Merhaba arkadaşlar;
Bir Tanpınar romanı daha geride kaldı. Huzur romanı için Osmanlıca, Arapça kelimelerin çevirilerini buraya yüklemiştim. Saatleri Ayarlama Enstitüsü için de aldığım notları ekliyorum, umarım faydalı olur…
Acemişiran: Klasik türk müziğinde makam
Ahval: Haller, durumlar, olaylar
Akide: Bir şeye inanarak bağlanış
Aksülamel: Tepki gösterme, işin tersi
Akit: Anlaşma, sözleşme, bağlanma, düğümlenme…
Akis: Yankı, bir cismin parlak bir yüzeyde görüntüsü
Alem-i menam: Uyku alemi, rüya alemi
Ameliye: İşlem, uygulama
Atu: İskambilde koz
Barem: Devlet memurlarının aylıklarını tasnif ve tanzim eden, miktarlarını gösteren sistem veya cetvel
Basübadelmevt: Ölümden sonra dirilme, kıyamet gününde ölülerin dirilmesi
Behemehal: Her durumda, ne olursa olsun, kesin olarak
Benirleme: Uykudan korku ile sıçrayarak uyanmak
Bermutat: Alışılagelen biçimde, her zaman olduğu gibi
Beşaret: Müjde, iyi haber
Cevdet-i kariha: Kavrama tazeliği, üstünlüğü
Cürüm: Suç
Cümrumeşrut: İşlenirken başkaları tarafından görülen suç, şahit olunan cürüm
Çalak: Yerinde durmayan, çabuk oynak, atik…
Çapaçul: Kılığına ve eşyasının düzgün ve temiz olmasına özenmeyen, pasaklı
Çarnaçar: İster istemez, mecburen
Çolpa: Ayağı sakat olan, beceriksiz, eli işe yakışmayan
Daüssıla: Yurt özlemi
Deryadil: Gönlü geniş, her şeyi hoş görüp hoş karşılayan, anlayışlı
Dessas: Düzenci , karşısındaki hile ve düzenle aldatmaya çalışan, hilekar
Efkar-ı Umumiye: Kamuoyu, genelin fikir ve düşünceleri
Efkar: Düşünceler, fikirler, kaygı, tasa, üzüntü
Emri muhal: Yapılması zor iş
Esbab-ı mücibe: Gerektiren sebepler, icap eden sebepler
Esham: Nasipler, hisseler
Evani: Kap, kacak, kaplar
Evkaf: Vakıf, vakıf mallarını yöneten kuruluş
Fasıla: Ara, aralık, kesinti
Fatalizm: Yazgıcılık, kadercilik, tüm eylemlerin ya da olayların evrendeki yasaların boyunduruğunda olduğunu vurgulayan bir felsefi öğretidir.
Faş etmek: Gizliyi, sırrı ortaya dökmek, dile vermek
Fecir: Sabaha karşı ortalığın aydınlanmağa başladığı zaman, gün ağarması
Filhakika: Doğrusu, gerçekten
Fütuhat: Yengiler, utkular, zaferler
Hacalet: Utanma, utanç
Hamakat: Ahmaklık, aptallık, budalalık
Halita: Alaşım
Hasbi: Gönüllü olarak ve karşılık beklemeksizin yapılan
Hasis: Cimri, pinti, insanı küçülten, bayağı
Haslet: Kişinin yaradılışından gelen özelliği, yaradılış, huy
Hassa: Özgülük, özgü olma durumu
Haşiye: Dip not
Heyula: Korku verici, ürkütücü hayal
Huud: Temizlik, paklık, gönül ferahlığı
Hulasa: Özet
Huruç: Dışarı çıkma, göç etme çıkış
Hulul: (Zaman, mevsim için) erişme, gelip çatma, başlama
Hulliyat: Kadın süs eşyası, pırlanta, altın gibi…
Hüddam: Cinleri ve şeytanları kontrol etmeyi amaçlayan
Hotoz: Eskiden kadınların süs için saçlarının üstüne taktıkları çeşitli renk ve biçimde yapılmış küçük başlık
Istılah: Terim, tabir, herkesin anlamadığı özel anlamda kullanılan söz
İçtimaiyat: Toplum bilimi
İçtimaat: Toplanmalar, bir araya gelişler
İhtilas: Aşırma, bir malı açıkça sahibinden veya evinden hızla kapıp alma, hırsızlık
İdadi: Lise derecesindeki okul
İkmal: Bütünlemek, bitirme
İkrah: İğrenme, tiksinme
İktiza: Gerekli olma, gerekme
İktifa: Yetinme
İltihak: Katılma, karışmak, yetişmek
İlga: Bir şeyin varlığını ortadan kaldırma
İlm-i sima: Yüz okuma sanatı
İlm-i simya: Değersiz maddeleri altına çevirme, çaresiz hastalıkların tedavisini bulma ve ölümsüzlük iksirine sahip olma amacıyla yapılan geçmiş çalışmaları ifade etmektedir.
