Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

''Beni anlamanı istemiyorum. Bu sana fazladan bir mesai gerektirir ki, kimsenin hayatında ağırlık yapmamayı epey önce öğrendim. Biraz düşünmeni isteyebilirim, nasıl olduğumu. Belki de nasıl olduğumu anlatmak için tüm çabam. Bu boktan, beş para etmez dünyada hala iyi kalabilmenin ve iyi yaşamanın mücadelesini verdiğim için beni kutlamanı istiyor da olabilirim. Geçen gün çok güzel bir yere gittim. Şaraplarıyla ünlüymüş, ben yine de bira içtim. Minnacık bir bahçesi vardı. Tüm soğuğa karşı tek başıma o bahçede oturdum. İnsanlardan kaçarak yaşamak, intihar etmekten daha zor. Otobüsler ağzına kadar dolu, restoranlar tıklım tıkış, az biraz soluklansam dediğin kalplerin kötülükten imanı gevremiş. Bana nasıl olduğumu sorsan, sana insanların çok kötü olduğundan bahsederim. Bunun için elde keskin bir bıçakla adam doğramaya gerek yok. Bazılarının yaradılışı böyle, bazıları sonradan olmuş. Görsen hepsi inanılmaz çirkin, suratlarına taktığı maskeler o kadar küçük ki hemen anlıyorsun gerçeği. Bazen aynanın karşısına geçip kendimi çimdikliyorum; onlardan biri olup olmadığımı anlamak için günde beş vakit ‘’ben olsam öyle yapar mıydım’’ sorusunu soruyorum. Şimdi yanımda olsan ‘’insanların sana benzemesini bekleme, sen onlar gibi değilsin’’ derdin. Benim de içimdeki yangına biri karla koşsa aynını düşünürdüm. Oysa sen araftasın. Ne onlar gibisin gözümde ne bizim gibi. İpin üzerinde yürümek yerine ortasına oturmuş, sigaranı tüttürüyorsun. Bazen yanına gelip seni aşağı itmeyi düşünüyorum. Keza oturduğun yer; kalbim. ‘’Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi’’demiş Tezer Özlü. Burası birbirlerini sevmeyenlerin iş yeri, dükkanı, mahallesi, evi, dünyası.. Aynaya bakanlar kendi defolarını görmemek için etrafına saldırıyor. Şimdi yanımda olsan hafifçe kaldırarak yüzünü, ‘’her yer böyle’’ dersin. Malum sen de bu düzenin adamlarından birisin. Ama benim adımlarım bu düzene girmemek için hep geri geri gidiyor. Sütten çıkma ak kaşığı olduğumu iddia edemem, elbette. Ama sütten çıktığımda kirlettiğim tek şey kendimse ben o sütü sorgularım işte. Şimdi yanımda olsan seni çok özlediğimi söylerim. Defalarca. Bazen telefonumun çaldığını sanıyorum. Sen sanıyorum. Yaşımdan beklenmeyen bir çeviklikle koşuyorum, koşuyorum. Bunu en çok rüyalarımda yapıyorum. Bana iyi biri olduğumu söyleyen herkes gibi çekip gitmene kılıflar uyduruyorum. Seni affetmek için, senin ağzından kendime özür mektupları yazıyorum. Biliyor musun ilk defa bir ayrılıktan sonra şiir kitabı alıyorum. Benden önce bu duyguları yaşayan tüm şairlere minnet duyuyorum.. Seni tanıdığım gün bir mucize oldu sandım. Yirmi altı yıl boşuna yaşamışım da artık neden var olduğumu biliyormuşum gibi gözlerinin içine baktım. O gözlere esir oldum, ufalandım, hırpalandım. Daha fazla saçmalamamak için yan masadakilere ve sokaktan geçenlere baktım. Senden daha gerçek bir şey bulamadım. Sonra düşüm bu gerçeğe düştü. Gerçeğe düşen her şey kırılır, sevgilim. Bu yüzden üzülmenden imtina ederim. Kalbimde kırılmadık bir yer kalmadıkça her daim açık sana kapım. ‘’Ey iki adımlık yer küre, senin tüm arka bahçelerini gördüm ben!’’ demiş Nilgün Marmara. Ve sonra gitmiş. Çünkü yer kürenin ön bahçesi de arka bahçesi de epey boktan. İnsanlar kendi kapısının önü temiz görünsün diye tüm pislikleri komşusunun kapısının önüne iteliyor be sevgilim. Sonra etraf toz duman oluyor da kimse dönüp kendine bakmıyor. Ben kavga etmeyi henüz öğrenemedim. Birinin boğazını sık diye elime verseler, nefes alsın diye suni teneffüs yaparım. Belki bu yüzden seni kendime çok benzettim. Nefesimin daraldığı anda elimden tutup beni suyun yüzüne çıkardın. Bana seninle yaşanacak yüzlerce güzel şey gösterip, gittin. Kafeste yaşamaktansa ölmeyi tercih eden bir kuşu vurdun. Katil değil, kahramansın. Beni özgür bıraktın. Şimdi yanımda olsan sana Birhan Keskin’den iki dize okur, elimdeki viskiyi fondip yapar, çeker giderim. Çünkü böyle bir aşk en çok kaçmayı gerektirir, kendinden kaçmayı. ''
··
88 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.