GÜNEŞ ENERJİSİYLE
SU ARITIMI
Avustralya ve Çin’den bilim insan-
ları, ortak yürüttükleri çalışmalar
neticesinde güneş enerjisiyle
çalışan bir su arıtma teknolojisi
geliştirdiklerini duyurdu. Nature
Sustainability dergisinde yayım-
lanan makalede, bu teknikle 30
dakika içerisinde 150 litre suyun
temizlendiği ve elde edilen suyun,
DSÖ standartlarına kıyasla bile
çok temiz olduğu duyuruldu.
Filtrasyonda kullanılan ve bir
metal bileşiği olan materyal, tuzu
emmesini sağlayan ve mikros-
kobik boyutlarda olan milyon-
larca minik pora sahip. Ayrıca
filtrasyonun ardından materyal,
hapsettiği tuzdan dört dakika
içinde arındırılarak tekrar tekrar
kullanılabiliyor.
8
TÜRKİYE’NİN KAYIP BALIKLARI
Frontiers in Marine Science dergisinde
yayımlanan bir makalede, Marmara
Denizi ve Karadeniz’in Türkiye
kıyılarında yapılan araştırmalar
sonucunda toplamda 36 balık türünün
soyunun tükendiği açıklandı. Yerli ve
yabancı pek çok bilim insanının ortak
araştırmaları sonucunda tamamlanan
araştırmada, durumun Türkiye deniz
ekolojisi için ciddi bir tehlike haline
geldiği belirtiliyor. Soyu tükenen
türler arasında kılıç balığı ve uskumru
gibi türler yer alıyor. Araştırmacılara
göre denizlerimizdeki bu yok oluşun
nedeni ise aşırı avlanma. Durum
engellenmezse, ekolojik çöküşün
giderek hızlanacağı düşünülüyor.
10
MEME KANSERİNE BAL ARISI ÇÖZÜMÜ
Avustralyalı bilim insanları, bal arısı
zehrinin meme kanserine karşı son de-
rece güçlü bir silah olduğuna dair kanıt-
lar elde ettiklerini açıkladı. Nature Pre-
cision Oncology’de yer bulan makaleye
göre, bal arısı zehrinin ana bileşeni olan
melitin adlı bileşiğin, farklı meme kan-
seri türlerinde hücre ölümünü hızlandı-
rarak kanserli dokuyu ortadan kaldır-
dığı belirtildi. Belli bir konsantrasyonda
kullanıldığında 60 dakika içinde kanser
hücresi zarlarını tamamen yok eden
ve karşısına çıkan kanserli hücrelerin
%100’ünü öldüren zehirin en iyi yönüy-
se, sağlıklı hücrelerin yalnızca çok küçük
bir kısmına zarar vermesi.
10
YÜN TEMELLİ
AKILLI KUMAŞLAR
Nature Materials’ta yayımlanan
bir araştırmada, yün kullanılarak
akıllı kumaşlar elde edildiği ve
bu kumaşların farklı senaryolara
uyum sağlayabilmek amacıyla
şekil değiştirebildiği ve önceki
şekillerini de hatırlayabildiği belir-
tildi. Saçlarımızda, tırnaklarımızda
ve yünlerde de bulunan keratinin
ilginç özelliklerinden faydalanıla-
rak geliştirilen akıllı kumaş tekno-
lojisi sayesinde, farklı uyaranlar
kullanılarak kumaşın şekli düzenli
olarak istenilen hale getirilebildi.
Bu kumaşlar kullanılarak tüm
bedenler için uygun olan tek kalıplı
kıyafetlerin üretilebileceği düşünü-
lüyor. Bu yeni teknolojinin, moda
endüstrisinin doğaya verdiği zararı
da ciddi boyutta azaltabileceği
öngörülüyor.
