Gönderi

352 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 6 days
1984 romanı George Orwell’ın okuduğum ikinci kitabı. Bu kitabı okumak için kütüphanede iki aya yakın bekledim. Kitap okuyucudan bir türlü gelmeyince sipariş verip aldım. Yazarın ilk kitabı olan hayvan çiftliği romanını soluksuz okumuştum ve bu yazarın eserlerini daha önce neden okumadım diye kendi kendimi sorgulamıştım. Yazar romanda yaratmış olduğu karakterlere yüklemiş olduğu misyon ve baskıcı rejimi kurgularken o kadar derinlemesine kurgu yapmış ki, kitap da değindiği ayrıntılarla gerçekten o baskıyı sizinde içinizde hissetmenizi sağlıyor. Romanda Ütopik Okyanusya diye bir ülke var. Bu ülkedeki toplumun yapısı şöyle sıralanıyor: Piramidin en tepesinde büyük birader var, partinin başı. Daha sonra partinin iç ve dış üyeleri bulunuyor bunlar partinin beyni eli kolu her şeyi bunlarda nüfusun yüzde yirmisini oluşturuyor. Geri kalan kısmı da, Proleterler halk dediğimiz sınıf bunlarda nüfusun yüzde seksenini oluşturuyor. Partinin üstlendiği bir misyon var. Yönetici konumundaki parti lideri, Partiyi hedefine ulaştırmak için, her yolu kendine mubah görüyor. Partiye bağlı düşünce polisi var. Bu düşünce polisi tarafından insanlar sürekli izleniyor, telefonları dinleniyor, evlerde bulunan televizyonlar sayesinde de konuşmaları dinleniyor. İnsanların parti görevlileri tarafından tüm hareketleri evde ve çevrede bulunan Televizyon ekranlarından sürekli olarak izleniyor. Bu sayede insanların sürekli kontrol ve baskı altında kalması sağlanıyor. Televizyondan sürekli olarak insanların algılarını değiştirmeye yönelik programlar yapıyorlar. insanların düşünmelerine rahat hareket etmelerine kesinlikle müsaade edilmiyor. Düşünce polisi Muhalefet edeni de bir şekilde ya kaybediyor yada idam yada baskı odalarında bir dizin işkencelerden den geçirerek kendi düşüncelerine yönelik makineleştirip tekrar kendi amaca uygun olarak kullanıyor. Romanda aile kavramı parti tarafından farklı ele alınmış. Aşk, evlilik, arkadaşlık akrabalık duyguları yozlaştırılmış ve parti aşk evliliği yapmayı da herkese yasaklamış. Evlenmek sadece partiye yeni çocuklar yeni eleman kazandırma açısından ele alınmış. Parti tarafından o çocuklara anne ve babalarını yetkililere ispiyon etmeleri için özel eğitim verilmiş ve yeri gelince o çocukların kendi anne ve babalarını partiye ispiyon etmeleri sağlanmış. Partinin poroğramında eşitlikten bahsediliyor. Halk sıkıntı içinde yaşamını idame ettirirken, üst konumundaki yöneticiler lüks içinde yaşam sürüyor ve parti yöneticileri ile halk arasında bariz uçurumlar çok açık görülebiliyor.. Parti tarafından Çiftdüşünce sistemi diye, bir teknik geliştirilmiş. Partiye bağlılık adına akla mantığa ne kadar uygun olmayan düşünce varsa sorgulamadan rahatça kabul ediliyor. Toplumsal hafıza bu sayede tamamen yok edilmiş oluyor. Böylece partinin dünya görüşü onu hiç anlayamayanlara insanlara kolayca dayatılıyor. Tabiki birde parti sloganı var: Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar. Parti yeni bir söylem dili geliştirmiş içinde ne kadar kendi fikirlerine uymayan kelime varsa hepsini sözlükten çıkarmış. Böylece parti insanların düşünmesinin ve sorgulamasının önüne geçilmiş olacağını düşünmüş. Bir diğer konuda partinin geçmiş remi tarihi kendi düşünce yapısına göre yenileme, bunun için bir bakanlık oluşturmuş. Parti eski gazeteleri, kitapları, dergileri kendi düşünce yapısına göre yeniden dizayn edip kurguluyor baskıya alıyor, eski belgeleri ortadan kaldırıyor hatta insanları hiç yaşamamış gibi tarihten siliyor. Romanımızın kahramanı Winston’da bu bakanlıklardan birinde çalışıyor. Partinin düşüncesini kabullenmezse de, baskı zoru ile sisteme uymak zorunda kalıyor. Aradan geçen zaman zarfında gönlünü partide çalışan güzel julia ya kaptırınca, parti tarafından akıl almayacak işkencelere maruz kalıyor. Yazar bu romanı 1948 yılında yazmış roman güncelliğini hiç kaybetmemiş. Bu romanı sorguladığımızda, günümüzde bize çok tanıdık şeylerin olduğunu görüyoruz. O zaman da ister istemez hayrete düşüyor yazarın büyüklüğünü takdir ediyoruz. Düşünce ve basın özgürlüğünün olmadığı ülkelerde vicdan, eğitim ve konuşma özgürlüğünün de kalmadığını görüyoruz. İktidarlarını sürdürmek için, oy deposu olarak gördükleri halkın uyanmasını istemeyen iktidarların, baskılarını halkın üzerinden hiç eksik etmediklerini de, bu romanda görmüş oluyoruz. Müthiş bir kitap insanı okurken düşündürüyor, düşündürürken sorgulatıyor. Her şeyden önemlisi olaylardan ders çıkarmamızı kendi kendimizle yüzleşmemizi sağlıyor. Herkesin okumasını tavsiye ediyorum, başucu kitabı.
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019166.1k okunma
·
17 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.