Gönderi

Dark: Hoşuma Giden Sözler
Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır, bu ikisi arasındaki farkı anlamak için akıl ver. (S1B1) Zamanın doğrusal olduğuna inanırız. Muntazam şekilde ebediyen ilerlediğini düşünürüz. Sonsuza dek. Ancak geçmiş, şuan ve gelecek arasındaki fark illüzyondan başka bir şey değildir. (S1B1) Nerede yanlış yola saptığını merak ettiğin oluyor mu? Hayatının ne zaman istediğinin tam zıttı olmaya başladığını? (S1B1) Sanırım onun düşüncesini özlüyorum. Gerçekte nasıl biriydi bilmiyorum. Belki de bunu hiç bilemiyoruzdur. İnsanların içini. (S1B2) Bildiklerimiz bir damla, bilmediklerimizse bir okyanus... (S1B3) Gelecek, cesur kişilere aittir. Mazide takılıp kalmış şüphecilere değil. (S1B3) Kaderimizde ne olduğunu bilmeyi çok isterdik. Nereye yol aldığımızı. Ama işin aslı, tüm zamanların içinde yalnızca tek yol vardır. Başlangıç ve son tarafından önceden belirlenmiştir. Sonu da başıdır. (S1B4) Hayat bir labirenttir. Bazı insanlar hayatlarını bir çıkış yolu arayarak geçirirler. Ama tek yol vardır, o da daha derine götürür. İnsan bunu ancak tam ortaya ulaştığında anlar. (S1B5) Ölüm, kavranabilecek bir şey değildir. Onu ancak kabullenirsin. (S1B5) İnandırıldıklarımıza ters düşen şeyleri kavramakta bazen zorlanırız. Dünyanın yuvarlak olduğu söylendiğinde insanların tepkisi ne olmuştu? (S1B7) Umudunu kaybedemezsin. Karanlık olduğu kadar ışık da var. (S1B7) Hayatlarımızda bir rolümünüzün olduğuna inanmak insanın doğasında var. Bir şeyleri değiştirebileceğimize inanmak. (S1B8) Her şeyin bir amacı varsa bu amaca kim karar veriyor? Tesadüf mü? Tanrı mı? Yoksa biz mi? Eylemlerimizde hür müyüz? (S1B8) Dünü ve yarını aynı zamanda görebilseydik, tüm evreni bir anda görebilseydik sonunda en büyük soruların cevabını bulabilirdik. İnsan nedir? Nereden gelir? Neye göre hareket eder? Amacı nedir? (S1B9) İnsanlarla tesadüfi olarak tanışmayız. Biz başkalarının hayatına dokunuruz, başkaları da bizim hayatımıza. (S1B9) Chuang Tzu: “Rüyamda bir kelebek olduğumu gördüm. Artık uyandım ve rüyasında kelebek olduğunu gören bir insan mıyım, yoksa rüyasında insan olduğunu gören bir kelebek miyim, bilmiyorum.” (S1B10) Neden mi? Bu büyük bir kelime. Bir şeye değil de diğerine neden karar veririz ki? Kararın nedensel bağlantılar nedeniyle verilmesinin gerçekten bir önemi var mıdır? İçimden gelen belirsiz bir his yüzünden verilmiş olsa ne olacak? Hatta belki de şuan hayatımın en önemli anıdır. Belki bir bulmacanın parçasıyımdır. Öyle bir bulmaca ki ne anlayabiliyorum ne de etkileyebiliyorum. (S1B10) Yıllar önceydi, küçük bir çocuktum. Yabancı biri yanımıza geldi. Savaştan çıkmış gibiydi. Pek konuşmuyordu. Gözlerinde hüzün vardı. Ölmek isteyen ama hayatın izin vermediği insanlardaki hüzünden... Bazen uykusunda konuştuğunu duyardım: "Hiçbir şey boşa değildir. Tek bir nefes bile. Ne bir adım ne bir kelime ne de acı. Sonsuz mucizesidir bu onun." (S1B10) İnsanların çoğu satranç tahtasındaki piyonlardan ibaret. Bilinmeyen bir el onları yönetiyor. Daha büyük bir hedef için kurban edilmek üzere yaşıyorlar. İyi ve kötü arasındaki sonsuz savaşta, talihsiz ama gerekli satranç hamlelerinden başka bir şey değiller. (S1B10) Tesadüf diye bir şey yoktur. Her yol önceden belirlenmiştir. Her şey, olması gerektiği zaman olur. Doğru zamanda, doğru yerde. Sanki dünya, sayısız iplikle dokunmuş bir halıymış gibi. Bütün ipliklerin yer bellidir. Ama yolculuğun, onları nereye götürdüğünü pek azımız biliyoruz. (S2B1) Hayal kırıklıkları yersiz beklentilerin sonucudur... Umut et, beklentin olmasın. O zaman belki hayal kırıklığı yerine bir mucize yaşarsın. (S2B1) Neticesinde hayat, kaçan fırsatlardan ibarettir. (S2B2) Zaman, hep yanında. Nereye gidersen git... Onu beraberinde götürüyorsun. O da seni yanına alıyor. Yaptığın ve söylediğin her şeyi Görüyor ve duyuyor. (S2B3) Dünya paradokslarla doludur. Ama