Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

144 syf.
·
Puan vermedi
Arthur Miller New Yorker dergisinde bir yazı yazar ve oyunun Joseph McCarthy döneminde yaşanan siyasal ve toplumsal durumları Orta Çağ’ın cadı avıyla özdeşleştirerek dönemin aydınlarına yapılan haksızlığa bir eleştiri niteliğinde yazdığını kendisi beyan eder. Bununla birlikte Uğur Mumcu’nun yazdığı 40’ların Cadı Kazanı da vardır. Ayrıca Pertev Naili Boratav’ın da Cadı Avı diye bir kitabı vardır. Dolayısıyla bu oyunun toplumsal arka planının ne çeşit bir şey olduğu örnekler üzerinden gösterilir. Bu oyun okura kendi tanıklarını, kendi hayatlarını, içinde yaşanılan dünya hakkında bir şeyler söyler. Evli bir erkeği baştan çıkaran bir kadın: Abigail Williams. Hikâyeye ana hatlarıyla bakıldığında, olaylar silsilesi halinde bakıldığında, öne çıkarılan meselelere bakıldığında, Abigail’i kötü insan olarak gösteren bir hikayedir ancak içerisinde arka plana dair serimlemeler vardır. Geçmişte unutulmuş şeylere ilişkin veriler de sunar. Abigail’in anne ve babası sağ değildir. O, amcasıyla yaşar. Amcası bir baba figürü değildir. Bu kız çocuğunun baba figürü eksikliği vardır. Baba figürü eksik olan kız çocuklarının genel bir eğilimleri vardır, o da bir baba figürüne eğilimli olmalarıdır. Bu kız çocuğu Elizabeth Proctor ve John Proctor’un evlerinde yardımcı olarak çalışır. John Proctor baba figürü olabilecek birtakım özellikleri olan bir erkektir. Güçlü bir duruşu, etkileyici, karizmatik; yani birçok yönü vardır. Abigail’in de öyle bir erkeğe kalben meyletmiş olması insan psikolojisi açısından anlaşılabilir. Ancak olay meyletmek ile başlamaz. Abigail’in meyletmesi (İslam kültürü açısından) suç değildir. Kültürün belirleyiciliği vardır. Matta İncili’nde ‟Sadece düşündüğünüzde bile zina etmiş olursunuz.ˮ der. Tituba hariç kültürel olarak hepsi Hristiyan kültüründe yaşarlar. Meyletmenin nasıl bir ilişkiye dönüştüğüne dair bir fikir yoktur. Tüm olasılıklar gözden geçirilebilir: 1. John evli bir erkek, karısı Elizabeth ile yaşar. Abigail evlerinde yardımcı olarak çalışır. Abigail’in gönlü John’a kayar, John bunu fark eder ve durumu değerlendirir. Abigail’i baştan çıkarır. Bu olasılık söz konusuysa suçun, sorumluluğun ağır kısmı John’dadır. 2. John durumu fark edip Abigail’i baştan çıkaran değil, doğrudan Abigail John’u baştan çıkarır. Kültür olarak bu durumun sorumluluğu Abigail’e aittir. Oyunda çok net bir sahne vardır: Abigail John’u baştan çıkarmak için her türlü fiziksel harekette bulunur. John ise pek âlâ reddeder, iter. Dolayısıyla pek âlâ canı isteyince reddedebilir. Yani John pek âlâ baştan çıkmamayı başarabilir. Pek âlâ böyle bir iradeye sahiptir. O iradeyi geçmişte de gösterebilirdi. Abigail John’a aşıktır. Abigail’in John’a yönelik bir harekette bulunduğu varsayılsın, birlikte olsunlar. Birlikte olunca bu genç kız John’un karısı Elizabeth’i boşayacağını zanneder. Bu beklenti çok evrenseldir. John Elizabeth’i boşayıp Abigail’le evlenmek gibi bir niyete girmez. Sonra Abigail sinirlenir, kadının fendi hikâyesi başlar. Mesele bu halle ele alındığında Abigail’e şeytan figürü denilemez. Böyle bir nokta esas sorumluluk erkeğe aittir. Elizabeth sağlık sorunları yaşar ve bu sağlık sorunları John’la ilişkisine yansır. Elizabeth çok dindar bir kadındır. Kadın kendi dini anlayış çerçevesinde, o dini anlayışın belirlediği kadınlık görevlerine ilişkin bilir seviyesine varır, normal bir mantık silsilesi içerisinde hemen hemen herkesin onu suçsuz kabul edeceği