Gönderi

297 syf.
9/10 puan verdi
Anlatmaya ne yazarak nerden başlasam bilemiyorum, kitap hakkında yazmak istediklerim çok o yüzden büyük ihtimalle epey uzun bir inceleme olacak bu. Öncelikle Ölüm Defteri, orijinal adıyla The Bunker Diary gerilim kurgu türünde okuduğum ilk kitap oluyor sanırım. Şimdiye kadar bu tarz bir kitap okuduysam da hatırlamıyorum. Kitabın en sevdiğim yanı, her şeyiyle gerçekçi olmasıydı. Okurken sanki ben o sığınaktaki 7. kişiymişim de olanları ben yaşamışım sonradan yazdıklarımı okuyormuşum gibi geldi. Her kelimesini kalbimde hissettim. Yazarın dili çok hoşuma gitti betimlemeleri, Linus’un psikolojisini anlatma şekli tek kelimeyle harikaydı. Çocuğun 16 yaşında olmasına rağmen 20li yaşlarının sonunda olan kadınla 40lı yaşlarında olan adamdan bile daha olgunca düşünmesi biraz gerçekçiğini azaltsa da kitaba hareket katmış. Sığınakta her renkten, yaştan ve akıldan insanın bulunması iyi düşünülmüş, evrensel bi bakış açısı kazandırmış. Ayrıca bana göre günlük tarzında sadece tek bir kişinin ağzından okumak daha etkileyici kılmış kitabı. Tamam, olaylardaki ayrıntıları kaçırmış olabiliriz ve bazı yerlerde de boşluklar kalmış olabilir ama bence bu hâli çok iyi olmuş. Gerçi belki de üçüncü ağızdan da yazılsaydı bir de öyle okusaydım o hâlini daha çok sevebilirdim, bilemiyorum... Bu kadar övmek yeter elbette her eserde olduğu gibi bunda da belli başlı kusurlar vardı. Neredeyse okuyucularının hepsinin de dediği gibi bence de o son hiç mi hiç olmamış. Son sayfaya yaklaşık 8-10 sayfa kala “acaba yazar bu kadar az sayfada ne yazmış olabilir ki hikayeyi bitirmiş?” demeden edemedim. Son sayfaya gelince bir dakika boyunca boş boş baktım. Gerçekten mi? Gerçekten mi, sonu bu mu yani? Olamaz. Olmamalı. gibimsi sözlerin aklımdan geçtiğini anımsıyorum. Yarım saat sonra kitabın arkasını okuduktan sonra (genelde kitap arkalarını spoiler alma korkumdan dolayı okumam) bir günlük olduğunu öğrendiğimde bu yazılan sonu açıkladı. Yine de hâlâ tatmin değilim bu sondan. Her neyse sona konulan çok büyük ihtimalle bilerek bırakılmış son birkaç boş sayfa (SPOILER YAZIYORUM KİTABI OKUMADIYSANIZ DEVAM ETMEYİN) Linus’un öldüğüne işaret bence. Ölmüş ki son sayfalar boş kalmış... Diğer türlü hani yaşasa nasıl yaşayacak? Diyelim ki yaşadı ne kadar sürecek yaşamı? Ne suyu ne yemeği ne ışığı ne de umudu var. Yaşasa bile daha fazla dayanamaz intihar eder bence. Çünkü yaşamasının bir süre sonra artık bir amacı kalmadı. Kaçmayı denese 6 kişi beraber karınları tokken başaramamışlarken şimdi tek başına mı başaracak? Hem de bu yorgunlukta. Hiç sanmam. Psikopat adam onu oradan çıkarsa ne anlamı var? Baya bi saçma olurdu, sırf mutlu son yapmak için yazılmış olurdu. Şu son yazdığım paragrafı tamamen düşüncelerim sadece aklımda kalmasın diye yazdım, okuduysanız ve muhtemel zaman kaybınız için üzgünüm... Ve son bir düşüncemi daha yazmak istiyorum. Öncelikle neresi ne kadar doğrudur bilmiyorum bu tamamen benim kendi uydurmam. Bence yazar bu kitabında nasıl desem... dine karşı gönderme belki gönderme demem yanlış olur; benzetme yapmış olabilir ya da dinden çok inanca, inançlara o tür şeylere. Metafor olarak açıklarsak: sığınağı dünya, 6 kişiyi canlı ya da kul, kaçıran adamı da Tanrı olarak düşünürsek bir nevi gerçek hayatın küçükleştirilmiş hâli. Çünkü adam her türlü şeyi kontrol ediyor, yemeklerini veriyor, sularını ve ışıklarını. Her kaçmaya çalıştıklarında -daha doğrusu buna hata yaptıklarında dersek- gaz göndererek, hoparlörlerden korkutucu sesler yankılattırarak, sularını keserek cezalandırıyor bunun da gerçek hayatta eş değeri doğal afetler falan. Linus’un bir keresinde adamdan özür dilemesi de tövbe etmenin karşılığı olabilir. Nedense bana mantıklı geldi. Özellikle kitapta geçen birkaç cümle de bu düşüncemi destekledi. Keşke not alsaydım kenara köşeye de buraya yazardım cümleleri. Yazarın ne röportajlarını ne de başka şeyini okudum en ufak bir bilgim yok bu konu ile ilgili. Belki de sonunu kendime yediremeyip kitaptan anlam çıkarmaya çalışıyorumdur bilemiyorum :’D Uzun lafın kısası sonu her ne kadar sinir bozsa ve “e okudum bunu ne oldu, ne kazandım, sonu nerde bunun?” dedirtse de kitabın içerisindeki cümlelerin her biri benim hayatıma dokundu. Kitabı tamamen unutsam tekrar okur muydum, okurdum. Hem de tereddüt etmeden. Siz de düşünmeden okuyun derim.
Ölüm Defteri
Ölüm DefteriKevin Brooks · GO! Kitap · 2017322 okunma
·
74 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.