Gönderi

432 syf.
·
Not rated
·
Liked
Herkese selam, muhtemelen yorum nasıl yazılır her şeyi unuttum ama... şansımızı deneyelim bakalım. Hazır alıntıları yeni girmişken ve zihnim tazelenmişken düşüncelerimi belirtmek istiyorum. Biri Sizi Düşünüyor, Kabal'ın okuyacağım ilk kitabıydı. Herkes okuyup çok sevdiği ve genel olarak Kabal da sevilen bir yazar olduğu için epey meraklıydım kitap için. Ama Sare pek sevmediği için ve ben de ona çoook güvendiğim için ne yalan söyleyeyim, ben de pek sevmeyeceğimi düşünüyordum. Ki, başlarda öyle de oldu. Nazlı, İngiliz dili ve edebiyatı öğrencisi ve aynı zamanda da sınıf birincisi. Oda arkadaşı Ecem ve bir de onun üç kişiden oluşan arkadaş grubundan başka pek tanıdığı ve sevdiği birisi yok. Derslerine, sağlığına ve hayatına aşırı önem veriyor ve onu hem fiziki hem de ruhi kötü etkileyebilecek her şeyden uzak duruyor. Hatta insanların geceleri acı çekmeye daha eğilimli olduklarını bildiğinden geç bile yatmıyor. Ama bir gün, bir dersten en yüksek notu alan kişi o değil de bir başkası olduğunda biraz sinirleniyor çünkü cevaplarının doğruluğundan emin. Hatasını sormak için dersin hocasına gittiğinde, hoca da ona pek yardımcı olmuyor ve en yüksek notu alan kişiyle Jane Austen hakkında ortak bir ödev hazırlamalarını istiyor. O kişi de Ezel'den başkası değil. Böylelikle de kitabımız başlıyor işte. Şöyle ki, gençlik kitaplarında hep ilk önceliğim karakterler oluyor. Eğer onlara bağlanmışsam kurgu rezalet olsun, yine ben karakterler için kıyamam o kitaba. Yani, kitapta karakterler asla kötü değildi. Nazlı genelde genç kurgu kitaplarında pek rastlanmayacak türden bir karakterdi: kendine güveni, düzenliliği ve sertliği olsun özgündü. Aynı şekilde Ezel de anlayışlı oluşu, kibarlığı ve o hafif muzip tavırlarıyla güzel ve tam aşık olunacak bir karakterdi ama ben yine de onlara pek ısınamıyordum. Karakterler çok güzel yazlmıştı ama böyle bana erişilmez ve uzak görünüyorlardı nedensizce. Ben de onun yerine karakterler kurtarmıyorsa diğer sarılacağım şeye, yani kurguya sarılıyordum. Çünkü gençlik kitabı olmasına rağmen kitabın içine yerleştirilmiş birtakım gizemler de vardı. Zaten beni ilk çeken şey de aslında kitabın ilk bölümündeki olay olmuştu, yani karakterlere odaklanmak benim için en başta imkansız hale gelmişti sanırım... Ben gerçekten aşırı sabırsız bir insanım bu konularda. Bir kitapta bir şeyi merak ediyorsam eğer yerimde gerçekten onu öğrenene kadar falan duramam. Belki de karakterlere yoğunlaşamamamın nedeni de buydu yani, Nazlı'nın sırlarını aşırı merak ediyor oluşum. Neyse Nisa ile okuyoruz, Nisa Ezel'den Nazlı'dan, tatlılıklarından bahsediyor, ben de ŞU LANET ESKİ SEVGİLİ NEREDE YA ALLAH ALLAH falan diye çıldırıyorumddjf, bir yandan kötü hissediyorum Nisa'nın sevgisine onla ortak olamadığım için ama bir yandan da aşırı merak ediyorum, ne yapayım... Neyse, ben Ezel ve Nazlı'yı sevmek için çabalarken Kabal oradan Hayalet diye bir şey sokuyor kitaba, bu sefer ben YA ŞU ESKİ SEVGİLİ NE, HAYALET KİM DELİ OLUCAM YA moduna geçiyorum djdkjf Nisa artık benden ümidi kesiyor biraz. Yok yani, kurguyu merak etmekten başka bir şeyi umursayamıyorum. Nazlı'yı da anlamama rağmen biraz sinirlerimi bozmaya başlıyor bir de. Onun sert tavırlarını ve duvarlarını anlıyorum ve seviyorum da, ama biri bir şey yapsa, 'neden yaptın? benim bunu isteyeceğimi mi düşündün?' diyor, biri bir şey yapmadığında da, 'neden yapmadılar ki keşke benim adıma bir şey yapsalar...' diyor. Yani tamam bu da anlaşılabilir, insan hep birileri onu o anlatmadan anlasın diyor ama işte bu kitaplarda mümkün gösterilse dahi siz derdinizi anlatmadan biri maalesef onu anlayamıyor... yani tamam Nazlı bunu normal olarak isteyebilir ama Nazlı'nın özellikle Ezel'i bu konuda sürekli yıpratması benim