bir durum için bile karşısındakine kendisi suçluymuş gibi anlayış gösterir. Öte yandan John da yalnızdır. Evli ve yalnız. Çünkü evde sadece fiziksel olarak değil, psikolojik olarak son derece sönük bir eş vardır. Yani John duygusal olarak da yalnızdır. John’un yalnızlığına denk gelir, yani aynı zamanda John’un zayıf anına denk gelir. Bu, tiyatro oyununu bu haliyle olduğundan çok daha evrensel ve entelektüel bir arka plana kavuşturur. Olaylar Amerika’da geçer; 1692 yılı, Salem kasabası… Olayın iki tarihsel arka planı vardır: Bunlardan bir tanesi, 1692 ABD, Salem kasabası, bir diğeri 20. yüzyılın ilk yarısı ABD. Salem kasabasında gerçekleşen olayların pek çoğu gerçektir. Aslında mesele İspanya’da başlar. Derken tüm Avrupa’ya yayılır. Oradan Amerika’ya sıçrar. Hatta Osmanlı’ya bile geçmiştir. Cadılık inancı, beraberinde engizisyon mahkemelerinin kurulmasını getirir ve engizisyon mahkemeleri çok sayıda insanı cadılık suçlamasıyla yargılar ve yakarak infaz eder. Cadı bir şeytan imgesidir. Dolayısıyla cadılarla mücadele bizzat şeytanla mücadeleymiş gibi algılanır. Genel olarak homojen topluluklar farklılıkları şeytani olarak algılar. Böyle bir eğilimleri vardır. Büyü, Vudu dininin kendisidir. Büyü merkezli bir dindir. Hristiyanlık açısından büyü şeytani bir şeyken Vudu mensubu biri için büyü bizzat dinin kendisidir. Onun dini, onun şeytanıdır. Dolayısıyla koyu Hristiyan bir topluluktan, homojen bir topluluktan, bir geleneksel tarihi kasabadan bahsedilir. Dolayısıyla kasabadaki kültür homojendir. İnsanların o dini algılayışları da farklıdır. Yani, küçük bir kasaba içerisinde iki mezhep olmaz. Kozmopolitleşme zamanla başlar ve kozmopolitleşmeyle birlikte farklılığı algılamak başlar. Dolayısıyla siyah olmak, Hristiyan olmamak, pagan birtakım ayinlerin ritüellerini yapması, onun o insanlar açısından şeytanla ilişkili olduğu düşünülmesi için yeterlidir. Abigail ve arkadaşları, köle Tituba’nın da olduğu bir akşam eğlencesi düzenlerler. Bu eğlencede ateş etrafında dans ederler. Kızların ateşin etrafında dans etmeleri o kültür açısından hoş karşılanmaz. Abigail temelde bir ritüel yapar ve ritüeli yaparken bir dilek tutar: Elizabeth’in ölmesi. Abigail’in böyle bir şey dilemesi bile bu kadar şeytani olduğunun deliliği değildir. Şeytanilik buralara kadar ortaya çıkmaz. Rahip Parris’in ortaya çıkmasıyla ayin yarım kalır. Oyunda ayinin yarım kalması, antropolojik ve psikolojik açıdan bir şeyin ve şiddetin açığa çıkmasına sebep olur. Rahip Parris için kendi yeğenlerini kendi himayesindeki evinde yaşayan çocukların böyle Hristiyanlık ile örtüşmeyen, Hristiyanlar tarafından kabul görmeyecek bir ritüel içerisinde yer almaları kabul edilebilir bir şey değildir. Çünkü rahip ekmeğini dinden kazanır. Avrupa’da engizisyon, ruhban sınıfı bundan sağlam niyetlenmiştir. Bu rahip de kendi maddi çıkarlarını yaşadığı toplulukta din ile sağladığı için, o dinle çelişmiş herhangi bir davranışı kendi evinden çıkmasına müsamaha göstermez ancak temelde küçük kız çocuğu komaya girmiş rolü yapmasa tüm olaylar buraya gelmez. Olayları bu boyuta taşıyan temel şey, eseri de önemli kılan şey ve esere adını da veren şey pottur. Cadı kazanı, Türkçede kullanılan bir deyimdir. Her ortam için kullanılır. Her günah keçisi ilanında her bir kişinin belli bir çıkarlar için kurban edilişinde aslında bir cadı ithamı söz konusudur.
Cadı Kazanı
Cadı KazanıArthur Miller · Mitos Boyut Yayınevi · 2011395 okunma
··
312 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.