Gönderi

Gazete başlıklarındaki ayrımcılıklar
Irkçı-ayrımcı söylemlerin oluşmasında, biz ve onlar karşıtlığı önemli bir yer tutmaktadır. Başlıkların niceliksel analizi bu karşıtlığın öte tarafının ağırlıklı olarak “Kürtler” ve “Ermeniler” olduğunu göstermiştir. Niteliksel bir değerlendirmede ise, Türklüğün övgüsü ve yüceltilmesinin, neredeyse her zaman, Kürtler ve Ermenilerle ilgili başlıkların arka-plan bilgisini oluşturduğu gözlemlenebilir. Başlıklara taşınan diğer “azınlık aktörleri” için de basmakalıp yargılarla beslenen benzer bir karşıtlık ilişkisi araçsaldır. “Biz” ya da “Türkler”, acımasız ve korkak Yunanlılar karşısında “merhametli” ve “yürekli” olarak nitelenmekte (1-4), kimi zaman ise herhangi bir karakter özelliğine başvurmaya gerek duymadan “Türkiye’nin büyüklüğü” (5) ilan edilmekte, Türklerin fetih geçmişini anıştıran başlıklarla (6-8) dünyaya meydan okunmaktadır. 1) Yunan denize attı biz kurtardık (Posta, 27.09.2006) 2) Yunanlıdan farkımız yüreğimiz (Hürriyet, 25.08.2006) 3) İşte Farkımız (Posta, 27.01.2006) 4) İşte Türk’ün merhameti (Posta, 13.04.2006) 5) Büyüksün Türkiye (Posta, 13.01.2006) 6) Fırtınalar dursun yana, yol ver Türk’ün bayrağına (Hürriyet, 02.01.2007) 7) Sınırları aşan Türkler (Posta, 05.03.2006) 8) “21. Yüzyıl Türk yılı olacak” (Sonsöz, 03.06.2006) Bu söyleme, her zaman Türk olmayandan duyulan “kuşku” eşlik etmekte, öyle ki Türkiye’ye gelen turistler -yaz aylarında bikinili fotoğrafları ve Türk erkeğine duydukları hayranlık imalarıyla cinsiyetçi saldırılara maruz kalmadıkları zaman bile (9, 10)- ancak suçla ilişkilendirilebildiklerinde gazete sayfalarına taşınabilmekte; “gaspçı” (11) ya da “profesyonel” fahişe (12) olarak yerlerini almaktadırlar. Posta’nın tecavüzle suçlanan gençlerin “turist kız bize tecavüz etti” sözlerini başlığa taşıyarak (13) makulleştirdiği on gencin tecavüzüne uğrayan turist kadınla ilgili haberindeki yabancı düşmanlığının yukarıda örneklerini verdiğimiz “asıl mağdur biziz” söylemi ile örtüşmesi, traji-komik bir rastlantı olmaktan öte, Türk olmayanla ilişkinin kurulduğu anlamsal çerçevenin taraflara yüklediği konumun sürekliliğini göstermesi açısından dikkat çekicidir. 9) Antalya’da ‘aşk tatili’ (Hürriyet, 16.05.2006) 10) Ukrayna’dan Olympos’a (Hürriyet, 19.05.2006) 11) Gaspçı turist (Posta, 02.10.2006) 12) ‘Turist kız bize tecavüz etti’ (Posta, 09.01.2007) 13) Fuhuş kölesi değil ‘profesyonel’ çıktı (Hürriyet, 08.10.2006) Ekonomik ilişkiler söz konusu olduğunda ise, güvenilmezlik, “yabancı” olanla ilişkiyi tanımlayan başlıca nitelik olmakta, özellikle “yoksul” ülkelerden Türkiye’ye çalışmak üzere gelenler “dolandırıcı” (14) ya da “güvenilmez” (15-16) olarak işaretlenmektedir. Öteki tarafın yoksulluğu, yabancı düşmanı söylemin besi-alanlarından biri olarak öne çıksa da, düşmanlık söylemine aracılık eden kuşku duyma hali yoksul “üçüncü dünya” kadar, “zengin batı”yı da hedef alabilmektedir. Haber editörleri ve köşe yazarları, Türkiye’ye yatırım yapmak için gelen ya da Türkiye’den iş alan yabancı şirketleri hedef alan başlıklarda (17-18) bu kuşku duyma hali ile beslenen “Türkiye üzerinde gizli emelleri olanlar” söylemini popülerleştirmektedirler. 14) Laleli esnafının Afrikalı dolandırıcılarla başı dertte (Zaman, 06.10.2006) 15) Ucuz diye yabancı bakıcıya çocuğunuzu teslim etmeyin (Zaman, 28.08.2006) 16) ‘Yabancı öğretmenlerin çoğu Türkiye’ye macera için geliyor’ (Zaman, 14.01.2007) 17) ”Elin yabancısı gelip arama yapıyor” (Sonsöz, 17.05.2006) 18) ‘Bankacılıktaki yabancı payında gizli sınır olmalı’ (Zaman, 09.11.2006)
·
25 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.