Gönderi

712 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
İlk kitabın çıkışından 15 yıl sonra, hikayeyi bir de zihin okuyabilen vampirimizin azından dinlemek kadar hoş ne olabilirdi ki? Öncelikle ilk Alacakaranlık kitaplarını henüz okumadığımı itiraf etmeliyim. Kitaplar ilk çıktığında 9 yaşındaydım ve o tarz romanları okumak için biraz küçüktüm. Filmler çıktığındaysa ergenliğimin başlarındaydım. Babam içeriğine çok dikkat etmeden, başka DVDler ile birlikte getirdiğinde ve izlemeye başladığımızda nasıl bir film olduğu hakkında pek bir fikrim yoktu. Romantik değil de korku içerikli bir vampir filmi sanıyordum. Nerden tahmin edebilirdim ki.. Beklenmedik film başladı. Ve film bittiğinde bambaşka biriydim artık. "Hayatım boyunca izlediğim en güzel film." demiştim bittiğinde. Ve bir ara evimizin dibinde DVD dükkanı olmasını ve her gece en az bir film izlediğimizi göze alacak olursak bu büyük bir olaydı. Ergen bir kızın fantastik romantizme ilk adımı. Ondan sonra fazlasıyla fantastik yapım izledim ve okudum. Yine de aklımın bir köşesinde hep "Bir ara Alacakaranlık serisini de alıp okumalıyım" düşüncesi dönüp dursa da önceliği hep sonu nasıl biteceğini bilmediğim romanlara verdim. Lakin bu kitap çıktığında kendime mani olmak çok zordu. Önceden bilmediğimiz sahneler, karakterlerin düşünceleri... olası romantik düşüncelerin hayali, beni Bella'nın kanının Edward'ı çektiğinden daha fazla çekti kendine. Kitabı daha yeni bitirdim ve güzel bir hikayeden ayrılmanın araf misali duygusundayım hala. Bittiğinde boşlukta kalacağımı bile bile hunharca okuyup arka arkaya sabahladığım oldu. Yine de kitabı 17 günden önce bitirememiş olmanın utancı var. Bunu da arada bir yerde çok ağır hastalanmamı bahane ederek görmezden gelmeye çalışıyorum. Buradan gerisi spoiler içerebilir ama zaten sonunu bilmiyor muyuz hepimiz? Filmi daha önce birden fazla sefer izledim. Ve hepimiz biliriz ki kitaplar ve filmler arasındaki farklar fanları delirtecek kadar büyük olabilir. Ama karakterler hakkındaki düşüncelerimi bu kadar değiştireceğini fark etmemiştim. Filmdeki "Edward mı Jacob mı?" sorusu, bu kitapta yerini "Emmett mı Jasper mı?" ya bıraktı. Yani şahsen ben baya düştüm. Emmett'ın cool tavırları ve yeri gelince korumacı olması, Jasper'ın Alice'e karşı korumacılığı falan.. Beni hayal kırıklığına uğratan tek kısım onca beklentime rağmen Edward'ın Jacob'ı kıskanmaması. Oysaki ne umutlarla bekledim Jacob'ın sahneye girmesini... Kitapta en sevdiğim kısım ise Edward'ın Hades benzetmeleri. Eğer siz de benim gibi mitoloji sever bir insansanız, bilirsiniz ki genel kanının aksine, Yunan mitolojisinin kötü adamı Hades değil, Zeus başta olmak üzere diğer bir ton karakterdir... Karısını önüne gelenle aldatan küçük kardeşi Zeus'un aksine, Hades, Persephone'a ilk görüşte aşık olur ve onu aldatıp durmaz. Yine de her ne kadar aşkı saf olsa da, bunu gösterme yöntemi pek iyi değildir. Persephone'u yani baharı yeraltına kaçırır ve "yeraltı dünyasında bir şey yersen orada kalırsın" kuralını kullanmak amacıyla Persephone'a nar verir ve onu sonsuz karanlığa mahkum eder. Böylece kapaktaki nar resminin altındaki anlamı da öğrenmiş olduk.
Gece Yarısı Güneşi
Gece Yarısı GüneşiStephenie Meyer · Epsilon Yayınları · 20202,135 okunma
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.