Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

208 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
YONTUCU FABER
Fahrenheit 451, okuma vaktimin çoktan gelip de geçtiği bir kitaptı aslında. İlk çıktığı zamanlarda daha çok bilim kurgu türünde sınıflandırılan bu kitap Bradbury'nin yazmış olduğu öykülerden birinin genişletilmiş, romanlaştırılmış haliymiş. Zaman içinde bilim kurgunun geleceğe dair öngörülerde, aslında kehanetlerde bulunan bu versiyonu distopya ismini alınca, Fahrenheit'da o tür içerisinde anılır olmuş. Kitabı ertelememin sebebi fütüristik distopyaları daha çok sevmemdir. İçinde yaşadığım andan çok geleceğe dair ifşaları hep daha keyifli bulmuşumdur. Oysa Fahrenheit tam da düşündüğüm gibi günümüzü anlatıyor, biraz daha karanlık, net ve duygulu haliyle. Yanması mümkün olmayan konutlarla dolu bir dünyada niçin devletten itfaiye beklenebilir ki? Bu soruyla Guy Montag'ı aslında içten içe yakan varlığına "kalıp" sebebinin cevabını verebiliriz kitaptan: kitapları yakmak için. Çünkü onlar aklımızı karıştırır, bizi sürekli yersiz duygulanımlara sokar, bizi gereksiz yere düşündürür. Bizi sorgulatır, ağlatır, mutlu eder. Ne gerek var bunca iniş çıkışa. Soma'sının stabil hayat, duvarları tv kaplı evler, aileden sayılan program karakterlerinin olduğu bir dünyada organik birer sebze olarak kitaplarla kim uğraşacak? Onların ekilip biçilmesi(okunması) var, sulanması(düşünülmesi) var, olgunlaştığında toplanması(hayatta deneyimlenmesi) var, pişirilmesi(anlaşılması) var.. Var da var.. kitap sindirilmesi zor bir bitki anlaşılan. Gerek yok bunlara. Bunlarla uğraşmanın yersiz olduğunun devletçe "uygun görülüp", sistemlice "kabul ettirildiği", aslında insanların şen olması gereken bir dünyadayız biz de haliyle. Nitekim Guy Montag dışında da kişilerimiz öyle sayılırlar. Bazen mekanik tazılar, bazen uyku hapları kendi hallerinde, işlerinde güçlerinde "stabil ruh halinin" aslının mutluluk olduğu bir dünyadalar. Ama bazen kırılma anları olur. Guy'ın Clarisse ile tanışması gibi. Ve kişi aslında tanıştığı kişiyle başka bir şeyler keşfeder içinde. Dönüştüm der. Oysa baş karakterimiz Guy'ın içinde Clarisse ile dönüşen değil, sadece artık taşan bir devinim başlar. Ve duygularını artık duymazdan gelemediğini fark eder. Tekdüzelikten sıkıldığının, yaptığı işte- aslında çok saygıdeğer olmasına rağmen- bi yanlışlık olduğunun, eşiyle arasındaki salt eylemsözlü iletişimin.. bunlardaki gidişatın artık katlanılamaz bir boyutta içinde anlamlandıramadığı bir duygusal açlık halinde taştığını fark eder Guy. Ve düşünmeye başlar. Düşünmek; garip, yanıltıcı ama özgür. Belirsiz ama kendine ait, yabani ama kendi zihin bahçesinden olduğu için çok farklıdır Guy için. Bunda en çok özgür olabilmeyi sevdiğini fark eder o: Düşünmek özgürlüktür ve özgür düşünce ancak kişinin kendi zihninden beslenebilir. Ve düşündükçe düşündükçe Guy, bu içindeki "anlamsız" taşkın duygulanımın (acabaa) yaptığı işle alakalı olup olmadığı fikrine dolanır aklı. Bu dolanma anlarının birinde, karmaşık ve yabani çöllerde, içinde kendisine bile itiraf edemediği taşkınlık hallerinde iken, bir gün Guy'ın eline bir kelebek konar. Sanki görünmezleşir bu varlık, birdenbire kaybolur. Merak ve onun itkisi, hissedilen ama söylenemeyen hisler ne