bir şey olabilir. Kendimi toparlayıp yanlarına gitmeye çalışıyorum çünkü kolay değil kendi anne ve babanın hatta kız kardeşlerinin ve kendi çocukluğunun karşısına çıkmak. Evet yanlış duymadınız o 5, 6 yaşlarındaki ufak erkek nasıl ben olabilir. Yanlarına varıp merhaba ne kadar tatlı çocuklarınız var poğaça severler mi benimde böyle torunlarım var. Hatta eşim ve kızımda orada bize bakıyorlar. Ceren el sallıyor uzaktan. Ne kadar kabayım ben Emre Usta 60 yaşındayım iki kızım var. Babam gülüyor. İlahi bende Osman eşim Ayşe kızlarım Dilek, Elifcan, oğlum Emre. Memnun oldum. Birimde soy ismimiz Usta. Benim hanım ile kızım dayanamayıp geliyorlar yanıma. Kim bu aile diye. Neden bu kadar merak ettim şüpheye düşüyorlar. Tanıştırayım Eşim Ayşegül kızım Ceren. Ha birde yarenim var. Yurtdışında doktora yapıyor. Memnun olduk buyurun oturun ayakta kalmayın. İnsan yıllardır görmediği Ailesini ve kendini böylesi bir durumda bulunca nasıl davranacağını bilemiyor. Babam çok tanıdık bir simanız var hatta Hanımın babasına çok benziyorsunuz diyor. Bilmiyorlar ki onların oğlu olan 60 yaşındaki beni. İnsan anne ve babasını kaybettikten sonra karşılarında gördüğü bu manzarayla ne yapabilir. Nasıl onlara sarılmadan durabilir. Sizi ne kadar çok özledim yıllardır hasretim kokunuza, yüzünüze, babamın öksürüğüne annemin terlemesine, kardeşlerimin bakışlarına masumane oyun oynamalarına. İnsan kardeşlerini anne ve babalarını toprağa vermemeli. Onlara sarılmalı her anını birlikte paylaşmalı. Ne kadar tartışsalar bile bir bütün halinde destek olmalı. Ve en acısı onlara söyleyemeden öyle bakakalmak. Neyse kalkalım artık başınızı şişirdik. Olur mu efendim ne demek memnun oldum. Asıl biz memnun olduk. Hadi bey gidelim artık. Arkalarından baka kalıyorum. Koşup sarılmak geliyor içimden ama bir türlü koşamıyorum. Kumlara saplanıp kalıyorum. Beni yavaş yavaş içine çekmeye başlıyor. Hanım ve Ceren çabalama artık baba vakit geldi diyorlar. Allahım böylemi olacak bunca yaşanılanlar bir hayal miydi? Kumların içinde kaybolurken. Bir el uzanıyor hafiften sarsarak. Baba uyan artık baba. Bu benim küçük Cerenim süt istiyor. Kan ter içinde ağlayarak uyanıyorum. Kızım yat yerine getiriyorum sütünü. Bu nasıl bir rüyadır arkadaş sabahın köründe…….
Yaşar Kemal
Yaşar Kemal
Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık
·
73 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.