Gönderi

GOTİK EDEBİYAT HAKKINDA
İlk önce 12. yüzyılda Fransız mimarisinde ortaya çıkan “Gotik” terimi, 17. yüzyıl sonlarında edebiyata sıçradı (nitekim birçok gotik hikaye, gotik mimari yapıların içerisinde geçmektedir). Fakat başlangıcının esasen Horace Walpole’un 1764 Otranto Şatosu’na dayandığı söylenir. 19. yüzyılda ise Mary Shelley’nin Frankenstein’ı, Edgar Allan Poe’nun öyküleri, Charles Dickens’ın Bir Noel Şarkısı ve S.M. Coleridge ve Lord Byron’un şiirleriyle patlama yapmıştır. Özellikle İngiliz ve Alman yazarlar arasında pek popülerdir. Özelliklerine gelecek olursak: • “Karanlık Romantizm” de denebilir. Nitekim Gotik Edebiyat, Romantik edebiyat akımının daha trajik, daha karanlık ve korku ve dehşet unsurları eklenmiş bir uzantısıdır. • Korku ve rahatsızlık hissi uyandırması amaçlanır. • Gotik kurgu, karanlık bir tona sahiptir. Hikaye karanlık ortaçağ şatoları veya perili evlerde, kötü hava şartlarında, karanlık ormanlarda, mezarlıklarda, veya “uğultulu tepelerde” geçebilir. Keşfedilmemiş, yabancı topraklar da ayrı bir merak unsurudur. • Kehanetler, öngörüler, rüyalar ve atalardan kalma lanetler vasıtasıyla önsemeler çok sık kullanılır. • Ana karakter çoğunlukla bir anti-kahramandır. Genellikle toplumda yüksek bir pozisyona sahiptir. Karşısında ise sıklıkla kötü adam tarafından hapsedilen veya başka türde bir kötülük gören masum ve soylu kız bulunur. • Genellikle benzer motiflerle seyrederler. • Tüm bunların dışında aşk, ölüm, hüzün, doğaüstü unsurlar, çok yoğun veya yasak duygular, zindanlar, gizemli olaylar, canavarlar, vampirler, rahipler, krallar, tuhaf yaşlılar, kötü iksirler, titreyen mum alevleri, gizli geçitler, kafayı sıyıran insanlar, ayılıp bayılan kadın kahramanlar gotik edebiyatta bolca yer bulur.
·
29 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.