Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

320 syf.
10/10 puan verdi
Çok enteresan bir kitaptı. Enteresanlığı güzel bir bağlam kurulmuş olmasından geliyor elbette. Freud'u araştırırken, Spinoza konusunda, onu okuduğu ancak ondan hiç bahsetmediği bilenin hemen hatırlayacağı bir bilgidir. İlk başta bu bilgiyi önemsemeyip es geçebilirsiniz ancak öyle değil. Çünkü Nietzsche gibi Freud da felsefesini ve kuramını Spinozist bir bakış açısı çerçevesinde şekillendirmiş ve bu görüşü geliştirmişlerdir. Nietzsche bu kadar atıf yaparken Freud neden bahsetmekten sakınmış açıkçası merak ediyorum. Tabi Freud'un ''Bir insan bir yere bakıyorsa, orada ilgilendiği bir şey vardır. Bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır.'' sözünü hatırlayınca sorgulamadım değil bu bakmadığı yeri. Her neyse kitaba dönecek olursam, Spinoza kendi döneminde herkesin kabul ettiği klasik felsefe kuramının saydam özne anlayışına karşı eleştiri ve sorgulama yapması sonunda saydam özne olgusunu yerle bir ettiği durumun aynı karşı çıkışını 20. yüzyılda Freud tarafında da yapılmış olması aynı tutum diyebiliriz. Freud öncesi psikoloji, özne kabülü bakımında kartezyen düşüncenin ana kuralı içinde yer alırken, psikanaliz oluş noktasında Spinozist bir noktada durur. Beden olgusunun tinden bağımsız iradesine ve eylemlerimiz üzerinde istencin kontrol edilmesine getirdiği sınırlama, Spinoza'nın 17. yüzyılda getirmiş olduğu düşüncelerdir. Dil konusunda ise Spinoza, insanlar sadece arzuları üzerinde çok sınırlı bir denetim gücüne sahiptir der ve dil konusunda da aynı sınırlılık söz konusudur der. Keza buna Freud'ta da görüyoruz. Bununla da kalmayıp istencin dışında sarfedilen söz nedensiz değildir. İstenç dışı sözün de bir kaidesi olduğu yine her iki düşünür tarafından kabul edilen bir kuraldır. Yalnızca sözün anlamı anlayan tarafından anlaşılabilirdir. Onu dillendiren sözün öznesi değildir. Freud'a göre söyleyenin farkedemediği bu nedenin üzerinde durmak ise yorumdur. Dolayısıyla Spinoza 17. yüzyılda kartezyen felsefeye karşı verdiği savaşımı Freud 19 ve 20. yüzyılda istem içi özneci felsefeye karşı vermekteydi. En nihayetinde her ikisi de dışlanmayla yüz yüze kalmıştır. Din konusunda ise yine her iki isim arasında bir yakınlık vardır. Her iki düşünür de dinden bir zorunluluklar/yanlışlar (ilizyon) paradigması olarak bahsederler. Din ve ideolojileri bilinçdışı alanda aramaları da yine ortak yönlerinden bir tanesi... Yazar da bu noktada Spinoza ve Freud felsefelerini karşılaştırmış. İki ayrı tarihin insanını aynı tarih diliminde buluşturarak birbirine tanıklık etseler nasıl bir kuram ortaya çıkardı? sorusu üstünden uzun bir beyin fırtınası gerçekleştirmiş. Tabi yukarıda bahsettiğim benzerliklere tek tek atıfta bulunarak. Salt aynılıklar üzerinden gitmese de genel hatlarıyla Spinoza'dan etkilenmeleri ortaya koymuş diyebilirim. Çok farklı bir kitaptı. İlgilisine bir tavsiyem daha oldu bu kitap ile. Keyifli okumalar.
Freud - Spinoza Mektuplaşması 1676-1938
Freud - Spinoza Mektuplaşması 1676-1938Michel Juffé · Metis Yayıncılık · 201844 okunma
··
98 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.