çoğu zaman onları görmezden gelmeyi seçeriz. (S2B3) Gerçekten özgür müsün, kendine sor bakalım. Gerçekten özgür olsan bir seçeneğin olurdu. Seçeneğin var mı? (S2B3) Öleceğimi biliyorum. Ama bu oyunu kaybedecek miyim acaba? Yoksa tüm bunlar, seninle karşılaşmamız, sen ve o elindeki silah, nasıl oynayacağını hala öğrenemediğin oyunun bir parçası mı? (S2B3) Bazen rüyamda onu görüyorum. Gerçek gibi geliyor. Hala yaşıyormuş gibi. Öldüyse rüyalarım nasıl bu kadar gerçekçi olabilir? (S2B4) Sence de ilginç değil mi? İnsan en büyük tiksintiyi, aslında kendisinden en ufak farkı olmayanlara karşı duyuyor. (S2B5) Herkes üç yaşam sürer: İlki saflığın yitirilmesiyle, ikincisi masumiyetin yitirilmesiyle, üçüncüsüyse bizzat hayatın yitirilmesiyle sonuçlanır. (S2B5) Niye böyle söylüyoruz ki? Zamanım var... Zaman bizimmiş gibi. Oysa zamanın kölesi olan biziz. (S2B6) Bazı anlar vardır ki, alacağımız kararların sadece kendi kaderimizi etkilemekle kalmayacağını anlamamız gerekir. (S2B6) Gerçek tuhaf bir şey. Kapatmaya çalışabilirsin ama bir şekilde su yüzüne çıkmayı başarır. Hayatta kalmak için gerçeklerimize yalanlar katarız. Unutmaya çalışırız. Bir noktada o da imkansızlaşır. (S2B6) İnsanlar tuhaf yaratıklardır. Tamamen arzularıyla hareket ederler. Ve kişilikleri, çektikleri acılarla şekillenir. Acılarını bastırmak isteseler de, Arzularını susturmak isteseler de… Kendilerini sonsuza dek duygularının esiri olmaktan kurtaramazlar. İçlerindeki fırtına nedeniyle bir türlü huzur bulamazlar. Yaşarken de öldükten sonra da… Bu yüzden günlerini, gerekeni yapmakla geçirirler. Acılarıyla yol alıp arzularıyla yönlerini bulurlar. İnsanoğlunun elinden bu kadarı gelir. (S2B7) Her şeyin nasıl sona ereceğini, yolculuğumuzun bizi nereye götüreceğini bilseydik yine aynı kararları mı verirdik? Ya da farklı bir yoldan mı yürürdük? Bizi bekleyen kaderden kaçmanın bir yolu var mıdır? Yoksa içimizdeki güç, görünmez bir elmişçesine bizi hep aynı sona mı çekip götürüyor? Eninde sonunda hep kendimizle yüzleşeceksek hangi yoldan gitmeyi seçtiğimizin bir önemi var mıdır? (S3B1) Ölüler hiçbir zaman tamamen ölü sayılmaz. Şuan burada olmayabilirler. Ama bir kere yaşam sürmüş her şey varlığını ebediyen sürdürür, zamanın sonsuzluğunda yaşar. (S3B3) Her birimiz kendimizi bağımsız birer varlık olarak görüyoruz. Bir benlik, sayısız diğer benlikten ayrı duruyor güya. Ama aslına bakarsan hepimiz sonsuz bir bütünün küçücük parçalarından ibaretiz. (S3B3) Yüreğin işine akıl ermez, açıklaması da olmaz. (S3B4) Ben cehenneme inanmam. Cehennemi dünya üzerinde biz yaratıyoruz. (S3B4) Her karanlığın sonunda bir ışık vardır. Her ölümün sonunda da bir hayat. (S3B6) İnsanoğlu, kendine belirlediği hedef ne kadar ulaşılamaz görünürse görünsün yine de yaşamı boyunca o hedefin peşinden gider. Hiçbir direnç veya engel, insanın azimle yürüdüğü bu yola taş koyamaz. Bizi, sadece kısa süreli isteklerle hareket eden hayvanlardan ayıran da duyduğumuz bu açlıkta ısrarcı olmamız değil midir zaten? Ve insanoğlunun asırlar boyunca kaydettiği gelişmelerin temelinde bu bastırılamaz arzular yatmıyor mu? (S3B7) Burada olmak, buraya ait olmak anlamına gelmez. (S3B7) İstediğimizi yapabiliriz ama isteklerimizi seçmekte özgür değiliz. Yaşamımız boyunca yürüdüğümüz ne kadar yol varsa, yaptığımız ne kadar seçim varsa hepsi de aslında en derin arzularımıza göre şekillenir. Bu arzuları susturmaya çalışmak boşadır. Her ne kadar ulaşılması zor veya akıl almaz olsalar da tüm hareketlerimizi onlar belirler. (S3B7) Bazı acılar hiç unutulmuyor. Bu hayatta bizi biz yapan da bu acılar oluyor. (S3B7) O an içimi garip bir his kapladı. Bana iyi geldi nedense. Her şeyin bitmiş olması. Birden bütün yüklerden kurtulmuş olmak. Ne bir istek ne bir zorunluluk. Sonsuz bir karanlık. Ne dün var ne bugün ne de yarın... (S3B8)
·
184 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.