Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bütün Yönleriyle Kürt Meselesi...
ZENDPRESS – İslâmî kesim Kürt meselesinde hatalı davrandığını (geçmişte) kabul ediyorsa, bunun muhasebesini yaptı mı?.. Örnek çıkışlarınız var mı, olgular temelinde neler konuşuldu?.. SALİH MİRZABEYOĞLU – Kesim muhasebesi?!! Nasıl ki Kürt kesiminden bahsedildiğinde içinde İslâmcı kesim, solcu kesim, şövenist kesim, Kemâlizm’e hizmet eden kesim varsa ve bunlar arasında “kesim” genellemesiyle müştereklik kurulamazsa… Nasıl ki, Marksizm’den ortanın soluna kadar bin bir çeşit görüş “sol” genellemesine mevzu olsa da, “sol”dan bahsederken bunların hangisinin kastedildiğinin anlaşılması gerekiyorsa… Nasıl ki, birbirinden ayrı ve aykırı yollardan hareket eden Marksist kesimdeki örgütler ve örgütlenmeler “kesim” genellemesine muhatab olarak iştirak etmediği fikir ve hareketlerin müsebbibi addedilemezse… “Kürt meselesi” davasına gelince, bundan ne anlaşılması gerektiğini daha önce izâh ettim: Bu izâhlar çerçevesinde de, Şeyh Said isyanı misâlinde görüldüğü gibi, ister aşiret, ister solcu ve isterse kuru şövenist olsun, Kürt kesimi seyirci ve tepeleyiciler safında yer almıştır… Şimdi ben sorayım: Geçmişte Müslüman Kürtlere karşı yapılanları seyirci veya alkışçı olarak karşılayan “Kürt kesimi” ndekilerin diğerleri, hatalı davrandıklarını kabul ediyorlar mı, yoksa meşreblerinin tabiî tezahürü olarak mı görüyorlar?.. Bahsettiğim hususlar göz önünde tutulmak, Kürt meselesinin “İslâmcı Kürt” yönü dikkate alınmak üzere, “benim gözümde” İslâmcı kesim ve İslâm dışı kesimin karşılıklı durumlarını ele alabilir, bu meseleler içinde de sorunuza bir başka yönden mânâ getirebilirim: İslâmcı kesim, Kemâlist rejimin adlî, idarî, askerî, polisiye ve eğitim sahasındaki bütün hatlarıyla tasallutuna maruz kalmış, ilmiye sınıfındaki ekâbirleri ezilmiş, sindirilmiş, öldürülmüş veya zindanda çürütülmüş, dava cahil ve masum bir sürü tarafından temsile dönmüş… Böyle bir çerçeve içinde, din adına dini tepeleyici tezahürler; din simsarları, sapık anlayışlar, düzene yamananlar, kafa kâğıdı Müslümanları… Bunun yanında, düzenin hâlâ istismâr ettiği, devlete bakış yanlışlığı; asırlarca devlet, İslâm devleti olmuştur… Teşkilât, ruhun “ifâde”si, yetişeceği ortam değil mi?.. İslâmî ruha uygunluğunca uyulması ve pörsüdükçe düzeltilmesi gereken… Diğer taraftan da, bu ruhu yetiştirme ve yaşatma çerçevesi olan teşkilât… Ruh pörsüdükçe teşkilât ve teşkilât pörsüdükçe ruh pörsümesi; ki, bizim Büyük Doğu-İbda anlayışının tarih muhasebesi bilinmeden, neyin nerden nereye, nasıl ve niçin geldiği bilinemez… Bu ilgi nisbetleri içinde, asırların oluşturduğu bir devlete itaat yapılanması ve şartlanması… Savaşlarda yitirilen erkekleriyle, erkek kıtlığına düşmüş Anadolu; dul kadın yetiştirmesi bir nesil… Bu nesil üstüne çökmüş Kemâlist rejim ki, her şeyi bir tarafa, eğitim sistemi İslâm düşmanı yetiştirmeye memur; güç, okuyup mevki sahibi olanda ve devri daim makinesi gibi, rejimin