sinirlerimi bozdu biraz. Ezel'e üzüldüm. Kitabın sonlarına doğru ben artık iyice çıldırma moduna girmiştim; bu gizemler güzel açıklanmışsa yüksek, yok açıklanmamışsa da düşük verecektim beklentim bunun üzerine olduğu için. Nazlı ve Ecem'in arasında ne olmuştu da bu haldeydiler, Nazlı ailesiyle neden böyleydi, geçmişte tam olarak neler yaşanmıştı ve şu eski sevgili neyin nesiydi ve tabi en önemlisi, hayalet KİMDİ? Tam bu noktaya geldiğinde birden bir patlama yaşandı. Bilinç akışı tekniği zaten çok seviyorum, kitapta da bol bol vardı ama o sonlardaki kısımlar yani hani çok güzeldi. Nazlı'nın içini dökmesi, yazdığı satırlar falan... Tüm o bazı sinir bozucu hareketler uçup gitti. Nazlı'ya çok üzüldüm, daha çok sevdim onu. Hani kitabı kurgusu için sevecektim ya seversem, tam tersine döndü. Kurgudan sevmeyi beklerken karakterlerden, yaşadıklarından ve hikayelerinden sevdim yine kitabı. Alıntılara zaten bir şey demiyorum, hepsini bir arada atmaya kıyamıyorum bile, çok güzellerdi gerçekten. Sonra hayalet açıklandı. Bakın normalde ben hep ne derim, gençlik kitaplarında her şey sıradan olsun yeter ki güzel anlatılmış olsun yeter... Burada nadir bir şekilde ilk defa tam tersi çıkmadığı için sinirlendim... Hayaletin böyle açıklanmasını istememiştim ama eğer Nisa ile bu kadar çok delirmemiş olsaydık belki bir tık daha fazla sevinebilirdim sadece. Ama sonra Kabal, hayaletten sonra yazdığı bölümle sağ olsun, kurşunu sıktı kalbimize. Sen mi hayalete şaşırmayansın dedi, fırlattı bölümü resmendjdf Gerçekten hiç beklememiştim öyle bir şey olmasını. Bir anda kitap tersine dönmüş gibi geldi. Stranger Things'deki gibi bir upside down'a geçiş yaptık. Biraz geç kaldım muhtemelen ama sonunda da olsa karakterleri gerçekten sevdim. Daha önce pek türk yazar okumadım ama Kabal'ın dilini gerçekten aşırı sevdim. Biz genelde sanırım daha karamsar şeyler yazmaya yatkın bir toplumuz. Çeviri romanlarda hep karakterler karamsar olsa bile o esprili hava da oluyor, güldürüyor sizi. Ama biz mesela depresyonun dark web kısımlarına doğru bir yolculuk yapıyoruz genelde galiba. Ama ben böyle karanlık, rahatsız edici duyguları olan karakterler okumayı seviyorum. Nazlı'nın düşünceleri, cümleleri falan çok güzeldi. Bazı alıntılar beni çok etkiledi. Bazılarını keşke ben yazmış olsaydım dedim hatta. Ben dışarıya karşı Nazlı kadar sert olabilen biri değilim ama iç dünyasının çoğunda ve cümlelerinde kendimi bulabildim. Zihninizin bastırılmış karanlık bir kısmı vardır ya, o kitap tam o kısım içindi işte. Bilmiyorum ya, Kabal'ın kafasının içi güzeldi yani bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Hani bazen bir kitabı okuduğunuzda yazar size çok naif, güzel gelir ya, Kabal da öyle geldi bana. Yazmanın onun hayatında ne kadar önemli olduğunu hissettim kitabı okurken hep ki bu bence çok güzel bir şey :") Bu yüzden eğer okumayı düşünüyorsanız ben okumanızı tavsiye ederim. Bence herkesin kendinden parçalar bulabileceği bir kitap. Öyle işte. Nazlı'ya ve bu kitaba hak ettiği şiirsellikle bir yorum yapamamış gibi hissediyorum ama ben ne zaman öyle hissedebiliyorum ki zaten? Son bir şey, sadece şu cümlenin çarpıcılığına bakın: "Fallingthedarkness: Sen ortalığı karıştırıp her şeyden bir kabus gibi uyanabileceğini sanıyorsun." Şu cümleyi tekrar tekrar okuyunca kara delik yutmuş gibi oluyorsunuz... Öyle işte. Bu kadardı. N.G. Kabal ile nihayet tanıştığım için çok mutluyum, diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum. Dipnot: Kitabı Nisa'yla okumak çoook güzeldi tabikii de, serinin kalanlarını da birlikte okuyacağımız için çok heyecanlı ve mutluyum şimdiden!
 00.00 Biri Sizi Düşünüyor
 00.00 Biri Sizi DüşünüyorN. G. Kabal · EPHESUS YAYINLARI · 07.3k okunma
·
145 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.