Gönderi

108 syf.
·
Not rated
·
Read in 4 hours
Ölüler ki bir gün gömülür İçimizdeki ölüler, dışımızdaki ölüler İnsan yaşıyorken özgürdür. ~Edip CANSEVER~ İçimizdeki ölüler. Ölmelerine rağmen gömemediklerimiz. Toprak altında sandığımız ama en ufak bir darbede aklımıza takılanlar. Bizde yara açtıklarında bizi daha da güçlendirdiklerini düşündüklerimiz ya da bu şekilde kendimizi kandırmamıza sebep olanlar... Beni tanıdığına inandığım, bu şiir kitabını tavsiye ettiyse severim dediğim bir adamın önerisi ile aldım. Çok severek okudum. Okumak için sıraya koymuştum aslında ay sonunda okuyacaktım. Şiir okumak istedim bugün. Dün gece gördüğüm bir rüyadan etkilendim. Yine şiire sığındım. İçimizdeki ölüler dedi yazar incelemeye bu şiirle başlamak istedim, içimde öldürdüğümü sandığım bir şey ile yüzleştim aslında dün gece. Hiç aklımda yokken çok çok geriye ittiğimi farketmeden belki de.. Aşamadığım, içimde kalan ne varsa hep zamansız bir şekilde yakalar beni. Bir rüya, karşılaşma, bir şarkı, dizide geçen isim... Kendimi olaylar karşısında en ufak bir şeyde etkilenecek kadar güçsüz yetiştirmedim aslında ben. Dik durmak, güçlü olmak, aptalca bir duyguya esir olmamaya programladım. ( Robot gibi değil, duygularına da kulak veren ama asla duyguları ile hareket etmeyen :) ) Belki bunu birçok alanda yaptım. Birçok defa bu şekilde hareket ettim. İçime sinmeyen, kalbimin kabul etmediği, aklımın almadığı her şeyden uzak durdum. Olaylar etkilemedi mi peki beni ? Çok fazlasıyla. Bunun önüne geçmenin bir yolunu bulabilir miyim, bilmiyorum. Bir şeye bir iki günden fazla üzülmemeyi öğrenebilir miyim dersiniz ? His olarak soğuyorum sanki yavaş yavaş. Ya da duygularım o hırçınlığını mı kaybediyor ? Öncesinde deli gibi istediğim şeyler olmasa da olur düşüncesine doğru sürükleniyorum. Koşturmaktan yoruldum biraz. Yol alıyor gibi görünmekten, fakat hiç ilerleyememekten. Ruhum böyle çıkmaza giriyor bazı zamanlarda. Mutluyum gibi, mutsuz ya da. Neden bu kadar uçurum gibi bir fark var duygularım arasında ? Hayatımın dönüm noktası olan bir zamandayken kendi hayat mücadelemi verirken demek daha doğru aslında hiç olmayacak şeyler oldu. Olmaması gereken. Doğru ifade ne bilemiyorum. İkilemler aldı başını gidiyor :) Bu yokuşlu, zor yolda ilerlerken bile kimseyi kırmamaya, yoluna taş koymamaya ( ki hayatım boyunca yapmadım bunu ), kimseyi yarım bırakmamaya özen gösterdim. Gereksiz yarışlar, beni tüketen sevgiler, anlamsız kıskançlıklar da dahil hayatıma almadığım şeylere. Aaa sonra ne mi oldu ? Ufak bir yıkılış. Peki sorumlusu kimdi ? Defalarca taviz verdiğim bir adam. Suçlu kim ? Taviz veren. Ben.. İnanmak, inanmayı seçmek insanların kendinden başkasını suçlayamayacağı bir tercihtir. İnandım, inanmaya ihtiyacım vardı. Bu konuda hangisi daha ağır hala bilemiyorum. Sevildiğine inanıp sonrasında hiç sevilmediğin gerçeğiyle yüzleşmek mi yoksa sevildiğini bilip buna rağmen bir şey yapmayan birinin korkaklığı ile yüzleşmek mi ? Bunun benim için zerre önemi yok aslında. Benim içimin almadığı girmediğim bir savaşta yenik düşmek. Böyle mi olmalıydı ? Ben savaşa girmedim, ben kimseyle yarışa da girmedim. Neden sonunda benim kaybettiğimi düşündüler ? Düşündü ? Sen kazandın yani.. Kazandığını sandın çünkü ben böyle sanmana izin verdim.. Üniversite zamanında ( Ankara soğuğu diye bir gerçek var ) kampüste kar yağarken sırf telefonunu açmadım diye ders çıkışımı 1 saat bekleyen bir çocuk vardı. Kapıda gördüğümde " şu yaptığın iş mi " diye kızdığım. Beni beklemekten daha önemli bir şey olmadığını söyleyen. Telefonumu duymama ihtimalimin olduğunu düşünecek kadar ince bir adam. Oysa ki canım açmak istememişti. Ne zaman bunu düşünsem içim acıyor. Çünkü o adam artık yok. Nefes alamıyor, yaşamıyor.. Telefonu duymama ihtimalimi düşünüp o soğukta 1 saat isyan etmeden bekleyen adam.. Kalbimin bir adım bile yaklaşamadığı için hiç şans vermediğim adam. Hani diyorum ya kalbimin ısınmadığı her şeyden herkesten uzağım diye işte tam olarak bu. Ortası olmayan bir hayat yaşıyorum diğer yandan. Hayatımda ilk defa mantığımı ötelemek istiyorum, düşmek, kalkmak, yara almak, iyileşmek sonra yine düşmek belki onarılması zor yaralar almak.Korkutmuyor ki bunlar beni. Örselenmek..Yanmak.. Sevilmemek bile korkutmuyor beni geldiğim şu noktada. Hayatımda ilk defa bu kadar cesur hissediyorum kendimi. İçimdeki tutkunun hiç kimse ile ilgisi yok. Tutulduğum adamla dahi. Ona doğru çekiliyorum.. Tutkunum evet. Ama bu benimle ilgili. Hayatımda ilk defa sorgusuz sualsiz bir ben yarattım. Hayatımda ilk defa kalbime bu kadar kulak verdim ben onun nasıl attığına şahit oldum. Yaşamadım bu duyguyu diyemem artık. Yaşadım. Bunlar demek değil ki kalbime esir olup mantığı zincirlere vururum. Bu benim tutkum.. Sadece benim...
Ben Ruhi Bey Nasılım
Ben Ruhi Bey NasılımEdip Cansever · Yapı Kredi Yayınları · 20192,364 okunma
·
66 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.