Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Turan Güven
Ankara’da tastamam 26 yıl sonra yeniden karşılaşıyorum Namık Kemal Zeybek’le. Bu tür toplantılar için hizmet veren bir lokantada 100’e yakın kişiyiz. Ağırlık eski ülkücüler ve muhalif MHP’lilerde, ama farklı partilerde milletvekilliği yapmış kişiler de var. Toplantıya başkan olarak en aksakalımızı MHP eski muhasibi Mehmet Doğan’ı seçiyoruz. Sağında Zeybek, solunda da Gökalp var.”Beyin fırtınası yapacakmışız, herkes mutlaka konuşacakmış.” Başlıyoruz. İlk konuşmalar oldukça düzeyli, kuşatıcı ve ufuk açıcı. Sonra iş çığırından çıkmaya başlıyor. Türk-İslam sentezcisi bir profesör olan Turhan Güven söz alıyor. Üniversitedeki 28 Şubatçı oluşumlardan söz açıyor. Bu oluşuma mensup kimselerin, Türkçülerin milli duygularını sömürerek kendilerin yandaş ettiğinden yakınıyor ve bu Türkçülerin bazılarının da zaten, İslam’ı dışlayan bir “budun milliyetçisi” olduklarını öne sürüyor. Canım sıkılıyor, söz alıyorum. “Ben buraya 28 Şubat’ı, Üniversitelerde olup biteni konuşmaya gelmedim. Bana ne 28 Şubat’tan? Benim arkadaşlarımın üzerinden 12 Eylül dozeri geçti, konuşacaksak onları konuşalım 28 Şubat’ta hangi naylon mücahitler mağdur olmuşsa onlar sorsunlar hesabını.. Nurcu ve Fethullahçı oluşumların Türklük düşmanı eğilim ve faaliyetleri konuşulmuyor, 28 Şubat temcit pilavı gibi ısıtılıp önümüze getiriliyor.” Ben konuşurken, yakınımda oturan Muammer Cındıllı’nın rahatsız yüz ifadelerini fark ediyorum. Muammer, MHP’nin 1980 öncesi eğitimcilerinden ve eski Erzurum Ülkü Ocakları Başkanı (o göreve onu getirenlerden biri de bendim). O günlerde Erzurum Ticaret Odası Başkanı, BBP’den Belediye Başkan adayı idi Erzurum’dan. Tarikat ve cemaatlerle arası iyidir. Türk-İslam sentezini bile İslam-Türk’e çevirmek isteyen bir kafa yapısına sahiptir. Söz alıyor benden sonra. Sözleri kafama balyoz gibi iniyor. Orası yeri değil, yoksa çoktan hak etti temiz bir sopayı bu adam. Şöyle diyordu: “Milliyetçiliğinizden Bediüzzaman’ı çıkarırsanız, bir gün Mehmet Akif’e de sıra gelir… Nurculuk, İslam’ın Türk yorumudur…Turan Hocam, bu gerçekleri fark eden mümtaz bir insan… Adını çok duyardım, tanışma şerefine burada nail oluyorum… Fakat benim üzüldüğüm, bu değerli Hocamın konuşmasını yalnız ben ve Mustafa Duman arkadaşım alkışladı (Mustafa ile beraberlerdi). Milliyetçiler ne kadar değişmişler böyle…” Aklıma Muammer’in, Şeyh Sait’in torunu Melik Fırat’ın yeğeni için dedikleri geliyor, demem lazım, yüzüne çarpmam lazım ya, orası yeri değil, onca değerli insan oraya bizim kavgamızı dinlemeye gelmedi. Muammer, sonra yaptığı kahramanlıkları, cezaevi maceralarını anlatıyor, Namık Kemal Bey’e iltifatlar yağdırıyor, o da gülümseyerek onu başıyla onaylıyor. Muammer diyeceklerini deyip izin isteyip kalkıyor. Ben de az sonra Hüsnü Yusuf Gökalp’e işaret edip kalkıyorum. Hüsnü Hoca, kapıya kadar uğurluyor, “görüşürüz” diyor. Benim derdim başka, Muammer’i lokantanın oralarda bir yerde kıstırabilir miyim acaba, yılların birikmiş sabrıyla vuracağım suratına Allah ne verdiyse. Bulamıyorum. Düşüyorum Kocaeli yollarına. Oturup “Ankara’ya sazlı gittim, vay’lı döndüm” başlıklı bir yazı yazıyorum. Turan Güven’i, Muammer’i, Azerilerin deyimiyle “pisliyorum”, Zeybek’i de onlara duyarsız kaldığı hatta onaylar bir tutum takındığı için eleştiriyorum.
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.