İlm-i havas: Hem maddi hem de manevi özelliklerinden dolayı insanlara çözümler sunan bir ilimdir ve bilimdir.
İlm-i cifr: Hususan ulemâ-i ilm-i hurûf (edebiyatta uzman kişiler) daha ileri gidip, bir harf-i Kur'ân'da bir sayfa kadar esrârı (sırları) , ehline beyân ederek ispat etmişler.” “Cifir ve ebced bir ilim dalıdır. Allah'ın gelecek ve geçmişle ilgili koyduğu bazı sırların anlaşılması ve şifrelerin çözülmesi için kullanılmaktadır.
İlm-i huruf: Harflerin sırlarını ve hikmetlerini konu edinen ilim dalı.
İnhisar: Bir şeye tek başına sahip olma
İntibak: Bir duruma, bir ortama ya da çevreye uyma, alışma
İnsiyak: İçgüdü
İntizar: Bekleme, gözleme
İsnat: Bir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma, atfetme
İstitrat: Söz arasında sırası gelmişken
İstidat: Yetenek
İstinat: Dayanma yaslanma, güvenme, kuvvet alma
İstihkar: Hor görme, aşağılama
İstahsal: Elde etme, çıkarma, üretim
İspiritizma: Ruhun varlığını, hiçbir zaman ölmediğini, istenirse ölü kimselerin ruhlarıyla bağlantı kurulabileceğini öne süren inanış ve uygulama, ruh çağırma.
İstihfaf: Aşağılama, hor görme, küçümseme
İstihza: Alay, çok kalabalık pek çok
İştiha: Fazla istek, arzu, İştah
İşret: İçki içme
İptidai: İlkel
İrat: Gelir getiren mülk
İtisaf: Doğru yoldan ayrılmak
İttihaz: Sayma, tutma, gerekeni yapmak
Kani: Kannat eden, kendinde olan helala razı olup, başkasının hiçbir şeyine göz dikmeyen
Kalender: Yaradılışça alçakgönüllü ve gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan ve öyle yaşayan kimse
Küsayiş: Açıklık, ferahlık
Lalettayin: Özensiz bir biçimde, gelişigüzel sıradan
Layiha: Herhangi bir konuda bir görüşü dile getiren yazı, tasarı
Levazım: Gerekli olan şeyler, gereçler
Lup: Büyüteç
Madrabaz: Dalavere çeviren, hile yapan, düzenci, hileci
Mahrek: Yörünge
Majüskül: Büyük harf
Maiyet: Üst görevlinin yanında bir üst görevlinin yanında bulunan görevliler
bir kimsenin yönetimi, buyruğu altında çalışma.