10
OZON GAZIYLA BAKTERİLERİ ÖLDÜRMEK
MOLEKÜLER FİBERLE KANSER TEDAVİSİ
Science Advances dergisinde ya-
yımlanan bir makalede, Hindis-
tan’ın Chandrayaan-1 adlı uydusu
tarafından yapılan gözlemler es-
nasında Ay’da bir tür pas bulun-
duğu açıklandı. Hematit olarak
da bilinen bu oksidize demir mi-
nerallerinin varlığı, bilim insanları
tarafından mümkün olarak değer-
lendirilmiyordu. Ay’da oksijen de
son derece düşük miktarlarda bu-
lunduğundan ve pas oluşumunun
yolu da demirin oksidize olmasın-
dan geçtiğinden, bu paslanma ey-
lemine neyin neden olduğu akılları
kurcalıyordu. Bir teoriye göre, bu
demiroksitlerin oluşmasında Dün-
ya’nın bir payı olabilir. Buna göre
paslanmanın nedeni, güneş rüz-
garları ile atmosferimizin üst kıs-
mından kopup kaçarak Ay’a kadar
seyahat eden oksijen moleküllerin
in Ay yüzeyindeki saf demirlerle
reaksiyona girmesi gibi görünüyor.
Diyabetik deri ülserleri
gibi kronik yaralardaki
bakterilerin öldürülmesi
için ozon gazı kullanımı,
uzun süredir var olan
bir yöntem. Frontiers
in Bioengineering and
Biotechnology’de yayım-
lanan bir makalede, bu
teknolojiyi daha pratik ve
efektif hale getiren bir
giyilebilir cihazın gelişti-
rildiği duyuruldu. Normal
şartlarda ozon terapisi
alan hastalar kliniklere
gitmek zorunda kalıyor ve
bu da herkes için kolay bir
yöntem değil. Bu tekno-
lojiyle hastalar evlerinde
tedavi olabiliyorlar ve
tedavinin süresini de daha
uzun tutabiliyorlar. Cihaz,
yara üzerine yerleştirilen
ve nefes alan bir plaster
ile bu kısmın silikon bir
hortumla bağlandığı,
ozon üreten kompakt bir
bölümden oluşuyor.
11
BİTKİLERLE SUÇ ÇÖZMEK
Trends in Plant Science’ta yayım-
lanan bir makalede, bitkilerin bir
gün kayıp cesetleri tespit etmede
kullanılabileceğine yönelik bir çalış-
maya yer verildi. Özellikle ormanlık
alanlarda kaybolan veya suça
kurban giden insanların cesetleri-
ne ulaşmanın neredeyse imkansız
olması, adli mercilerin işini bir hayli
zorlaştırıyor. Araştırmacılara gö-
reyse, bu kayıp bedenler çürümeye
başladığında, çeşitli mineraller ve
metaller toprağa karışıyor ve yakın-
lardaki bitkiler tarafından kullanıl-
mak üzere emiliyor. Devamında,
kompozisyon değişimine bağlı ola-
rak bitkilerin yapraklarının yansıt-
tığı ışık dalga boylarında farklılıklar
meydana geliyor. Örneğin cesetle-
rin içerdiği yüksek miktardaki nitro-
jen, bitki tarafından emilince daha
fazla klorofil üretmesini ve böylece
yapraklarının normalden çok daha
yeşil bir hale gelmesini sağlıyor.
Benzer olarak kadmiyum elementi
de toprakta çok az olmasına rağ-
men, sigara içen insanlarda yüksek
miktarlarda bulunuyor; bu elementi
emen bitkinin de yapraklarının
spektral özelliklerinde değişimler
meydana geliyor. Araştırmacılar, bu
değişimlerin ne kadar hızlı geliştiği-
ne ve drone gibi araçlar yardımıyla
ne ölçüde tespit edilebileceğine
dair çalışmaların devam ettiğini
söylüyor.
Bilim insanlarının uzun zamandır
öngördüğü bir sonuç, bilimsel bir
araştırma tarafından da doğrulandı
ve Grönland’ın buz tabakasındaki
erimenin artık geri döndürülemez
bir seviyeye çıktığı açıklandı.
Nature Communications Earth and
Environment’ta yayımlanan makalede,
küresel ısınmayı hemen bugün
durdursak bile, yağacak kar miktarının
eriyen buzul miktarını kompanse
edemeyeceği ve buzul kaybının devam
edeceği belirtildi. Bu kaybın hızının
giderek artacağı ve deniz seviyesinin
tahmin edilemeyecek kadar fazla
yükselerek gezegene büyük hasarlar
vereceği düşünülüyor.
