Gönderi

222 syf.
·
Not rated
·
Read in 6 days
Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali'nin hikayecilikten romancılığa geçişte ilk eseriymiş. Normalde bunun acemiliğini hissetmemiz gerekirdi fakat Sabahattin Ali herkesin kabul ettiği ve bildiği üzere doğal bir yeteneğe sahip. Bazı insanlar çalışarak, üstüne sürekli bir şeyler katarak, çıraklığını yaşayarak eserler çıkarıyor fakat bazıları sanki yürümeyi, konuşmayı öğrenir gibi yazmayı öğreniyor ve eserler ortaya koyuyor. İşte bizim bayılarak okuduğumuz ve okurken sayfalarında kaybolduğumuz eserlerin nerdeyse hepsi böyle yazarların kaleminden ortaya çıkıyor. Sabahattin Ali için de yazmak öz yaşamından anlaşılacağı üzere bir yetenek bir ihtiyaç haliymiş. çünkü halihazırda öğretmenlik yapan yazarımız öykücülüğe ve sonrasında kaleme aldığı çoğu romanıyla yazmayı tutkusundan ve içindeki sese somutluk kazandırmak için sürdürmüştür. Bu tutkusu tarihte çoğu değerli yazarda olduğu gibi bazı dönem değer görmüş bazı dönem tutuklanmasına hatta daha sonradan hayatının elinden alınmasına sebep olmuştur. Yaşadığı dönemde göremediği değeri şu an ne kadar veriyoruz tartışılır elbet. Değerli yazarımızın kitaplarını sırf gösterişten mi ellerde gezdiriyor, dillere doluyoruz yoksa kahramanlarıyla ve onların başından geçen olaylarla ne anlatmak istiyor anlamaya çalışıyor muyuz bilmiyorum. Hatta anlatımının bu kadar düz ve sertken içimizde o yumuşak ve bin bir çeşit duyguyu yaşamamızı nasıl sağlıyor diye kavramaya çalışıyor muyuz? Ahmet Oktay da Kuyucaklı Yusuf için yazdığı ve eserin sonuna eklediği incelemede bundan bahsetmiş. "Daha romanın ilk cümlesinde farklı bir doğal ve toplumsal coğrafyayla karşılaşacağını anlar okur. '1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede, Aydın'ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkıyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler.' Anlatımının yalınlığı ve katılığı roman dünyasının olaylarının nasıl bir acımasızlık içereceğini sezinletir." Roman, ailesi eşkıyalar tarafından öldürülen ve yetim kalan bir çocuğun olay üzerine tahkikata gelen heyetteki kaymakam tarafından evlat edinilmesi ile başlıyor. Roman boyunca Yusuf'un derin sessizliği ve hissiz duruşunun aksine içinde durduramadığı karmaşık duyguları, çevresine olan yabancılığı, hiçbir yere ait hissetmeyişi anlatılıyor. Fakat bu süreçte kendisine sahip çıkan kaymakam Selahattin Beyin kızı Muazzez, Yusuf için aidiyeti haline geliyor. Büyüdükçe, Yusuf için hayat ve yaşadığı Edremit onun önüne sorunları ve karmaşaları da sıralayıveriyor. Ahmet Oktay'ın da dediği gibi hem içindeki hem de dışardaki karmaşıklarla baş etmeye çalışan "Bir Yetimin Romanı" aslında bu roman. Sabahattin Ali’nin diğer romanlarında olduğu gibi bu romanında da oldukça puslu bir hava hissediliyor. Kendi ruh halimin yansımasından mıdır bilemem ama Kuyucaklı Yusuf’u okurken anlatılan her korkuyu, her endişeyi, her kötülüğü ta içimde hissettim. Bu da incelememin başında bahsettiğim gibi her yazarın yapabileceği bir meziyet değil. Türk Edebiyatında okunması gereken kitaplardan biri olması da bu yüzden sanırım. Çok gecikmeden okunup tecrübe edilmesi gerekir diye düşünüyorum sevgili okurlar. Naçizane tavsiyemdir.
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021175.9k okunma
··
3 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.