Gönderi

372 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 16 days
Spoiler içerir. Puan vermesi çok zor aslında, çünkü bir eser olarak mükemmel ve tarihi açıdan yadsınamayacak bir önemi var. Ama kitaptaki çoğu düşünceye ve öneriye şiddetle karşı olduğum için 5 yıldız veremedim. Kitap toplam 10 bölümden oluşuyor. İlk bölümde doğruluk ve eğrilik üzerinde, hangisinin daha faydalı olduğu ile ilgili bir tartışmanın ardından Plato iyi bir devlet kurarlarsa doğru insanın özelliklerini de anlayabileceklerini öneriyor. Yani yönetim biçimi ve ülkenin başındaki kişiler ile ülkenin vatandaşları arasında direk bir bağlantı kuruyor. Zaten kitap tamamen varsayımsal bir kitap ve her varsayım bir diğerine temel oluşturduğu veya zincirleme bir şekilde bağlı olduğu için, biri yanlış olduğunda tüm sistem çökme tehlikesi altında. Önsöz kısmını tabiiki okudum (okumayan var mı önsözleri ya?) ve şu bölüm gerçekten uzun süre düşündürdü. "Ne bilsinler ki, günün birinde adalet'in kılıcı keskindir denince, halk bunu Padişahın kılıcı keskindir diye anlayacak, doğru adam olmaktan çıkan padişaha adil denmesini kimde yadırgamayacak?" Plato Sokrates'in ağzından anlatıyor görüşlerini ve aristokrasiyi savunuyor. Ülkeyi eğitimli elit bir kesimin, bir filozof kralın, yönetmesi gerektiğine ve bunun herkes için en iyisi olduğuna inanıyor ve herkesi de inandırıyor buna. Yiğitlik, korkusuzluk, cesaret gibi kavramları önemsiyor. Hayalinde kurduğu devletin koruyucularında bu özelliklerin olması için yapılması gerekenleri öneriyor öncelikle. En başta ciddi bir ifade özgürlüğü karşıtlığı var, çoğu mit ve efsaneyi zararlı görüyor ve yasaklanmasını uygun buluyor. Örneğin Hades'in ülkesinde olup biten korkunç şeylere inanan birisi ölümden korkacağı için, bu hikayeler yasaklanmalı ve ölüm korkusu insanlarda yer etmemeli diyor. Ölümden korkan savaşçı cesur olamaz. Duygulara oldukça karşı, bunları kadınlara özgü fakat erkekler için yersiz hatta belki de aşağılık buluyor (evet cinsiyetçi yaklaşımları çok), erkekler ağlayıp sızlamaktan utanmalı. Tamamen mantıksal hareket etmeliler. "Değerli insan kendine yeter, tek başına yaşamanın tadına varabilir. Herkesten daha az arar başkalarını." Taklit etmenin yasaklanmasını istiyor (buna sanat da dahil, çünkü sanat da doğayı, "idea"ları taklit eder, hiçbir işlevselliği yoktur) "Çünkü taklit ede ede, sonunda taklit ettikleri şeye alışırlar. Bu alışkanlık da bedeni, konuşmayı, görüşleri değiştiren ikinci bir tabiat olur." Özellikle "felaket içinde yas tutan, gözyaşı döken kadınları, hele hasta, aşık, yada doğum sancıları çeken kadınları taklit etmelerini yasak edeceğiz." Herkesin sadece 1 iş ile uğraşmasını doğru buluyor, örneğin bir ayakkabıcı aynı zamanda ekmek yapmamalı, herkes iyi olduğu işi yapmalı. Bana biraz komün tarzı yaşamı andırdı, aynı zamanda koruyucuların hep beraber yaşayıp aynı şeyleri yemeleri, mal mülk sahibi olamamaları gibi fikirler de bu yaşam tarzına benzer. Her ne kadar erkekleri kadınlardan üstün görüyor da olsa, kadın-erkek eşitliği konusunda döneminin çok ilerisinde ve beklenmedik bir fikir ortaya atıyor: kadınlar ve erkekler aynı işleri yapmalı. Kadınları eve hapsetmeyi potansiyellerini boşa harcamak olarak görüyor ve kadınların da erkekler gibi yetenekli oldukları işlerde çalışmaları gerektiğine inanıyor. Aile ile ilgili görüşleri de çok alışılmadık. Kadınların ve çocukların ortaklığını savunuyor ve kimsenin anne-babasını tanımaması gerektiğini, böylece bağlılıklarının ailelerine değil devletlerine olacağını düşünüyor. Ve yalandan bir mit yaymanın faydalı olacağını düşünüyor: Herkes topraktan tam oluşmuş olarak çıktı; yetişme ve eğitim anıları yalnızca bir rüyadır. Aslında bütün yurttaşlar kardeştir, çünkü hepsi Toprak Ananın çocuklarıdır. Bu onları hem ülke toprağına (annelerine) hem birbirlerine (kız ve erkek kardeşlerine) sadık yapar. (Cinsellik olarak kardeşlerin cinselliğine karşı değil, sadece anne-baba-büyükanne/baba-torun ilişkilerinin yasak olmasını istiyor.) Ve her çocuğun hamurunda farklı metaller var: Yöneticilere altın, Destekçilere gümüş, İşçilere de tunç ve demir. Yeni yeteneklerine göre sınıflara ayrılıyorlar. Bu efsaneyle, yalnızca sadakat değil, toplumsal konumdan hoşnutluk yaratmak da amaçlanır. Ait olduğunuz sınıf, kontrolünüz dışındaki faktörlerce belirlenir. Ve altın anne babadan tunç çocuk da doğabilir, anne-babasını tanımadığı için bundan hiçbir zaman şikayet edemez. Devam edecektim incelemeyi yazmaya ama unutmuşum...
Devlet
DevletPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201927k okunma
·
27 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.