kutsal! Kelebek(kitap) Guy'ın ceketine girer.. ve ileride o kelebek onlarca zihinlerde unutulmaması gereken, tek günlük yaşamlarda kalmaması gereken varlıklar olarak ezberlenir, saklanır, gelecek nesillere iletilmek için... Guy, yakında tanışacağı Faber'le savaşın ortasında kulağında böcek, ellerinde kitaplarla sokaklarda deli bir aşık gibi dolanır, kaçar, korkar, saklanır, saklar... Dayatılan sistemsel "düzene" karşı aslında bizler ve en çok da kendisi için mücadelesi böylece başlar. ...... Fahrenheit 451 etkileyici bir distopya. Beni en çok etkilediği nokta mekanik, totaliter bir uygulanımın hüküm sürdüğü dünyayı aslında böylesine kırılgan ve duygu dolu aktarabilmesi oldu. Bu kitapta aşk da var, arkadaşlık da var, hüzün de var, mekanik tazı da var ve en çok da ateş var! Kitabın önemli bir klasik olmasından, düşündürücü, eleştirel yanının ağırlığından, bolca kitap sevgisi temalı olması ve en çok da düşüncenin peşinden gidilmesi gerektiği fikriyle dolu olmasından uzuuun uzun bahsetmem yersiz. Bunları yazar kurgusal akışın içerisinde, arkadaş eli sıcaklığıyla, o kadar iyi anlatmış ki... Beni en etkileyen kısımlardan bir diğeri ise, teknolojik öğelerin hayatımızı nasıl (o zamanla) çökerteceğine, şu zamanla (çökertiyor olduğuna) dair eleştirileri ve aslında uyarılarıydı. Çocukların tv'lerin başına oturtuluyor olduğuyla ilgili bir cümle geçiyordu, bunu "makineye tıkılan camaşırlar" benzetmesiyle düşünmüştü Guy. Burayı okuyunca bir durup gülümsedim. Anneler babalar günümüzde bunu yapıyorlar diye eleştirdim(benimkiler de), hatta bir kaç arkadaşımla o kısımları paylaştım, üzerine konuştuk. Pekiii biz kendimize n'apıyoruz? Ehh, burda eleştirel sınırlarım farklılaştı.. farketmem zor oldu. Jetonum yuvarlaktı hani, köşelenmişim gibi hissettim. Kendimi düşündüm! Ama bu sefer normal, sıradan, günlük halimle değil; kitabın gözlükleriyle tepeden görmeye çalıştım kendimi. Okuldayken, toplu taşımadayken, mutfaktayken, balkondayken, yemek yaparken, pişmesine varken, yerken, toplarken... spotify, instagram, ekşi, hatta burası şu an 1000k .. Yoksa ben "kendi kendimi" çamaşır makinesine tıkan otomatik biri mi olmuştum? Olmuşsam "nasıl" olmuştum? Yoksa "oldurulmuş" muydum? Oldurulduk(HEPİMİZ) mu? Yoksa sistemlice kendimizi rengimiz atana, epriyene eskiyene dek makine içerisinde başımızı döndürmeye programlı birer "robot mu oldurulduk"? Bilmiyorum, insan kendini karanlık noktalardan eleştirirken, olması gerektiği gibi yuvarlak değil, aksine birden köşeli bi jetona dönüşüveriyor! Zor da olsa, köşeleri biraz daha yontabilmek adına, yontamayınca doğru yola, doğru şekle dair ipucu elde edebilmek adına, bazen bazı kitaplar eleştiriler getirebiliyor hayatta. Tam da kitapta geçtiği gibi .. bazen kitaplar "salaksın sen" der ve bu o an en mantıklı sözdür, hatta bu resmen durumdur, analizdir. Çünkü kendimize bakış açımız kendi sınırlı aklımızla, dünyamızla yalıtılmış! Başka dünyalardan sözlerle, bazı eleştirilerin eleğinden geçerek çabalayarak, acı da olsa, kehanet de olsa yontulmaya ihtiyacımız var. Jetonunu köşeli hisseden, yontulmaya ihtiyaç duyan tüm bireylere Fahrenheit 451'i öneririm! Acılı ateşli okumalar!
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289,8bin okunma
··
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.