Gönderi

Levin, kilisede:
Levin günah çıkartmak, kutsal ekmekle şarap almak için oruç tutmaya başladı. İnanmayan, ama başkalarının inancına saygı duyan bir insan olarak Levin için kilisedeki bir törene katılmak çok ağır bir yüktü. Şimdi de, içinde bulunduğu, her şeye karşı duygululuk, yumuşaklık dolu ruhsal durumda bu ikiyüzlülük zorunluluğu Levin'e yalnıza ağır gelmiyor, aynı zamanda da bütünüyle olanaksız görünüyordu. Şimdi, ruhsal yönden yüceldiği, yaşamı renklendiği bir sırada ya ikiyüzlülük yapmak ya da dine saygısızlık etmek zorunda kalacaktı. Ne birini ne de ötekini yapacak güü buluyordu kendinde. Ama Stephan Arkadyeviç'i kaç kez sorguya çektiyse, belgenin oruç tutmadan alınıp alınamayaağını sorduysa, Stepan Arkadyeviç hep bunun olanaksız olduğunu söylemişti. Levin ilk sabah ayine gitti. Ayakta beklerken on altı, on yedi yaşlarındaki o güçlü din duygusunu yeniden canlandırmaya çalışıyordu içinde. Ama bunun olanaksız olduğunu anlamakta geikmedi. Bütün bu yapılanları büyükleri ziyaret geleneğine benzeyen anlamsız bir gelenek olarak görmeyi denedi. Ama bunu da yapamayacağını hissetti hemen. Kuşağının çoğunluğu gibi, Levin'in de dine karşı son derece belirsiz bir tutumu vardı. İnanmasına inanamıyordu. Öte yandan bütün bunların yanlış olduğuna kesin inancı da yoktu. Bu nedenle, yaptığı şeyin bir anlamı olduğuna inanamadığı, bunu boş bir formalite diye de kabul edemediği için bu oruç süresine, anlamadığı -bu yüzden de içinde bir sesin ona dediği gibi, yapmacık, kötü- bir şeyi yapmaktan sıkılıyor, utanıyordu. Ayin sırasında kâh duaları, onlara kendi görüşleriyle çelişmeyen anlamlar vermeye çalışarak dinliyor; kâh anlayamayacağını, onları suçlamak zorunda kalacağını düşnerek dinlememeye çalışıyor; böyle bomboş ayakta dururkenkafasının içinde olağanüstü bir canlılıkla beliren düşünceleriyle, gözlemleriyle, anılarıyla ilgileniyordu. Zangoç okudukça, özellikle de sık sık geçen "Tanrım sen bağışla" sözcüklerini yineledikçe Levin düşüncesinin artık kapatılıp mühürlendiğini, ona dokunmamasının, onu kıpırdatmamasının gerektiğini, yoksa her şeyin birbirine karışacağını hissediyordu. Bu yüzden zangocun arkasında, ayakta dikiliyor, okunanları dinlemiyor, anlamaya çalışmıyordu. Kendi düşüncelerine dalmıştı. Dün akşam Kiti ile köşedeki masada oturduklarını düşünüyor, "İnsanı şaşırtacak kadar anlamlı bir eli var," diye geçiriyordu içinden.
Sayfa 562 - İletişimKitabı okuyor
·
7 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.