Gönderi

224 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 3 days
“Eksiklik o eli öpülesi bütünlük hissini verir.” diyordu, satır aralarında yakaladığım o zarif cümlede. Öyleyse Koza’nın yıllar sonraki dönüşünün sebebini o bütünlüğe bağlayabilir miyiz? “Biliyorum maviyi uğraşından geldiğini. Maviyi yaşama düşünden gittiğini.” diyor, okur gönlüm henüz ilk bölümünde. İstanbul’u, maviyi, ailesini geride bırakıp gittiği 12 Eylül’den beri koskoca 27 sene geçmiş. Adeta Koza diye seslenip her bölümünde etini kemiğini sıyırıp ailesinin her şeyini zihnime teslim ediyor. Eteğinden dökülmek üzere taşlarla, zihninin içindeki uçsuz bucaksız kelimelerle… Öyle sıkmıyor da hani, şiirsel bir anlatının duruluğuyla akıp gidiyor kalbime, metnin izleği! İlk defa bir kitaptan farklı bir açıdan etkilendim. Neyse, anlatmaya devam! Deryadil ailesinin annesi Edibe Hanım, Koza’nın gelişine bir yemek ziyafeti verir. Bu yemekte de bizi değil masanın başköşesi, masaya oturacakların zihninde yer açıp oracığa oturtur. Anne ve babanın haricinde diğer insanların, akrabaların isimleriyle anılışı farklı bir zihnin coğrafyasında gezineceğimiz işaretini veriyor. Çünkü yazarımızın öyle güzel dertleri var ki kulaklarımı iyice açıp can kulağıyla dinledim kaleminden dökülenleri. Sanata, edebiyata, hayata, insanlara, insanlığa ve minnacık da olsa o siyasi değiniye. Siyasi dedim diye rahatsız olmayın, olur mu? Okurken o şiirsel anlatım vesilesiyle fark edemeyeceksiniz bile. Ben şimdiden yazayım, kitabı tavsiye ediyorum. Kitabın kapağını açıp henüz ilk sayfalarında çekildim karakterlerimizin zihinlerine, pürdikkat bu kalabalık aileyi tanımaya koyuldum. Başlarda kim kimdi, niye öyleydi derken anlatıya alışmam çok da uzun sürmedi. Efendim, bu kitapta ailenin fertlerinden biri, diğer ferdi bir yemek üzerinden anlatıyor. Her farklı bölümde farklı ferdin fikirlerini okuyup duygu yoğunluğunda yüzüyoruz. Bazen oluyor ki masadaki eşyalar da bu metne dâhil olup evdeki yaşanmışlığı ortaya tüm çıplaklığıyla döküyor. Ne de olsa o bir eşya diyemem, çünkü bakış açısının nesnelliğiyle her şeyi daha net görebiliyoruz. İlmek ilmek işlenen bu metin, adeta ‘eksiklik’ hissedenin ‘bütünlük’ özlemidir. Ondandır her bir detayı atlamayıp ailenin mutluluklarını, mutsuzluklarını bize anlatmak istemesi! En çok da ailenin psikolojik betimlemeleri öyle özverili bir işçilikten geçmiş ki beni tekrar oku diye sesleniyor. Nevi şahsına münhasır bir anlatım tekniği kullanan yazarımız Can Hanım, Koza’nın baba evinin kapılarını bize açarak öyle muazzam bir metin ortaya çıkarmış ki hangi kelimeyi kullansam anlamı yine eksik kalır. Anlatmak için çırpınmayayım, ne demek istediğimi okuyunca anlayacaksınız. [Kaynak: instagram.com/p/CGNruvvJt_B/?...]
En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın
En Güzel Günlerini Demek Bensiz YaşadınCan Gürses · Ayrıntı Yayınları · 2020391 okunma
·
325 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.