12
BAKTERİLERİN ÖLÜM ÇIĞLIĞI
Nature’da yayımlanan bir
makalede, Teksas Üniversitesi
araştırmacıları, bakterilerin
ölürken arkalarında kimyasal
bir uyarı bıraktığını açıkladı.
“Kimyasal ölüm çığlığı” olarak
nitelendirilen bu işaret neti-
cesinde ölen bakteri, yakının-
da bulunan diğer bakterileri
uyararak tehlikeye karşı hızlıca
adapte olmaya çalışmalarını
sağlıyor ve hayatta kalma
oranlarını yükseltiyor. Uyarıyı
alan bakteriler, hemen bulun-
dukları bölgeden uzaklaşarak
tehlikeden korunmuş oluyor.
Mikroskopik ölçüdeki bu sosyal
davranış, ölmekte olan bakte-
riye herhangi bir fayda sağla-
mazken topluluğun kalanının
hayatta kalması için büyük bir
avantaj sunuyor.
12
MİKROPLASTİKLER
BİTKİLERİ DE
ETKİLİYOR
Günümüz dünyasının en büyük çev-
re problemlerinden biri mikroplas-
tikler. Mikroplastiklerin okyanuslar-
daki birikimlerine dair araştırmalar
hızla artsa da, karasal ortamlarda-
ki araştırmalar görece daha kısıtlı.
Sucul bitkilerde mikroplastik biriki-
mine dair kanıtlar olsa da, karasal
bitkilerde bu durumun varlığına ve
etkilerine dair bir çalışma yoktu.
Nature’da yayımlanan bir makale-
de, bu konu ele alınarak mikroplas-
tiklerin karasal bitkiler üzerindeki
etkilerinden bahsedildi. Araştırma-
ya göre, fare kulağı teresi adlı bit-
kide rastlanan mikroplastik birikimi
sonucunda, bitkinin su emiş yete-
neği azalıyor, büyümesi duruyor ve
tohum üretme yeteneği bozuluyor.
Dahası, RNA’sında değişimler mey-
dana geliyor ve bitki, hastalıklara
daha dirençsiz hale geliyor.
14
Öte yandan, herkesin maske taktığını gör-
mek, insanların daha az endişelenmesini sağlı-
yor. Her şeyin kontrol altında olduğunu, koru-
manın mevcut olduğunu,
tehlikenin en aza indirildiğini gös-
teriyor. Elbette bunun da olumsuz
tarafı olabilir. Sağlığa yönelik teh-
likeleri azaltmayı amaçlayan baş-
ka bir koruyucu olan bisiklet kaskı
üzerine yapılan araştırmalar, bun-
ları giyen insanların genellikle
daha fazla risk almaya yatkın ola-
bileceğini gösteriyor.
23
“Herkese aynı ilacı vermek yerine, neden onlara vücudunun
ihtiyaç duyduğu kimyasalları üretebilecek veya hangi kişinin bu
ilaca ne kadar ihtiyaç duyduğunu hissedip dozu ona göre
ayarlayacak bir implant takmıyoruz?”
41
ELON MUSK, NEURALINK IÇIN
“EĞITILMEK ÜZERE” ELEMAN ARIYOR .
47
BAZI KİŞİLER ZATEN BU
VİRÜSE KARŞI DİRENÇLİ Mİ?
Muhtemelen. Araştırmalar, COVID-19 bulaşmayan
bazı kişilerin bağışıklık sisteminin SARS-CoV-2’de
bulunan proteinlere doğuştan gelen bir “tepkiye” sahip
olduğu gösteriyor. Bu kişilerde COVID-19 antikorları
yoktu, ancak en azından laboratuvar testlerinde
vücutlarında bu hastalığı yakalamaya hazır T hücreleri
olduğu görünüyordu. Bilim insanları, bunun sıradan
soğuk algınlığı veya 2003 yılında görülen SARS virüsü
gibi diğer koronavirüslere maruz kalmanın bir sonucu
olabileceğini düşünüyor. Bazı çalışmalarda, insanların
yüzde 50’ye varan kısmının koronavirüslere karşı bu
“dirence” sahip olabileceğini öne sürüldü (buna “direnç”
demek, etkiyi biraz abartmak anlamına gelebilir). Bu da
onların hastalıktan hafif semptomlarla kurtulmalarını
sağlıyor olabilir.
