BATIYORUZ KAPTAN!Fırtınanın takvimi varmış. Yaşayanlar, bilenler onu tanırmış. Tanırmış da tarihe not düşermiş. Sana da haber edermiş:
Öğren, dermiş.
Uyan, dermiş.
Ders al, dermiş.
Sen yatağında uyurken...
Dalların çiçeğe dururken...
Bahara sevinirken...
Sinsice yaklaşırmış. Kalleşçe yaklaşırmış. Filizlerini kırar, kolunu kanadını koparırmış. Alabora edermiş balıkçı teknelerini. Tam da ülkeme bahar geldi derken, alıverirmiş elinden ekmeğini.
“gün doğmadan başladı filizkıran fırtınası
ne dal kaldı ne tomurcuk
yerden yere çaldı otları ağaçları
insan yüzlü bir korkuluk
üşüdüm dünyalarca
baskın yemiş bir kent gibi üşüdüm
sergen etti filizleri sapsarı bir karanlık
bahardan kışa düştüm”
Fırtına her yıl gelirmiş de, yere çalarmış da seni; sen ertesi sene o karanlık gelmeyecek sanırmışsın. Yine sanırmışsın, yine umarmışsın; yine, yine ve yine...
Bahar fırtınasıdır Filizkıran. Bahar ölüleriyle doldurur ülkeni. Hasan Hüseyin Korkmazgil de haber etmiş:
“Sapsarı karanlıkta yerler bahar ölüsü”... Gelecek bahara uyanık ol diyesiymiş.
Ne yazdıysa güzel yazmış, ne dediyse doğru demiş:
“gülmek mi ağlamak mı
gücümüz yok seçmeğe”
Tek başına gülmeyi kendine yediremezsin; güleceksek beraber, öleceksek beraber, demek istemiş.
“söylevlerden törenlerden iğrendim
iğrendim çağdaşlıktan
barıştan; kardeşlikten
haksızlığın böylesini görmedim”
İyiyliği savunanları fırtınaya kurban edenlere isyanmış dizeleri. Baslımış kitapları, okunsun diye. Okunmuş şiireleri, söylensin diye...
Ben de sana bir tek söz diyeyim öyleyse:
Halimizi soracak olursan usta, bugün de değişen bir şey yok; tıpkı dediğin gibiyiz:
“dostum dostum güzel dostum
bu ne beter çizgidir bu
bu ne çıldırtan denge
yaprak döker bir yanımız
bir yanımız bahar bahçe”