yetiştirdiği rejimi idame ettiriyor… Böylesine ezilmiş ve cahil insanların, rejimin devletin karakteri olduğu, devleti koruyorum diye rejimi koruduğu meselesini anlamasını bekleyemezsiniz… Bugün bile, kelli felli makam sahibi olmuş olmasına rağmen ordu çapındaki sürüyle ahmak, hem de Müslüman geçinmesine rağmen, devleti koruyorum diye Kemâlist rejimi koruduğunu anlamıyor… İslâmcı kesim, “devlet-rejim-düzen”in ne olduğunu bilmezlik içinde Kemalizm’e gûyâ düşmanken âlet oldu ve oluyor ya; buna mukabil İslâm düşmanı -umumiyetle sol- çevreler de, gûyâ rejimi değiştirme kavgası yapma adına, rejimin İslâmî kesimi sindirme, saptırma ve kullanma adına geliştirdiği fikir ve hareketlere âlet ve destek olmuşlardır… İslâm’ın söz konusu olduğu her yerde, hemen resmî ideolojinin seviyesiz motiflerine sarılarak onunla paralellik belirtmişler, ortamı daha garabet hâle sokmuşlardır: Müslüman “gerici”, Kemalist “ilerici”, sol ondan daha “ilerici” ya; solcu, bir Müslümanın gözünde “daha kâfir”; Müslüman, bir solcunun gözünde “daha gerici”; neticede de Kemalizm, (mevcut düzen), hem Müslüman ve hem de solcu için, daha ehven-i şer(!)… Müslüman geçinen salak, devleti koruyorum derken Kemalizm’i yaşattığını anlamaz, solcu geçinen ahmak da rejim değiştirme iddiasındayken, rejime âlet olduğunu anlamaz… Büyük Doğu-İbda olarak bildirelim ki, bu durum, idrakın iğdiş edilmiş olmasından başka bir şey değildir; mücerret fikir haysiyeti adına belirtilmesi gereken dava, Kemalizm’in asıl buğz edilmesi gereken tarafı, ne İslâm karşıtlığı, ne dış yüz devrimleri, sadece idrakı iğdiş etmiş olmasıdır… İncitici olmamak için, komedi diliyle fikir kelliğini gösterir misâller vermiyorum; ama fikir kelliğinden kurtulmak ve ulvî dava dilinden anlamak için gerekli adresi de verdiğimi sanıyorum… Şunu da memnuniyetle ifâde edeyim: Bahsettiğim olumsuzluklar, karşısındakinin ne olduğunu farketme ve Kemalist rejimin dolmuşuna gelmeme şeklinde bugün aşılmaya başlanmıştır… “Örnek çıkış” meselesine gelince: Daha önce de belirttiğim gibi, âlemde kendi kendisi için olmadan başkası için olabilen hiçbir şey yoktur… Güneş olmadan, ışığından bahsedilebilir mi?.. Ne oldun ki, ne olunmasını istiyorsun?.. Dikkat ediliyorsa, fikre bağlı harekette gözüm… “Hani fikir, hangi fikir?” davası… Bizim dünya görüşümüz, topyekûn insanlığa yapılmış bir teklif olan “Mutlak Fikir”den hareketle örülü olduğuna göre, Kürt meselesi için de örnek çıkış, bizim mensub olduğumuz fikir varlığımızdır, kendi çıkışımızdır… Kanun sınırı zedelenmeden söylenemeyecek olanlar bir yana, siyasî mücadele plânında, sözünü ettiğim keyfiyet ağacının bir cebhesi niteliğinde olma ve oluşturma işinin üzerinde olduğumuzu söyleyebilirim… Bahsettiğim mânâlar çerçevesinde bakarsanız: Olgular temelinde sadece ne konuşulduğunu değil, neler konuşulabileceğini de, Büyük Doğu-İbda kütübhânesi adresini vererek belirtmiş oluyorum… Sizi de iştirakçi görme umuduyla!..
·
49 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.