Maişet: Geçinme, geçim
Mastor: Uyuşturucuyla ya da içkiyle iyice sarhoş olmuş
Matbuat: Basın
Mefhum: Kavram
Mekkare: Kiralanarak yük taşımada kullanılan at, deve, katır gibi bir yük hayvanı
Menfi: Olumsuz
Menal: Yetiştirme, nail olma
Menhus: Kötü, uğursuz
Merpen: Merdiven
Merhale: Aşama, derece
Meşum: Kötü uğursuz
Meyus: Üzgün, kederli, karamsar, umutsuz
Meyusiyet: Üzüntü, üzüntülülük, umutsuzluk
Mezbele: Çöp atılan yer, çöplük
Mihnet: Zahmet, eziyet, dert bela
Mihver: Eksen
Mihanikkiyet: Hareket kabiliyeti, mekanik özellik
Muaddel: Değişikliğe uğramış, değiştirilmiş
Muazzep: Acı, sıkıntı çeken
Muattal: İşlemez, kullanılmaz duruma gelmiş
Muamelat: İşlem
Muaşaka: Birbirini karşılıklı sevme
Muayyen: Kesin olarak belirlenmiş, belli
Mucip: Gerektiren, gerektirici
Muganniye: Kadın şarkıcı
Muhayyile: Hayal etme gücü
Muhasip: Sayman
Muharrir: Yazar
Muhasip: Sayman
Muhasara: Kuşatma, çevirme, sarma
Muhasala: İki taraf arasındaki husumet, davalaşmak
Mukabil: Bir şeyin karşılığı olarak yapılan
Mukaddime: Başlangıç, ön söz
Munis: Cana yakın, sevimli, uysal
Murakebe: Denetleme, denetim. Tanrı ‘ya bağlanarak çile doldurma
Musavi: Eşit denk
Mutat: Her zamanki, alışılan, alışılmış
Mutemet: Kendine güvenilen, inanılan kimse
Muttasıl: Yan yana bulunan, bitişik durumda olan
Muvakkihane: Muvakkitlerin namaz vaktini ve saati tespit ettikleri küçük çapta astronomi çalışmaları yaptıkları mekandır.
Muvakkat: Geçici
Muvazaa: Danışık( Olmayan bir şeyi olmuş, varmış gibi göstermek ya da olduğundan başkaymış gibi anlatmak için önceden yapılan anlaşma)
Muztar: Mecbur kalış, yapmak zorunda olmak
Müeyyide: Yaptırım
Mücessem: Cisim durumunda olan
Mücerret: Kesin olarak, yalnız durumda, evlenmemiş…
Mücrim: Suçlu
Müflis: İflas etmiş, anamalını batırmış kimse
Mükrim: Ağırlamayı seven
Mültefit: İltifat eden, ilgi gösterip iyi davranan
Müphem: Belli belirsiz, kapalı, örtülü
Müsavi: Eşit, denk
Müsbet: Olumlu
Müstahdem: Bir iş yerinde hizmette, ayak işlerinde çalıştırılan kimse
Müsteşrik: Doğu bilimci
Müstehlik: Tüketici
Müşkülat: Güçlükler, engeller, zorluklar
Müşahit: Gözlemci
Mütalaa: İrdeleme, ders çalışma okuma
Mütebessim: Gülümseyen
Mütereddit: Duraksamalı, ikircikli
Müteakip: Ardı sıra gelen, arkadan gelen
Mütecessis: Gizliyi öğrenmeye çok eğilimli olan
Mütehallik: Huy edinen
Mütehassis: Duygulanmış
Müteessir: Üzüntülü, üzülmüş
Müverrih: Tarihçi
Nahiv: Arapçada cümle yapısını ele alan nahiv ilmi
Nazariye: Kuram
Nezir: Adak
Neşriyat: Yayın
Nefyi: Sürgün etmek, birisini kendi rızası olmadan, bir yerden başka bir yere nakletmek
Nisbi: Kıyaslama, diğerine, öncekine göre
Nimet naşinas: İyilik bilmeyen
Nizamname: Tüzük
Otomatizm: Özdevinim
Peylemek: Önceden para vererek bir şeyi kendine ayırtmak
Refika: Karı, eş
