Tekzip Değil Telkif / Şikayet Değil Tevkif
***
TUT ELLERİMDEN
Sırat’tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden.
Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa
Beraber göçelim tut ellerimden.
Birleşmek üzredir şafakla gurûp
Korku beklenilmez kapıda durup
İster zehir olsun, isterse şurup
Beraber içelim tut ellerimden.
Çağır hayallerin en ötesini
Yakından duyarsın aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım tut ellerimden.
Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden.
Şüphe “başlangıç”tır, karar “nihayet”
Zamanı zamana etme şikayet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden.
***
Kavga şiirlerinin içinde yeşeren bu şiirinle başlıyorum söze, bu defalık mazur gör Beğim.
Beğim, bam telinde gam bildiğim. Mazur gör beni, hallaşmaya geldim. Bilmem ki bu derdi nasıl söyleyeyim? Bir sualdir, sormaya geldim..
Aşk bahsine ermez ki dilim. Büyüğümsün, erenler yurdunda Beğim. Ah ki söyle, vah ki bir haldeyim. Anlat ki Beğim, cehlimden feragat edeyim.
Uyku, döşeğimde zehirli diken. Kimdi yorganıma bu zehri diken? Uyumak hıyanetse Aşk içtimada iken... En sadık ben miyim Beğim?
Bilmem ki kalemin kastı kime? Bir hal vurdu, bilmez oldum bildiğime. Söğmeyi hak gördüm selam verdiğime... Bu hal neyin nesidir Beğim?
Yitmişse satırlarımdaki nizam ve düzen.. Elbette vardır kağıdı kaleme, kalemi bana küstüren. Kim diye sorma, Vallahi namert olur söyleyen. Maşuk'u dile düşürmek var mıdır Beğim?
Öyleyse gelmek farz oldu sadede
Evvel destur alak hele ki Beğim
Kafiye, dörtlük ve on birli hece
Konuşak sevdiğin o dili Beğim
Haddinden fazlaca yorduk bu sözü
Bilmem kaç kişiye sorduk bu sözü
Evirip çevirip oyduk bu sözü
Desem yalan olur Vallahi Beğim
Rabbim takat versin şu kekre dile
Yoksa arz edemem açlığımı bile
Bir yamalı sözcük birkaç da cümle
Nasıl çıkar dilden bilmem ki Beğim
Mihriban deyip de sevmiştin sen de
Daha çok sevmiştin hiç görmesen de
Nasip.. Muradına eremesen de
Bir yuva kurmuştun başkayla Beğim
***
Devamını nazım ile yazmaya takat getiremeyecek kadar doluyum. Bir kalıba sığmaz bu düşünce. Bu sual, sana değil Beğim, eşin Pakize Hanım'a. Pakize Anama.
Pakize Anam, nasırlı ellerin, kahırlı sahibi anam! Bilmem nice bir haldir, bir şaire eş olmak? Bilmem nasıl bir histir, Mihriban olmamak?
Ne vakit evliliği düşünsem, aklıma sen geldin. Durdum, duraladım. Daima seni düşündüm ve dedim ki;
"Acaba mutfakta beyine yemek pişiriyorken, açık kalan radyodaki ses; "Sıradaki türkümüz Mihriban" dediğinde ve o türkü kulaklarına hücum ettiğinde, Pakize anam ne hissederdi?"
Ne hissettin her dinlediğinde? Kocanın en meşhur şiirinin sana değil de bir başkasına yazılmış olduğunu bilerek dinledin ve ne hissettin?
Susuyorsun.
Susuyorum.
************
Ama susmayalım, telafi edelim hatamızı. Hayır sever insanlarla dolu bir cemiyetin yerleşkesidir adı 1000Kitap uygulaması olan bu muhit. Bu incelemeyi şikayet edip kaldırtan o güzel insan vesilesiyle telafi edelim kusurumuzu. Teşekkür, boynumuza borçtur.
***
"Ben kendi ülkümün işaretlerini koordinatlarıyla birlikte şiirleştirip sunuyorum. Yeminim var, başka türlüsüne talip değilim..." diyor Karakoç. Kendi şiirinin çıkış noktasını böyle ifade ediyor. Elbette şiir bir ülkü himayesinde tayin eder kendi coğrafyasını. Yalnızca epik şiir anlayışına mahsus bir kaide değildir bu. Gerek pastoral, gerek lirik, gerek satirik şiir türlerinde de bu böyledir.
Karakoç'un ülküsü, aklımıza gelen ilk mana ile kaimdir. O bir Başbuğ'un izinde yürüyen, milyonlarca ülkücüden sadece biridir. Kavgası vardır, yumruğu kalem olan.
Hiciv şiirlerindeki katılığı ve açık sözlü duruşu, "duymazdan gelme" tekniğiyle bastırılabilmiştir muhatapları tarafından.
Bu meşhur hicivlerden biri de kitapta yer verdiği; Hikaye-i Farzımuhal şiiridir. Öyle sanıyorum ki DYP'li eski milletvekili Hayri Doğan'ı hicvettiği o meşhur şiirdeki birkaç mısra;
"Lideri dese ki evladım Hayri
Dört ayak üstünde yürü sen gayri
Hiç itiraz etmez bu emre uyar
Lider ne söylese hikmet var sayar
Takla atar lider takla at dese
Yatar her çamura hadi yat dese
Lideri düşünür Hayri düşünmez"
***
Siyasetin dokunulmaz kıldığı çoğu şahsiyete, çekinmeden ve eğilmeden çatan Karakoç, çoğu zaman mensubu olduğu siyasi görüşü de sorgulamış ve şefkat tokatları atmaktan geri durmamıştır. Bunun bir örneğini de kitapta yer alan "50 Yılın Muhasebesi" isimli şiirinde görebiliyoruz.
Son tahlilde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; şairliğin ne idüğünü bilen, gösteren ama Bozkurt işaretiyle gösteren Abdurrahim Karakoç, "bağır" kelimesini "Anadolu" ile cem edebilmiş bir Şiir Beği'dir. Bu gibi şairler, zamanının vaka'nüvisi olduğundan, Karakoç da 90'lı yılların siyasi atmosferini bizlere sunmuştur.
Ruhu şad, mekanı cennet olsun..