Haydarpaşa garında 1941 baharında
saat on beş. Merdivenlerin üstünde güneş yorgunluk
ve telâş.
Bir adam
merdivenlerde duruyor
bir şeyler düşünerek. Zayıf. Korkak.
Burnu sivri ve uzun yanaklarının üstü çopur. Merdivenlerdeki adam
— Galip Usta —
tuhaf şeyler düşünmekle meşhurdur: «Kâat helvası yesem her gün» diye düşündü
5 yaşında. «Mektebe gitsem» diye düşündü 10 yaşında. «Babamın bıçakçı
dükkânından akşam ezanından önce çıksam» diye düşündü 11 yaşında. «Sarı iskarpinlerim olsa kızlar bana baksalar» diye düşündü 15
yaşında. «Babam neden kapattı dükkânını? Ve fabrika benzemiyor babamın
dükkânına» diye düşündü 16 yaşında
«Gündeliğim artar mı?» diye düşündü 20 yaşında. «Babam ellisinde öldü ben de
böyle tez mi öleceğim?»
diye düşündü 21 yaşındayken. «İşsiz kalırsam» diye düşündü
22 yaşında, «İşsiz kalırsam» diye düşündü
23 yaşında. «İşsiz kalırsam» diye düşündü
24 yaşında. Ve zaman zaman İşsiz kalarak «İşsiz kalırsam» diye düşündü
50 yaşına kadar 51 yaşında «İhtiyarladım» dedi,
«babamdan bir yıl fazla yaşadım.» şimdi 52 yaşındadır. İşsizdir. Şimdi
merdivenlerde durup
kaptırmış kafasını
düşüncelerin en tuhafına: «Kaç yaşında öleceğim? Ölürken üzerimde yorganım
olacak mı?»
diye düşünüyor. Burnu sivri ve uzun. Yanaklarının üstü çopur.
Denizde balık kokusuyla döşemelerde tahtakurularıyla gelir
Haydarpaşa garında bahar. Sepetler ve heybeler
merdivenlerden inip
merdivenleri çıkıp
merdivenlerde duruyorlar.