Refulman: Bilinçten bilinç dışına bastırma işi
Ricat: Bozguna uğrayarak geri kaçma, geri çekilme
Riyazet: Nefsin isteklerini kırma, perhiz
Sadakor: Düz dokunmuş, açık samanrenginde bir ipek kumaş
Salahiyet: Yetki
Sarih: Kolay anlaşılır, belli, belirgin
Sarfinaz: Bir yana bırakılsa da, vazgeçilse de
Satıh: Yüz, yüzey
Sergüzeşt: Serüven, macera
Simsar: Komisyoncu
Snobizm: Züppelik
Statüko: Öteden beri sürüp gelen ya da var olan
Tababet: Doktorluk, hekimlik
Tadil: Değişiklik, değiştirme
Tafsilat: Ayrıntılı açıklamalar, ayrıntılar
Tahkik: Soruşturma
Tahvil: Değiştirme, dönüştürme, çevirme
Tahakkuk: Gerçekleşme
Tahrif: Metin üzerinde kalem oynatma, aslını değiştirme
Tahsisat: Ödenek
Tahdid: Sınırlamak, sınırı belli etmek
Taksim: Parçalara ayırma, bölme, bölüştürme
Takibat: Kovuşturma
Talik: Yukarı kaldırma, asma
Talakat: Düzgün ve akıcı söz söyleme özelliği
Tali: İkincil
Tamim: Genelge
Tarik: Yol
Tarziye: Yapılan kötü bir davranış dolayısıyla özür dileme
Tarafeyn musavi: İki tarafı birbirine musavi ve denk olan
Tashih: Yanlışın yerine doğrusunu koyma, düzeltme
Tasrih: Açıklama söyleme, belirtme
Taslit: Musallat etmek. Sataşmak
Tathir: Temizlemek, yıkayıp pak etmek
Tavzih: Açıklama, aydınlatma
Tazir: Had ve kısas cezaları dışında yöneticinin veya hakimin takdirine bırakılan ceza
Teberrük: Uğur sayma
Tebdil: Değiştirme
Tecessüs: Kendini ilgilendirmeyen şeyleri, belli etmeden öğrenmeye çalışma
Tecerrüt: Her şeyden uzaklaşma, soyutlanma
Tedip edilmek: Yola getirmek uslandırmak, terbiye etmek
Teessür: Üzülme, üzüntü, duygulanma
Teklis: Kireç haline getirme, kireçleştirme
Tekellüf: Sıkıntı veren bir iş yapma, sıkıntıya katlanma
Tekamül: Olgunlaşma, olgunluk
Telakki: Görüş, anlayış
Temessül: Benzeşme, özümleme
Tenazur: Birbirine karşı olmak, bakışmak, bakışım
Tenkit: Eleştirme, eleştiri
Tenzilat: Fiyat indirimi
Terakki: Gelişmek, ilerlemek
Terkip: Bileşim, tamlama
Tesanüd: Karşılıklı yardımlaşma
Teskin: Acı, öfke, coşku gibi duyguları yatıştırmaya dindirmeye çalışma
Teşerrüf: Bir kimseyle tanışmaktan onurlanma
Teşmil: İçine, kapsamına alma, yayma genişletme
Teşyi etmek: Yolcu etmek, geçirmek
Tevkif: Durdurma, alı koyma, tutma
Tevdi: Bırakma, verme
Tevlit: Doğurma ya da doğurtma
Teyemmünen: Uğur sayarak, teyemmün ederek
Tezyif: Bir şeyi küçültmek isteme, değersiz göstermeye çalışma
Tezviç: Evlendirme, kocaya verme
Tuluat: Doğaçlama
Uzviyet: Organizma
Vatman: Tramvay sürücüsü
Vaveyla: Çığlık
Vazıh: Kuşkuya yer bırakmayacak denli açık olan
Velut: Doğurgan
Vidolu: Vido ile oynanan iskambil vb. oyunu
Visal: Sevgiliye kavuşma
Yeknesak: Tek düze
Yekun: Toplam
Zani: Zina eden
Zaviye: Köşe
Zecri: Yasaklayan, zorlayan, zorlayıcı
Zelil: Küçük ve aşağı görülen, horlanan
Zevat: Kişiler, zatlar