Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

72 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
24 saatte okudu
Sarı Duvar Kağıdı Kitap Analizi
Bu kitabı anlatmaya başlamadan önce büyük ihtimalle yazarın hayatından bahsetmeliyim. Charlotte Perkins Gilman 1860 larda Amerika’da doğdu. İlk çocuğundan sonra doğum sonrası depresyonu görmeye başladı. Bu zamanlarda doğum sonrası depresyonu ciddiye alınan bir hastalık değildi. Doktoru ona düşünmemesini ve yazmamasını önerdi. Fakat bu onun yalnızca daha da kötüleşmesini sağladı. Durumunun kötüleşmesine kayıtsız kalamayan Gilman kontrolü kendi eline almaya karar verdi. Ona bu zararlı tedaviyi veren doktorundan ve eşinden uzaklaştı. Zamanını yazı yazarak geçirdi ve bu da onun iyileşmesini sağladı. İşte Sarı Duvar Kâğıdı isimli öyküsünü de başından geçen bu olaylardan ilham alarak yazdı. Gilman bu eseriyle ilgili: “ Bu öyküyü insanları delirtsin diye değil, delirmekten kurtarsın diye yazıldı ve işe yaradı da.” demiştir. Bu inceleme burdan sonra spoiler içerir. Sarı Duvar kâğıdının ana karakteri isimsiz, yeni evlenmiş, yeni anne olmuş bir kadın. Yakın zamanda doktoru tarafından sinirsel çöküntü ve depresyon teşhisi konduğu için eşi John’la üç aylığına eski bir konağa taşınır. Bu konakta kendini yormaması, düşünmemesi ve yazı yazmaması gerekmektedir. Ama ana karakterimiz bu kuralları saçma bulur, uymaz. Düşünmeyi bırakmaz ve gizlice yazı yazmaya devam eder. Bu da ana karakterin ikiye bölünmesini sağlar: içindeki ve dışındaki benlik. Biz de bu hikâyeyi onun yazılarından okuruz. Başta yazılarında günlük olaylardan, eşi John’dan, ona bakmakla yükümlü olan eşinin kız kardeşi Jennie’den ve konağın kötü zevkle yapılmış sarı duvar kâğıtlarından bahseder. Bir süre sonra bu duvar kâğıtları onda bir saplantıya dönüşür. Sürekli onları izlemeye ve onların sırlarını açığa çıkarmayı kafasına koyar. Geceleri bu duvar kâğıtlarına bakarken duvar kâğıdının içinde kaçmaya çalışan bir kadın görür ve bu onu sinirlendirir. Onu duvar kağıtlarına bağlamak ister. Ne diye kaçmaya çalışıyordur ki? Sahip oldukları ona yetmez mi? Aslında bu kadın onun içindeki benliğin bir yansımasıdır. Hapsedildiği bu hayattan kaçmak ister ama dış benliği izin vermez. Ana karakter dış dünyayla iletişimi kestikçe kendi iç benliğini anlamaya başlar, adeta gözleri açılır. Gözlerinin açılmasıyla da etrafındaki kadınlarında bu duvar kağıdının içindeki kadın gibi süründüğünü fark eder. Çünkü onlar da kendilerine dayatılan bu domestik hayata mahkumdur. Ana karakter sonunda duvar kağıdının içindeki bu kadını, yani kendisini özgür bırakma kararı alır. Bunu yapmanın tek yolunu da duvar kağıtlarını- bu durumda kendi dış benliğini yok etmektir. Öykünün sonunda ana karakter eşine şunları söyler : “ Nihayet çıkabildim, sana ve Jane’e rağmen! Ayrıca duvar kağıdının neredeyse hepsini söktüm, beni geri sokamazsınız içine!” Burada gördüğümüz üzere artık ana karakter kendisini duvar kağıtlarında gördüğü kadınla bir tutmaktadır. Bu cümlede üzerinde durmamız gereken bir diğer şeyse bahsi geçen Jane’dir. Çünkü bu ismi kitap boyunca ilk defa duyarız. Bu iki türlü yorumlanabilir. İlki bu ismin yalnızca bir yanlışlık olarak yazılması, burada asıl söylenmesi gerekenin Jennie olduğudur. İkinci yorumsa Jane’in ana karakterin ismi olduğudur. Burada artık kendini Jane isminden, onun yaşantısından, onun toplumundan ve onun eşinden tamamen soyutlamıştır. Sonunda kendisine rağmen özgür kalmayı başarmıştır.
Sarı Duvar Kağıdı
Sarı Duvar KağıdıCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 20191,922 okunma
··1 alıntı·
1.391 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.