İlginç bir şekilde, soğuk algınlığının bir zamanlar
çok daha ölümcül bir koronavirüs olduğuna inanılıyor,
tıpkı SARS-CoV-2’nin bugün olduğu gibi. Binlerce yıldır
ortada dolaştığı için, insanlarda yeni bir enfeksiyonun
yalnızca hafif semptomlarla atlatılmasını sağlayan
geniş bir bağışıklık yanıtı gelişti. Bazı bilim insanları,
aşı olmasa da, COVID-19’un nihayetinde aynı yola
gireceğine ve neredeyse herkesin yeni veya daha şiddetli
virüs versiyonlarıyla savaşmaya yardımcı olan bir tür
geniş bağışıklık sistemi belleğine sahip olana kadar
yıllarca ortada dolaşacağına inanıyor.
59
Dünyanın en yalnız balinası
Bilim insanları, 1950’lerde Sovyet denizaltı
-
larını gizlice dinlemek için inşa edilen su altı
mikrofonlarıyla mavi veya oluklu balinanın
-
kini andıran bir şarkı duyuluyordu. Fakat mavi
balina ile oluklu balinanın çıkardığı ses perdesi
15 ila 25 Hz altında kalırken yeni keşfedilen ses
52 Hz’e ulaşıyordu; bir tubanın çıkarabileceğin
-
den daha ince bir sesti duyulan. Bu müstesna
sanatçıyı keşfedip 12 yıl boyunca dinleyen
memeli araştırmacısı William Watkins 2004
yılında hayatını kaybetti. Fakat sensörler 2010
yılında benzer bir ses işittiklerinde araştırma
kaldığı yerden devam etti. Bu sesin sahibi hala
aynı canlı mı yoksa Watkins’in müziksever
canlısı artık yalnız değil mi? Araştırmacıların
kafası karışmış durumda.
72
Şarkı söyleyen kumlar
Asya’daki Gobi Çölüne veya Colorado’daki
Great Sand Dunes (Büyük Kumullar) Ulusal
Parkına gittiğinizde tuhaf bir ses duyabilirsi-
niz. Büyük kum oluşumları 13. yüzyıl gibi eski
bir tarihte bile gözü pek gezginleri korkutup
meraklandıracak bir gürültü çıkarıyordu. Öyle
ki Marco Polo bu sesi “her türlü müzik enstrü-
manının sesine” benzetmişti. Öte yandan olası
bir açıklama mevcut: Kumullar, muhtemelen,
tanecikler çığ gibi yokuş aşağı kayarken şarkı
söylemeye başlıyor. 2012’de yapılan ve fizikçile-
rin gerekli hareketi yaratabilmek için kalçaları
üzerinde tepeden aşağı kaydıkları bir çalış-
mada, duyulan değişik perdeden seslerin kum
taneciklerinin boyutlarındaki farklılıklardan
kaynaklandığı iddia edildi.
75
Brezilya yaban arısı Polybia
paulista’nın toksini, sağlıklı
hücrelere zarar vermediği
için kansere karşı ideal bir
silahtır.
89
Brezilyalı
gezgin
örümcek,
dünyanın en
zehirli
örümceğidir.
90
Ortalama bir insan yaşamı boyunca işte yaklaşık
90.000 saat geçiriyor, bu da toplamda 10 yıl anlamına geliyor.
92
YORULUNCA NEDEN GÖZLERİMİZİ OVUŞTURURUZ?
Kuruluğu
gidermek için.
95
KUŞLAR NEDEN YÜRÜRKEN
KAFALARINI OYNATIRLAR?
Görüntüleri
netleştirmek için.
96